T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Komplo ve ideolojik görüş

ANAP lideri Mesut Yılmaz, gönderdiği açıklamada yazdığına göre, iki sebepten beni dikkate almıyormuş: Biri, 'ideolojik görüşlerim', diğeri de 'komplo teorilerine olan ilgim'... Ben ise, tam da aynı sebeplerden, yani 'ideolojik görüşleri' ve 'komplolara olan ilgisi' sebebiyle, Mesut Yılmaz'ı dikkate alıyorum. Yılmaz'ın odağında bulunduğu bir hengâmede kendimi savrulmaktan kurtaramasam da, o sayede, bir çok gelişmeyi vaktinden önce fark etmeyi becerdim.

Beni 'komplo teorileriyle ilgili' bulan Mesut Yılmaz'ın kendisi de komplolara müthiş meraklı. Bir süre önce, "Türkiye'de olanlarla yıllar önce İtalya'da yaşananları mukayese edip siyasi tasfiye planları yapanlar var" diyen o değil miydi? Bir ara, "Bana karşı kurulan komplonun arkasında Amerika var" bile dedi ANAP lideri. Bu 'komplo' beklentilerinde, kuşkuculukta haklı da olabilir; Almanya'dan dönerken 'yakıt ikmali' için uğradığını iddia ettiği Budapeşte'de burnuna yumruk yiyen bir insanın her köşede gölgeler görmesini garipsemiyorum... Korkmaz Yiğit'in Türkbank'ı alması sırasında dışa yansıyanlar, Mesut Yılmaz ve arkadaşlarının, uzun geceleri, ilginç şahsiyetlerle telefon arkadaşlığı etmek ve plan kurmakla geçirdiklerini de açığa vurmuştu.

Siyasi partiler 'başarılı' olmak ve 'görüşlerini' iktidara taşımak için vardır. Kendisini başbakanlık koltuğuna üç kez oturtan partisini tam dört kez yenilgiye sürükledi ANAP lideri; buna rağmen, hem partide liderliği sürüyor, hem de hükümette önemli bir koltuk işgal ediyor. Geçen dönem kendisiyle ilgili bir çok iddia Meclis'te soruşturma konusu oldu; ancak hepsini bir biçimde geride bırakmayı bildi Mesut Yılmaz. Başarısını, ancak siyasette oluşturduğu 'dehşet dengesi' ile açıklayabiliriz; uçurumun başına kadar getirdiği politik rakiplerini kurtararak yaklaşan tehlikeleri savuşturuyor.

Dedim ya, 'komplo' konusunda ilgili ve bilgili bir politikacı o.

Burada, kaç gündür, Mesut Yılmaz'ın Moskova gezisinin 'mavi akım' ile ilgili olduğunu tanıklıklarla sergileyip durdum. Dolaylı kıytırık cevaplar dışında, artık çok satmayan gazetelerde, pireyi deve yapmasıyla ünlü televizyon kanallarında Mesut Yılmaz'ın gerçekleri çarpıttığına dair tek satır okudunuz, herhangi bir haber dinlediniz mi? Hayır. Medya, bu konuda, bütünüyle üç maymunları oynamayı tercih ediyor.

Neden acaba? Acaba, bu suskunlukta, Meclis gündemine âniden sokulan RTÜK tasarısının bir rolü olabilir mi?

Medyanın yüzde 75'i, ya doğrudan veya dolaylı etki yoluyla, tek bir patronun egemenliğinde bugün. Halk artık gazetelere güvenmiyor, yayınları kuşkuyla karşılıyor; ama yine de hep aynı noktaya ateş eden mitralyöz, hedefte delik açıyor. Aynı yalanı değişik ağızlar söylediğinde olayın gerçeğine tanık olanın bile aklı karışır ya, işte öyle bir durum söz konusu.

Meclis gündemine nihayet sokulan RTÜK yasa tasarısı, güçlü patronun daha da güçlenmesini sağlayacak maddeler içermiyor yalnızca; yüzde 75'in dışında kalan gazete ve televizyonları hizaya getirecek maddelerle de takviyeli. Cezaların bir milyon kez artırıldığı bir medya düzeninde, ekranlarını her görüşe açık tutacak, gazetesini muhalif söylemin emrine verecek patron çıkar mı? Medyanın yüzde 75'i tek ağıza bakıyor, aykırı sesleri kendi çizgisine sokmakta mâhir; geri kalan yüzde 25 de, yeni düzenlemeyle ürkütülen patronlar eliyle zapt u rapt altına alınacaktır. "Hiç değilse internet var" diye teselli arayanlara da açık kapı bırakmıyor yeni düzenleme; RTÜK yasası içerisine sokuşturulan bir madde ile, dünyada ilk kez Türkiye'de, internet yayıncılığı da sansürle tanışıyor...

Mesut Yılmaz'ın Moskova gezisiyle ilgili gerçekler karşısında üç maymunları oynayan yayın organlarının, RTÜK yasası ile ilgili etekleri zil çalar havaya girmeleri, bu iki olay arasında doğrudan bir irtibat bulunduğunu elbette düşündürüyor.

İşte bu yüzden, ben, 'komplolara ilgisi' sebebiyle, Mesut Yılmaz'ı yakından ve dikkatle izliyorum; 'ideolojik görüşü' de bu sebeple beni ilgilendiriyor. Onun yönlendirmesiyle Türkiye'nin sıkıştırıldığı köşe, ideolojiler skalasında kulaklarda hiç de hoş titreşimler uyandırmıyor...

Türkiye, tek şartla bugünkü medya düzenini geride bırakacak, sıkıştırıldığı köşeyi de zorlayacak: Mesut Yılmaz ve benzerleri politika arenası dışına itilebilirse...


24 Mayıs 2001
Perşembe
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED