|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hay yaşa be Sevgi Hanım. Ağzına sağlık. Sevgi Erenerol. Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Danışmanı. Resmî Patrik Selçuk Erenerol'un kızı diyeyim de, anlayın. Sevgi Hanım'ın ne dediğine az sonra geleceğiz; önce Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Zekeriya Beyaz'ın Türkiye'ye ilişkin kaygularını aktaralım. Beyaz, "son yıllarda artan" misyoner faaliyetlerden şekvacı. Doğu Anadolu'da Ermenistan, Güneydoğu Anadolu'da Kürdistan hayallerini "gerçeğe dönüştürmek isteyen" emperyalist güçler, içinde debelendiğimiz ekonomik krizden de yararlanarak (bir görüşe göre de kriz çıkararak), ülkemizde birtakım "gizli faaliyetler" yürütmekte imiş. Doğrudur. Anadolu'da, örneğin, hiç de ihtiyaç yokken, pıtrak gibi kilise açılıyor. İstanbul'da bile, tekke-zaviye statüsünde 19 (yazıyla ondokuz) ev kilisesi var. Ümraniye'de inşa edilen kilise ise, biliyorsunuz, Maocu arkadaşların yoğun protestolarına rağmen açılmaktan kurtulamadı. Bir Hristiyan faaliyet sözkonusu, evet... Hayır, "Yahova Şahitleri" türünden sapık tarikatlar değil; düpedüz Hristiyan, düpedüz haçlı kardeşlerimiz bunlar. Aralarında din değiştirip Hrıstiyanlığa geçen, sonra sınıf atlayıp pastör, rahip, papaz mevkiine yükselen Türkler de var. Harıl harıl çalışıyorlar. Yürüttükleri faaliyetlerden başlıcaları şunlar: İsa'nın, haşa, Allah'ın oğlu olduğunu yaymak. Hristiyanlığın zenginlik, servet ve uygarlık kaynağı olduğunu anlatmak. Cemaati bulunmayan mahallelerde kilise açmak. Bağış toplamak. Sağa sola beleş "İncil" ve "Kitab-ı Mukaddas" yollamak. Bazı yer ve mekan isimlerine dinsel/tarihsel karşılıklar uydurmak; Kapadokya, Ararat, Noel Baba, Meryem Ana gibi... Ve tabii Zekeriya Beyaz hocama göre, Türkiye'nin kuyusunu kazmak. Bunlar ülkemizi Hristiyanlığa uygun hale getirmekle kalmıyor, Türk millî değerlerine de sistematik saldırılarda bulunuyorlar. Böyle diyor Beyaz. Gerçi, kendisi de, malum süreçte Türk millî değerlerine saldıran yerli mallarla (İstiklal Marşı yazarına "Arap uşağı" diyen emekli askerle örneğin) işbirliği yapıp, Hristiyan misyonerlerin rahatça at koşturacakları iklimin yaratılmasına katkıda bulunmuştu ama, bu bahs-i diğer. Düzelir inşaallah. Elbette bu ülkede Hristiyanlar var. Efendim, satanistler. Budistler sonra... Mecusiler. Keldaniler. Ateşe tapanlar. Kurbağa bacağına secde edenler. Bir eski Sayın Başbakanımız'ın saygıdeğer eşi, Budha hazretlerini çok sevdiğini, din olarak Budizm'i seçebileceğini açıklamıştı da, kıyamet kopmamıştı mesela... Etiler, Ulus, Topağacı gibi, yüksek burjuvaz değerlerin paylaşıldığı/tüketildiği mutena semtlerimizde ise "Taoculuk" yaygın. Yüksek sosyetenin şen dulları, İlhan Güngören'in kitaplarından okuyup, yatakta pratize ediyorlar bu öğretiyi. Oldukça "yararlı" (!) bir din, anlayacağınız. Peki, Sevgi Erenerol ne diyor? Şunu diyor (özetle): "Siz hem Müslümanlar'a ve İslam'a bu kadar tahdit koyacaksınız, hem de Türk gençliği Hristiyanlığa meyledince ağlayacaksınız..." Haksız mıdır? Hristiyanlığı seçenler de, bunu öncelikle (ve çoğunlukla) bir "yırtma aracı" olarak görüyor. Yani, paniğe gerek yok. Kimi için para, kimi için statü, kimi için yeşil pasaport imkanı. Bizzat Sevgi Erenerol'e gidip, "Biz Hristiyan olduk abla, biraz para verir misiniz?" diyenler bile çıkıyormuş aralarından, siz ne diyorsunuz!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |