T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Siyaset özgürleşmeden kriz aşılamaz

Gazetelerin, ülkenin ekonomik, siyasal, kültürel (v.s.) durumunu anlatan, okuyucunun ya da kamuoyunun ülkenin o günkü durumunu kolaylıkla kavramasına yarayacak bilgiler veren günlük raporlar olduğunu düşünebiliriz.

Kimilerine göre, gazetecilik, iktidar odaklarına 'yakın' olmak, onların hoşuna gidecek yayınlar yapmaktır, ülkenin durumu hakkında 'olumlu raporlar' vermektir. Bu bakışaçısına göre, ülkede bazı işlerin kötü gittiğini haber vermek sakıncalıdır.

Bu yüzden, Kasım krizinde bir çok gazete, krizin boyutları hakkında gerçek bilgiler vermek yerine, IMF ve Dünya Bankası'nın Türkiye'ye taahhüt ettiği 10 milyon dolarlık yüksek faizli dış borcun ekonomimizi nasıl düze çıkaracağını anlattı.

Aradan iki ay geçti. Şubat ayında biz yeniden, bu kez daha büyük bir krize girdik.

Bazı gazetelerin güleryüzlü manşetlerle gizlemeye çalıştığı gerçek, bir grup rantiye dışında Türkiye'de yaşayan herkesi bir anda fakirleştirdi.

Krizi kamuoyundan gizlemeye çalışan gazeteler, kriz yüzünden ilavelerinin yayınını durdurmak zorunda kaldılar.

Yani, mızrak çuvala sığmadı.

Devekuşu mantığı

Gazetelerin gerçekleri yazmayarak gizlemeye çalışması, devekuşunun kafasını kuma gömmesinden daha kapsamlı bir 'olgu'dur.

Gazeteler, gerçekleri yazmayarak -ya da değiştirerek- kendi kafalarını değil, okurlarının kafalarını kuma gömmek isterler.

Ama gerçekler, siz beğenseniz de beğenmeseniz de bir gün kendisini zorla gösterir, kabul ettirir.

Ardarda gelen Kasım ve Şubat krizlerinde, Egebank'ın, Etibank'ın ve diğer bankaların batırılışında, hortumlanışında, gerçeklerin, kendisini nasıl gösterdiğini, nasıl kabul ettirdiğini ibretle gördük.

Yeni Şafak, bu süreçlerin hiçbirinde okurlarını yanıltmadı.

Bundan sonra da yanıltmayacak.

Milletin kandırıldığı, zarara uğratıldığı, haksızlığa maruz kaldığı her yerde, her olay karşısında milletin sesi olmaya devam edecek.

Krizden nasıl kurtuluruz

Şu da bir gerçek: Ülkemizin içine sürüklendiği krizi şu anda işbaşında bulunan Ecevit Hükümeti'ne borçluyuz.

Ve bugün, uyguladığı yanlış politikalarla tarihimizin en büyük ekonomik krizlerinden birini üreten hükümetin, bizi krizden kurtaracağına inanmamız isteniyor.

Ekonomi Bakanı Kemal Derviş'in 14 Mart'ta açıkladığı 'acil önlemler paketi'nde yer alan yasa tasarılarından hiçbiri henüz metin haline getirilmedi.

Meclis gündeminde, sadece daha önce sunulmuş olan şeker ve tütün kanunları var.

Kriz stratejisi olmayan, 'acil önlemler' konusunda bile uzlaşamadığı anlaşılan kararsız, isteksiz, toplum nezdinde kredisini tüketmiş bir hükümetle karşı karşıyayız.

Toplumun, böyle bir hükümetten ülkeyi krizden çıkarmak şöyle dursun, herhangi bir olumlu icraat beklediğini düşünmek iyimserlik olur.

Kriz, milletin 'güven'iyle, milletin güvendiği iktidarlarla aşılır. Türkiye'nin maruz kaldığı asıl kriz, siyasi krizdir. Siyasi kriz aşılmadan, siyaset özgürleşmeden ekonomik kriz aşılamaz.

Yeni Şafak


2 Nisan 2001
Pazartesi
 
EDİTÖR'DEN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED