|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bir süreden beri zor durumda olan şirketlerin kurtarılmasıyla ilgili olarak, İstanbul Yaklaşımı adı altında çalışmalar yapılıyordu. 1999 yılında ve içinde bulunduğumuz yılda yaşanan daralma ve küçülme birçok firmayı zor durumda bıraktı. Kapanan üretim tesisleriyle ilgili her gün yeni rakamlar açıklanıyor. Bugün irili ufaklı yüz binlerce firma kapanma ve faaliyetini durdurma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu tehlike hem üretimin daha da azalması ve hem de istihdam probleminin daha da ağırlaşması anlamına gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında zor durumdaki şirketlerin kurtarılma girişimlerinin olumlu bir adım olarak kabul edilmesi gerekiyor. Şirket kurtarma operasyonlarının gelişmiş ekonomiler dahil bütün dünyada yapıldığını biliyoruz. Özellikle binlerce çalışanı bulunan ve milli gelire önemli katkı sağlayan üretim tesislerinin tekrar ekonomiye kazandırılmasına hiç kimsenin itirazı olamaz. Büyük ölçekli firmalar batarken beraberlerinde yüzlerce küçük ve orta ölçekli firmayı da götürürler. Ekonomide zincirleme etkisiyle büyük tahribata yol açarlar. Kurtarmaya bir itirazımız yok. Ancak, kurtarılacak firmaların seçiminde adil davranılması ve objektif hareket edilmesi şartıyla. Neden 147 firma?
Kurtarma operasyonu çerçevesinde büyük ölçekli 147 firmanın kurtarılacağı belirtiliyor. Bu firmaların isimlerini bilmiyoruz. Sadece büyük ölçekli olduğunu biliyoruz. Bir şirketin kurtarma kapsamına girebilmesi için yıllık 15 milyon dolar tutarında ihracatı veya yıllık 25 trilyon lirayı aşan ciroya sahip olmaları gerekiyor. Bu rakamları yakalayan firmalar Türkiye ölçeğinde büyük firma kabul edilir. Orta ve küçük ölçekli firmalar kurtarma dışında tutulmuştur. Böyle bir ölçünün kullanılması, Anadolu'da faaliyette bulunan firmaların kurtarma operasyonu kapsamı dışında tutulmasına neden olacaktır. Anadolu'da faaliyette bulunan firmaların büyük çoğunluğu orta ve küçük ölçekli firmalardır. Orta ve küçük ölçekli firmaların kapsam dışında tutulması yapılacak kurtarma operasyonlarını hem şaibe altında bırakacak ve hem de beklenen sonuç gerçekleşmeyecektir. Özellikle orta ölçekli firmalara bu imkanın tanınmamış olması akılcı bir yaklaşım değildir. Birçok orta ölçekli firma küçük rakamlarla ekonomiye kazandırılabilir. Orta ölçekli firmaların ayağa kaldırılması daha kolaydır. Büyük ölçek hantallığı artırır. Topluma maliyeti orta ölçekli firmalara nazaran çok daha yüksek olabilir. Yapıları sağlam, bölge ve ülke ekonomisine katkısı bulunan orta ve hatta küçük ölçekli üretim firmaları da kurtarma kapsamına dahil edilmelidir. Aksi halde, kurtarma için atılacak adımlar, Hükümet'in TÜSİAD üyelerine verdiği özel bir destekten öteye gidemez. Ve bu arada kurtarma kapsamına alınan firmalar ve hangi gruba ait olduğu açıklanmalıdır. Yoksa bankalar mı kurtarılıyor?
Kurtarılacak şirketlerde aranılacak şartlardan bir tanesi de en az iki bankaya 10 milyon dolar borcu olmasıdır. Bu şartın size de ilginç geldiğinin farkındayım. İlk akla gelen, esas kurtarılmak istenenin bankalar mı olduğu sorusudur. Neden sadece bankalara borcu olan firmaları seçiyorsunuz? Ağırlıklı olarak öz kaynakla çalışan veya banka dışı kaynaklardan borç almış bir firmanın zor duruma düşmesi ve küçük bir destekle ayağa kaldırılması mümkün olabilir. Bu firmalar kurtarma dışında tutuluyor. Bankalara borcu olan yine kazançlı çıkıyor. Bankalara borçlu firmaların bir bölümü, bankaların ait olduğu sermaye grubu bünyesindeki şirketlerdir. Kendi holdinginin şirketlerine krediyi vermiş, geriye alamıyor. Sonuçta ise hem banka ve hem de kredi verdiği ve aynı grup bünyesindeki şirketler kurtarılmış olacaktır. Kurtarmanın maliyeti Merkez Bankası tarafından karşılanacak. Yani yük yine Devlet'in sırtına biniyor. Kurtarma operasyonunun ekonomiye ve sokaktaki vatandaşa hiçbir katkısı olmayacaktır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |