T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yoksa aslında "Sarı Gelin'in Düğün Alayı" mıydı?

Geçen hafta "Ermeni soykırımı" tartışmaları iki taze haber dolayısıyla yine gündemdeydi. İlk haber ABD'dendi. ABD Başkanı Bush'un 24 Nisan mesajında "soykırım" sözcüğünün geçmemesi, bütün yurtta, yavru vatanda ve dış temsilciliklerimizde sevinçle karşılandı... Böylece bu yılki 23 Nisan kutlama şenliklerine, her yıl elimiz yüreğimizde beklediğimiz "24 Nisan"ın moral bozucu gölgesi düşmemiş oldu. İşte sonunda başarılı olmuş, "Ermeni soykırımı" meselesini Ortaçağ'ın "Tanrı ispatları" tartışmalarına dönüştürmeyi başarmıştık. ABD Başkanı bizi yaralayacak "soykırım", ya da bizim "Hiç değilse o olsun!" diyerek gönülsüz de olsa kabul edeceğimiz (ettiğimiz) "katliam" sözcüğünü kullanmamıştı. Türk medyasında sürekli İngilizcesinin "kötü" olduğu yolunda haberler okuduğumuz ABD Başkanı Bush (Dikkat ediyorsanız, "Başkan Bush" demekten özellikle kaçınıyorum; ABD Başkanı Bush'dan "Papa" der gibi "Başkan" olarak söz etmeye doğrusu elim varmıyor. Elin adamı benim "Başkan"ım değil ya!), herkesi şaşırtarak Ermenilerin "Tehcir" sırasındaki hiyayesini alışılmadık bir sözcükle, "annihilation" sözcüğüyle özetleyiverdi. Türk medyası hemen doğru İngilizce-Türkçe sözlüklere! Bu sözcük "insanlar için" kullanılabilir mi, "hukuki" mi, bu tür açıklamalarda esas olan terminolojinin dışına çıkıyor mu? Medyanın önemli bir bölümü, "annihilation" sözcüğü her ne kadar "yok etme" anlamına geliyorsa da, duyunca tepemizi attıran "soykırım" sözcüğünün Bush'un ağzından çıkmamasından dolayı memnundu... Eh tabii, biraz sabırlı olmak gerekir... İnsanları yüzyılların saplantılı fikirlerinden birkaç yılda uzaklaştırmak öyle kolay değildir... Kısmetse, McCarthy ve Mango'nun gayretiyle "annihilation"u "davul zurnayla uğurlama" olarak anlamak da mümkün olacaktır!

ABD Başkanı Buch'un 24 Nisan mesajını ciddi olarak gözden geçirenlerin satırlarında da problemler eksik değil. Mesela Radikal yazarı Gündüz Aktan'ın yazısı. Sizi bilmem ama Aktan'ın "İyi ki söylediler" başlıklı yazısının ilk bölümünde yer alan şu satırlar beni çok şaşırttı: "Bush'un kullandığı 'exile' kelimesi, göç ettirmeden ziyade ülke dışına sürgün anlamına geliyor ki, bu doğru değil. Zira Ermeniler Osmanlı sınırları içinde tehcir edildiler."(!) Aktan'ın bu değerlendirmesini ben (biraz serbest olarak) şöyle anladım: Ne yani! Ankara'da, Tokat'da, Sivas ve Kayseri'de yüzyıllardır yaşayan, ev bark ve bağ sahibi Ermeniler'in aynen bu şehirler gibi "Osmanlı sınırları" içinde bulunan Halep'e tehcir edilmelerinin neresi "sürgün"? Osmanlı vatanındaki her karış toprak birbiriyle aynı anlam ve değeri taşımıyor mu?

Aktan'ın Amerikan resmi makamlarına aritmetik öğrenmeyi tavsiye eden yazısını şimdi burada uzun uzadıya gözden geçirmek imkanı yok. Ama son olarak yine kısa bir bölüm aktarmadan yapamayacağım. Şimdi hep birlikte okuyalım ve Aktan'ın bu tespitinin "tarih"te olup biteni betimlemekte ne derece başarılı olduğuna birlikte karar verelim: "Ermeni tehciri etnik temizlikle kıyaslanamaz. Bosna'da görüldüğü gibi, etnik temizlikte bir taraf diğerinin sivil nüfusuna saldırıp öldürüyor, evlerini yakıp yıkıyor, yardım konvoylarına izin vermiyor, kadınların ırzına geçiyor, erkekleri temerküz kamplarında açlıkla yok ediyor vb. Tehcirde bunlar yok."

Bilmem siz de benim gibi mi düşünüyorsunuz? Evet Aktan haklı; "Tehcir"de "evlerini yakıp yıkma" sahiden yok... "Erkekleri temerküz kamplarında açlıkla yok etme" sahiden yok... O yok, bu yok, pekiyi diğerleri de mi yok? Yoksa, adına "Ermeni tehciri" denilen bu konvoy aslında "Sarı Gelin'in Düğün Alayı"ndan mı ibaretti?

Geçen haftanın "Ermeni soykırımı" tartışmalarına ilişkin ikinci haberi Fransa'dandı. Orly katliamının birinci dereceden sorumlusu Varujyan Garbisyan Fransa'da cezaevinde 17 yıl geçirdikten sonra geçen hafta Ermenistan'a yollanması koşuluyla serbest bırakıldı. Garbisyan'ın serbest bırakılma hikayesini Radikal yazarı Mine Kırıkkanat, Paris'ten yazdı. İlgisiz kalınabilecek bir yazı değildi bu. Kırıkkanat'ın yazısı öyle şaşırtıcı bilgilerle doluydu ki, tahmin edemezsiniz... Ben de çok şaşırdım ve hatta biraz araştırayım dedim... Yarınki yazıda da bunları gözden geçiririz...


30 Nisan 2001
Pazartesi
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED