T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Adı belli patronlara kalem satma özgürlüğü

RTÜK Yasası değişikliği vesilesiyle öğreniyoruz ki, bazı gazetecilerin ve gazete yöneticilerinin tek derdi, hizmetinde oldukları patronların gerçek kimliğini bilmemekmiş.

Kalemlerini, patronlarının menfaatleri doğrultusunda bir silah gibi kullanan bu gibiler, bu işi yaparken değil de, hizmetinde oldukları kişinin gerçek ismiyle ortada görünmemesinden rahatsızlık duyarlarmış meğer!..

Ve bunu da şeffaflık adına isterlermiş!..

Kime hizmet ettiklerinin açık seçik belli olması açısından olsa gerek…

Ben böyle şeffaflığa şapka çıkarırım.

Alanın kim olduğu belli, satanın kimliği ve neyi, nasıl sattığı belli…

Sonra bu vesileyle bir başka sıkıntılarını daha öğrenmiş olduk bu gibilerin… Daha doğrusu, patronlarının…

Kanunlar ve uygulamalar önünde hile, 'takiye' yapmak zorunda kaldıkları için çok hicap duyuyorlarmış…

Sahip oldukları televizyonların, radyoların ve diğer iletişim organlarının sahibi olarak görünemedikleri için, kukla isimler kullanarak kanunlara karşı hile yoluna sapmak zorunda kalmaları, onları vicdan azapları içinde kıvrandırıyormuş!..

Bundan böyle, açık ve şeffaf olmak istiyorlarmış. Yasalara uygun davranmak, hileye hurdaya sapmamakmış amaçları…

Tabii böylesine bir erdem yarışında olan medya patronları, yöneticileri ve onların gazetecilerinin, başka konularda da aynı şeffaflığı, yasalara saygı duyma endişesini göstermelerini beklemek gerekiyor.

Mesela, artık 212 sayılı yasaya aykırı davranmak zorunda kalmamalılar. Gazetecilik yapan her elemanın 212'ye tâbi çalıştırılmasını sağlamalılar.

Bu konuda da yasaya karşı muvazaa halinde olmak, hile yapmak hicap verici bir şey olmalı. Bunu da istemeden, azap çekerek yapıyor olmalılılar!..

Medya partonları, aslında artık sigortasız gazeteci çalıştırmak zorunda da kalmayabilirler. Öyle ya, şeffaflığı, yasalara saygıyı benimsediklerine göre…

Sonra, asgari ücretle gazeteci çalıştırmak, gerisini açıktan ödemek zorunda kalmaktan da vazgeçebilirler.

Hele hele vergi kaçırmak için döndürmek zorunda kaldıkları binlerce dolap…

Bu işin uzmanlarını bile bıktıran manevralar, çapraşık uygulamalar, şeytana şapkasını ters giydirecek hesaplar, kanunların zaten açıklarla dolu ince taraflarını bulmak…

Bunlardan da kurtulacaklar mutlaka medya partonları… Çünkü sanırım hem onlar, hem de onların köşe yazarları bu çarpıklıklardan da hicap duyuyor, utanıyor olmalı…

Sonra, onlar da istemezler mi patronlarının, yüzleri ak, alınları açık bir şekilde,

"Efendim biz bütün gazetecilerimizi 212 Sayılı Yasa'ya tâbi çalıştırıyoruz, herkesin kıdem tazminatı hakkı var ve biz sendika hakkına da saygılıyız" demelerini?

Gerçekten de, sendikalaşmayı engellemek için bir işyerinde onlarca, yüzlerce kukla şirket kurarak personeli bu şirketlere dağıtmak ne kadar külfetli bir iş…

Yazık değil mi medya patronlarına… Kanunları usûlüne uygun çiğneyebilmek için bu kadar külfete, bu kadar zahmete değer mi? Bu kadar çetrefil işi çevirmek için onca uzman çalıştırmak da bayağı masraflı bir iş olsa gerek.

Eminim televizyonların gerçek patronlarının adını yabancılara veremediği için hicap duyan gazete yöneticisi, bu konuyla ilgili bir soru gelse ondan da büyük üzüntü duyacaktır.

Belki de şunları söyleyecektir:

"Evet, maalesef sendikacılığı tasfiye etmek için, Sendikalar ve Toplu Sözleşme Hakkı Yasaları'nı da çiğnemek zorunda kaldığımiz için çok üzgünüz. İstemediğimiz halde böyle davranıyoruz."

Mutlaka, gazetecilerin de, aslında hangi şirket hesabına ve hangi şartlarla çalıştıklarını açıkça bilme hakkına sahip olduğunu da sözlerine ekleyecektir.

Şeffaflık zor iş aslında… Bir tarafından başladınız mı bu işin sonunun nereye varacağını bilemezsiniz.

Bu medya patronları ve onların yazar ve yöneticileri, devlet ihalesine girme yasağını delmek için, yine aynı şekilde kukla şirketler, uyduruk isimler bulma hicabından da kurtulmak istiyorlarmış.

Devlet ihalesi ise ihale, özelleştirme ise özelleştirme, ne yapacaklarsa kendi isimleri ile yapmak ve yaptıkları ile de övünebilmek özgürlüğüne sahip olmakmış sorunları…

Sonunda bu dileklerini hükümet partilerine anlatabilmişler.

Biraz zor olmuş ama… Bütün yönetici takımı ile, köşe yazaralarının büyük çoğunluğu ile ve yakın işbirliği içinde bulundukları milletvekilleri ve iktidar partisi yöneticileri ile oldukça uzun bir süre çalışmışlar…

Tabii biz bu erdemli faaliyetlerin nasıl yapıldığını bilemiyoruz.

Çok erdemli bazı liderlerimizin, bu yasa değişikliğini niçin ve ne karşılığında desteklemiş olduğunu da çok şeffaf bir şekilde öğrenemiyoruz!...

Bu bir fazilet mücadelesi olduğu için ve şeffaflığı amaçladığı için mutlaka 'şeffaf' yöntemlerle yapılmış olmalı.

Nihayet, medya patronlarının kendi isimleri ile kendi televizyonlarına sahip olmalarını ve kendi isimleri ile devlet ihalelerine katılmalarını öngören bir çalışma.

Dileğimiz, medya patronlarının, diğer yasalara karşı da hile, hurda yoluna sapmadan ve hicap duymadan açıklık yolunu tercih etmeleri…

Onların, bu konuda gerçek bir fazilet mücadelesi vermiş olan yöneticilerinin ve bu meseleye gönül koymuş, baş koymuş gazetecilerin daha fazla utanmasına, hicap duymasına gönlümüz razı değil…


24 Mayıs 2001
Perşembe
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED