T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Doğan Grubu da Yılmaz'ı çizdi

"Türkiye'de onbinlerce kişi, telefonunun dinlendiğinden emin" diyor Ertuğrul Özkök, "Bu durum, insanlarda derin psikolojik sorunlara yol açıyor. Kurumların, şirketlerin çalışmalarını olumsuz yönden etkiliyor. Daha da ötesi, Türkiye'nin imajını bozuyor, sıradan bir polis devleti görüntüsü veriyor. Bu ayıp artık temizlenmeli."

Bu ayıp temizlenmeli de, bunun "temizlenesi bir ayıp" olduğu, Hürriyet'in telefonları dinlenince mi akıllara düştü?

Mütekait Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, FP davasında, yasadışı yollardan elde edilmiş kaseti "ek delil" olarak Anayasa Mahkemesi'ne sunduğunda, neden bunun bir ayıp olduğu, dahası Türkiye'nin imajını bozduğu düşünülmedi?

Neyse...

Sözü, Hürriyet'in dün, iri puntolarla "İşte kanunsuz dinleme belgesi" başlığıyla duyurduğu "ikinci telekulak bombası"na getirmek istiyorum.

Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün istihbarat birimleri, iki yıl boyunca, 963 kişiyi, hiçbir hakim kararı olmadan, kanunsuz şekilde dinlemiş.

Dinlenenler arasında Dışişleri Bakanlığı, Ziraat Bankası, Refah Partisi, HADEP, ÖDP, ismi mahfuz bazı sendika, vakıf ve dernekler bulunuyor.

Hürriyet'in ele geçirdiği "çok gizli" belgeye göre, Hürriyet gazetesinin Ankara bürosu da telefonları dinlenenler arasında.

Dinleme olayının mağdurları arasında, hatırlayacağınız üzere, Ertuğrul Özkök ve Güneş Taner de bulunuyordu.

Hikayeyi biliyorsunuz:

Hürriyet yönetmeni Özkök, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner'i telefonla arayarak "Bizim karton fabrikasının teşvik işi ne oldu?" diye soruyor, sonra da "teşvik"i geciktirmekle suçladığı Başbakan Mesut Yılmaz'a (buraya almaktan hicap duyduğum birtakım uygunsuz sözler sarfederek) saygılarını (!) bildiriyor.

İşbu olayın bant deşifresi, o dönem, Akit, Yeni Şafak, Milli Gazete, Öncü ve Yeni Asya'da "tam metin" olarak yayımlanmıştı.

Kanal 7'nin "Özkök-Taner diyaloğu"yla ilgili (önceden yayınlayacağını) duyurduğu program da, Ertuğrul Özkök'ün ricası üzerine yayından kaldırılmıştı.

Kamuoyu, günlerce "telekulak çetesi"nin marifetlerini tartıştı, ama hiç kimse, hiçbir Allah'ın kulu, bir gazetecinin ne halt karıştırmaya bir devlet yetkilisiyle bu düzeyde bir ilişkiye girdiğini sorgulamadı.

Hürriyet'in "ikinci telekulak bombası" diye sunduğu haber, Özkök'ün "iş üstünde" yakalandığı ilk dinleme hadisesi... Bu skandalı, Hürriyet muhabiri Kadir Ercan ortaya çıkarmıştı.

Kadir Ercan şimdi de, telefonları dinlenenlerin listesini ele geçirmiş.

Özkök, "Dinlenen kişilerin listesi İçişleri Bakanı'nın ve savcının elinde bulunuyordu" diyor, "İşte o günlerde Kadir Ercan'a bu listeyi bulmasını söylemiştim. Bakan listeyi vermiyordu. Savcı da vermiyordu. Birbuçuk yıla yakın bu listeyi ele geçirmek için uğraştık. Sonunda ele geçirdik."

Peki, neden birbuçuk yıl önce, bir yıl önce, altı ay önce değil de şimdi ele geçirmişler?

Bunun cevabı, Hürriyet'in haberi veriş tarzında gizli.

Haberde, dinleme olayının Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığı döneminde gerçekleştiği "özellikle" belirtiliyor.

Yani, Hürriyet, "Yarın bir şirket, bir sendika, bir muhalefet partisi telefonları dinlenerek izlenirse, jandarma tarafından basılırsa ne demek istediğimiz çok daha iyi anlaşılacaktır" diyen (ve üstü örtük biçimde askeri suçlayan) Yılmaz'ı, güya yeni ele geçirdiği bir belgeyle "etkisiz hale" getirmeye çalışıyor.

Hürriyet'in "büyük skandal" diye duyurduğu haberde aslında yeni bir şey yok.

Yeni sayılabilecek tek gelişme, Aydın Doğan grubunun da Yılmaz'ı gözden çıkarmış olması...


4 Mayıs 2001
Cuma
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED