|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bir önceki yazıda "Köşk'teki fırça"dan söz etmeye başlamıştık. Herkesin aklı fikri Türkiye'nin bugüne kadar yaşadığı "en büyük ekonomik kriz" olduğu söylenen dertlerle meşgulken, bir "ara sıcak" niyetine "başörtüsü yasağı" ülke gündeminde kendisine bir yer bulmayı yine başarmıştı. Hep söylüyorum, adı Türkiye olan bu ülke kendisine "krizsiz" bir hayatı haram etmiş gibi görünüyor... Tarihinin "en büyük ekonomi krizi" filan da ona yetmiyor; illâki irili ufaklı başka krizleri de devreye sokacak! İllâki, başı şimdiye kadar görmediği ölçüde sıkışmışken, başının kapalı ya da açık olduğunu bir biçimde yine söz konusu yapacak! "Başörtüsü" meselesi bu kez devletin başının açıklamalarıyla gündeme gelmişti. Hatırlayanlar vardır; Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarına ilişkin bazı gazetelerde yer alan ifadeleri aktarmış ve Sezer'in bu sözleri söylediğine hiç mi hiç ihtimal vermediğimi belirtmiştim. Koskoca bir cumhurbaşkanı (hem de mesleği "hukukçu" olan bir cumhurbaşkanı) hiç "Evet bunlar (yani eşitlik, din ve vicdan özgürlüğü, eğitim/öğretim özgürlüğü) var ama, (Anayasa) laiklik ilkesiyle de bu özgürlükleri sınırlar" der miydi? Köşk'ten o günden bugüne bir yalanlama/düzeltme gelmediğine göre, demek ki Cumhurbaşkanı bu sözleri gerçekten söylemiş! Ne kadar talihsiz bir toplumuz böyle! Cumhurbaşkanı madem ki bu sözleri söylemiştir, o zaman ben de düşündüklerimi artık açıkça söyleyebilirim. Madem ki her birimiz Cumhurbaşkanı ile eşit haklara sahibiz (çünkü bizler, yani bu ülkenin yurttaşları olmadan o da orada olamaz), herşeyi daha açıkça konuşabiliriz: Doğrusunu isterseniz, eşitlik, din ve vicdan özgürlüğü ve eğitim/öğretim özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlükleri Anayasa'nın her bir yanına serpiştirilmiş (fakat bir türlü tarif edilememiş) "laiklik" ilkesinin "hizmetçileri" olarak anlayan bir cumhurbaşkanının makam arabasını kırmızı ışıkta bekletmesi filan beni artık hiç etkilemiyor... Söz konusu hak ve özgürlükleri "laiklik" ilkesi ışığında beklettikten sonra kendisini hangi demokratik hukukun savunucusu olarak görmeye devam edeceğiz? Belli ki, Cumhurbaşkanı'nın "laiklik" anlayışı da herşeyden önce bir "yaşam tarzı" tercihi üzerine kurulu. Bu tür bir tercihin "demokratik hukuk" terimleriyle ifade edilen tercihlerle hiçbir ilgisi yoktur. "Başörtülü öğrenciler"le karşılaşılmayan bir üniversite hayali belli bir "yaşam tarzı" tercihiyle pekâlâ uyuşabilir; ama bu "hayal"i demokratik hukukun terimleriyle temellendirmek boş bir hayaldir. Eğer demokrasiyi ciddiye alarak ille de "yaşam tarzı"ndan söz etmek istiyorsanız, bu "tarz"ı mutlaka "çoğul" kullanmanız gerekecektir... İsterseniz, ülkemizde birçok siyasal tezin temellendirilmesi için sıkça imdada çağrılan bu "yaşam tarzı" kavramı hakkında birkaç söz daha söyleyelim: Hatırlayacaksınız, Türkiye'de "demokrasi" de çoğu zaman bir "yaşam tarzı" olarak tanımlanmaktadır. Bana soracak olursanız, bizim memlekette işlerin bu derece karışık bir hale gelmesinin asıl nedenlerinden birisi de bu "yaşam tarzı" ifadesinin böyle olur olmaz her meselede işe karıştırılmasıdır. "Demokrasi" niçin bir "yaşam tarzı" olsun? "Laiklik" niçin bir "yaşam tarzı"ndan hareketle tanımlanmaya çalışılsın? "Demokrasi" ve "laiklik" tabii ki, bir "yaşam tarzı" olmaktan çok çok önce hukuk terimleriyle anlaşılacak ve anlatılacak kavram ve uygulamalar... Cumhurbaşkanı, "1958'de ben üniversiteye girdiğimde ne türban vardı, ne de türban sorunu" diyor. Ben 1958'de ilkokul öğrencisiyken okulda "türban"lı bir tek kişi vardı: O zamanlar "hademe" olarak adlandırılan "hizmetli"... Okulun öğretmenleri gibi bu "hademe" de devlet memuruydu; yani "başörtülü bir devlet memuru"! Şimdi bakıyorum da, "hademeler" yine devlet memuru ve yine başörtülü... Onlara bir şey diyen yok; onlara "Devlet memuru, başörtülü olamaz" diyen yok... Demek ki, "başörtülüler" hayatta "hademe" olarak kalmaya devam ettikçe ortada "yaşam tarzı" problemi de yok! İşte bu da, "sınıflar ortadan kalktı" diyenlere karşı meselenin "sınıfsal" analizi!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |