T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Derviş'in protez misyonu

FP lideri Kutan "Bundan sonra muhatabımız Derviş olacak" dedi. Hemen soralım: Acaba gerçekte söylemek istediği bu mu? Yani bundan böyle iktidar olarak Derviş'i görüp, onu mu muaheze edecek? Yoksa gerçekte söylemek istediği "hükümetin yokluğu" mu? Yani ülkenin en önce bir başbakan vak'ası yaşadığı mı?

Sanırız bu ikincisi. Çünkü gerçekte ülke bir başbakan vak'ası yaşıyor, onunla birlikte de bir hükümet yokluğu... Çünkü başbakan yok da, başbakan yardımcıları, bakanlar var değil.

Kutan, herhalde Derviş gelmeden önce de Hüsamettin Özkan'ı sorumlu tutacağını söylerdi. Ya da kamuoyu genelde Hüsamettin Özkan'dan intikam alıyordu Başbakan'ın hesaba çekilmesi gereken yerlerde.

Derviş geldi ve herkesin gözü ona çevrildi. Hükümet gözlerden silindi sanki.

Oysa bu normal midir?

İnsanlar tasarruftan söz edildiğinde yekten "Bakan sayısı 20'ye, 15'e, milletvekili sayısı 450'ye düşürülsün"diye görüş belirtiyorlar. Derviş eksenli "Ara rejim" söylentileri de, siyasetin işlevsiz hale gelmesiyle yakından ilgili. Düşünün ki, "Ara rejim" kaygılarını izale etmek için bile hükümetin duruşu yetmiyor, MGK takviyesi (yani MGK'nın asker kanadının iradesi) gerekiyor.

Bir insanın, hükümetin yerine ikame edilmesi olacak şey değil. Bu siyasi tüm aktör ve kurumları "avara kasnak" haline getirecek bir hadise. Hem var, hem yok. Böyle bir durum işlerlik kazanabilir mi? Başbakan hem var hem yok, başbakan yardımcıları hem var hem yok, bakanlar hem var hem yok, Meclis hem var hem yok... "15 yasa 15 günde çıkacak-çıkmayacak." Bu, yaşanan süreçte Meclis'in statüsünde meydana gelen karmaşanın ürünü... Meclis varsa, özgür iradesi de var olmalıdır. Yani bir kanun çıkarmak söz konusu ise, onu özgürce değerlendirme hakkı olmalıdır. Üzerinde dayatma hissetmemelidir. Ama şu ortamda kim düşünür bunları... Başbakan varsa iradesi de var olmalıdır... Ama Derviş'li günlerde kim düşünür Başbakan'ın özgül ağırlığını... Hakikaten ne yapar şu anda bizim başbakanımız? Başbakanı çektiğinizde siyasi denklemde bir değişiklik olmuyorsa, nedir işlevi sayın Ecevit'in...

Elbet bu kadar değil. Ecevit'i çektiğinizde hiçbir şey olmaz değil. Belki o da siyasetin içinde yüzdüğü karmaşanın kilit unsurlarından biri...

Her şey sancı üretir hale gelmiş durumda.

DSP'nin geleceğine ilişkin beklentiler en az FP'nin geleceğine ilişkin beklentiler kadar sisli. Rıdvan Budak'ın duruşu, neyi anlatıyor mesela Ecevit sonrasına ilişkin?

Yeniden hükümete dönersek, Derviş'in geleceği-geldiği günlerle, Amerika-Avrupa'dan döndüğü bugünleri arasındaki imaj farkını yoklayalım bakalım içimizde, ne hissediyoruz? Biraz daha yıpranmış bir Derviş yok mu? İlk günlerde verdiği "kurtarıcı" güveni bugün de devam ediyor mu? Merkez Bankası dolar satmaya başlayıp doların değeri yüzde 6 daha yükselince de Derviş'in imaj grafiği tırmanışa devam etmekte miydi?

Hiç sanmıyorum.

Derviş'in, ekonomiyi düze çıkarmanın dışındaki işi öylesine zor ki korkarım ekonomiye vakit kalmayacak...

Derviş'in, Başbakan dahil tüm bakanların nabzını tutması gerekiyor, belki Dışişleri Bakanı'nın ayrı, Maliye Bakanı'nın ayrı, MHP'lilerin ayrı, ANAP'lıların ayrı, DSP'lilerin ayrı tutması gerekiyor, Meclis'in, belki tek tek milletvekillerinin, muhalefet partilerinin, Amerika'nın-Avrupa'nın, IMF'nin-Dünya Bankasının, işçi kuruluşlarının, işveren kuruluşlarının, esnafın, çiftçinin, her ekonomik krizde 2 milyonluk yekunları akla gelen memurların, sokağın, medyanın...

Bu kadar gücü var mı Derviş'in?

Bu trafik içinde hiç kimseye toslamadan ilerlemesi mümkün mü?

Derviş daha muhalefetin kapısını çalmadı, o yüzden de Ana Muhalefet Partisi feveran ediyor... Haksız mı?

Bütün bunları niye yazıyoruz? Türkiye'de asıl sancının siyaset alanında odaklaştığını vurgulamak için... "Türkiye iyi yönetilmiyor" demek, Türkiye'de siyaset iyi işlemiyor demektir. Derviş bir protez takviyesidir. Tüm yukarda sayılan siyaset kurum ve aktörlerinin bir yanını ikame eden bir protez... Böyle bir şey olabilir mi?

Eğer böyle bir durum normal olursa, Amerika'da da, kendisine kredi için başvurduğunuz birisi kalkar, kel alaka bir mantıkla siyasi reformları gündeme getirip, "Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu'nun değişmesi gerekir" diye konuşur.

Derviş ekonomiyi kurtarmaya geldi ama, siyasi kaosun içinde boğulacak gibi görünüyor. Türkiye, siyasetin 28 Şubat'tan beri girdiği ara rejim görüntüsünden kurtulması noktasında vakit kaybediyor.

MGK'nın itibarını sorgulamak

Aylık kamuoyu araştırmaları yapan ANAR'a bir teklif: 30 Mart toplantısında aldığı "irtica ile mücadele" kararlarından sonra MGK'nın itibarını halka sormak gerekir diye düşünüyorum. Ülkenin siyasi itibarını gölgelemek pahasına bir parça döviz için Amerika'nın Avrupa'nın kapısını aşındırdığımız bir zamanda, "irticai sermaye ile mücadele" gibi bir gündem oluşturmak bu ülkeye hizmet anlamı taşıyor mu taşımıyor mu? Toplumsal barışa en çok ihtiyaç bulunan bir zamanda, insanlar üzerinde yeniden kuşku bulutları dolaştırmak, ülke barışına hizmet anlamına geliyor mu gelmiyor mu? Ekonomik kriz içinde boğulan toplum kesimlerine bir parça nefes aldırmaya uğraşan vakıfları irtica suçlamasına hedef kılmanın mantığı var mı yok mu?

"MGK itibar sıralamasında nerede?"

Bu sorunun cevabı, ülke güvenliği ile ilgilenen bu kurum için büyük önem taşıyor.


2 Nisan 2001
Pazartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED