T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bu kadar ruhsuzlaşmış olabilir miyiz?

Başörtüsü yasağı ve irtica politikaları ve numaraları ile ilgili pazartesi günü yazdığım "başörtülülerden ve bu milletten özür dilemek zorundasınız!" başlıklı yazıma çok sayıda tepki geldi. Bu tepkilerin hepsi de olumlu ve takdirkar tepkiler. Yalnız biri hariç. Takma olduğunu zannettiğim Ahmet Türkoğlu ismiyle gönderilen e-mail'de bu vatandaş, öylesine feleğini şaşırmış olmalı ki, hoşuna gitmeyen herkesi kurşuna dizip öldürmekten sözediyor.

Bu tür mesajlar alan bir yazar değilim ben. Arada sırada tek bir yazıya tesadüfen takılan ve o an kafası bozuk olan tuhaf tiplerden hakaret dolu, kafa ütüleyen tepkiler geliyor. Bu kişiler arasında beyinleri yıkanmış, saplantılı, tam anlamıyla gerzek olan, yazdığım şeyleri anlamamak için -çok afedersiniz- tastamam "katır inadı" gösteren tipler de çıkıyor, çok nadiren de olsa.

Ama bugüne kadar bu kadar alçakçasına rastlamamıştım. Elbette ki bu tipleri hiçbir zaman ciddiye almamak gerekiyor. Ama bu mektup son derece iğrenç geldi bana.

Yazar olarak söylemeye çalıştığınız bir şeyler var. Bunca yıl okumuş, yazmış ve gezmişsiniz, pek çok konu üzerinde entelektüel olarak sadece Türkiye'de değil, uluslar arası düzeyde kafa yoruyorsunuz. Okuyucunuza elbette bir şeyler vermek, yeni, özgün şeyler söylemeye çalışmak gibi bir sorumluluk içindesiniz.

Yazdığınız yazılar, hedeflediğiniz elit, entelektüel ilgileri olan okuyucu kitlesinden beklediğiniz ilgiyi görüyor ve karşılığını buluyor.

Ama müslüman bir ülkede müslümanca giyinmenin, düşünmenin, yaşamanın asla yasaklanamayacağını, hiçbir suçsuz insanın asla hayatının söndürülemeyeceğini, geleceğinin karartılamayacağını söylediğiniz zaman aklı, mantığı, vicdanı, insafı olan bir insandan tam da aksi ve manyakça bir tepki alabileceğinizi tahmin edebilir misiniz! Elbette ki hayır. Ama adının Ahmet Türkoğlu olduğunu yazan bu gerçekten acınası tipin son derece ilkel e-maili:

"Kravatlı molla bey, Keşke o türbanlı kızları kurşuna dizseler ne kadar sevinirim. Türklüklerini unutup İran'ın emrine girmişler. İşte bu yüzden elime silahı verseler onları gözümü kırpmadan kurşuna dizerim. Anlarlar geriye kalanlar vatan hainliğinin sonunun ne olduğunu. Sen de kıssadan hisse kap bay kravatlı molla. Bu ülkede Türkler yaşıyor. Yani müslüman olmadan öncede TÜRK olan bir ulus. Biz şanssız bir ulusuz ki müslüman olmuşuz. Şanlı ordumuzun gerçeğini anlamadığınız sürece daha çok kafanızı duvara çarpacaksınız. Erbakan gibi, Ilıcak gibi, Tayyip gibi, Şevki Yılmaz gibi.. Bazen de duvar çok sert gelecek beyin kanaması geçireceksiniz."

Bir insan bu kadar ruhsuz olabilir mi? Bu e-maili Türkiye'de bu tür gerzeklerin hiç de azımsanmayacak miktarda olduğu kanaatine sahip olduğum için yayımladım.

Bu müslüman ülkede "irtica ve başörtüsü suçu" işledikleri gerekçesiyle obinlerce öğrenci, öğretmen, öğretim üyesi ve kamu çalışanının hayatları söndürüldü. Hiçbir suçları yok bu insanların. Herhangi bir suça, şiddete ve teröre karıştıklarına da şahit olunmamış.

Türkiye'de bu gerçeği görmek istemeyecek kadar karavicdanlı, ruhsuz insanlar gerçekten var. Ama bir insan böylesine insani bir gerçeği nasıl olur da göremez, yok saymaya kalkışabilir, ben anlayamıyorum doğrusu.


28 Kasım 2001
Çarşamba
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED