T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Farklılıkları reddederken gülünç olmak…

İngiltere'de bir süredir ırkçılık, ırk ayrımcılığı, etnik köken farklılıkları ve bunlara bağlı olarak da, ırkçı motifli politikaların şu andaki temel hedefi olan siyasi mültecilik meselesi yoğun olarak tartışılıyor.

Son tartışma, her ne kadar Dışişleri Bakanı Cook'un, " İngilizlik diye birşey yoktur ve Birleşik Krallık'ta yaşayan herkes İngiliz değildir" yollu bir açıklaması üzerine hararetlenmiş görünüyor.

Sorun, son yıllarda siyasi sığınmacıların sayısındaki büyük artış nedeniyle, mültecilerin sırtından yapılan ırk ayrımcılığı tartışmaları vesilesiyle zaten bir süredir gündemde bulunuyor.

Hatta, siyasi parti liderleri, önümüzdeki haziran ayı başında yapılacak seçimlerde, ırk ayrımcılığı kartını kullanmama konusunda bir deklerasyona bile imza attılar.

Buna rağmen iktidardaki İşçi Partisi de muhalefetteki Muhafazakar Parti de işlerine geldiği zaman ve alabildiğince ırkçılık kartını kullanmaktan, yabancı düşmanlığına ve ayrımcılığa prim veren politikaları ve uygulamaları desteklemekten geri durmuyorlar.

Hatta İşçi Partisi iktidarının İçişleri Bakanı, açıkça Birleşik Krallık'a yasa dışı yollarla gelen göçmenlerin, bu amaçla hazırlanmış gözaltı merkezlerinde, yani bir çeşit hapishanede tutulmasını ve ardından da geri gönderilmesini savunuyor.

Bu nedenle, liderlerin imzaladığı, 'Seçimlerde ayrımcılık kartının kullanılmamasına ilişkin deklerasyon'un aslında fazla bir ciddiyeti bulunmuyor.

Birleşik Krallık'taki politikacılar, her ne kadar farklılıkları kabul ediyor görünseler ve İskoç, Galli ve İrlandalı gerçeğini benimsiyor olsalar da imzaladıkları bu deklerasyonla gülünç oluyorlar. Deklerasyon imzalamak ırk ayrımcılığı gerçeğini ortadan kaldıramıyor.

Çünkü mesele, deklerasyon imzalamak değil uygulamada her türlü ayrımcılığa karşı çıkmak.

Yine bugünlerde İngiltere'de 10 yılda yapılmakta olan nüfüs sayımı da bitmek üzere. İnsanlar tabiiki Türkiye'deki gibi zorla eve kapatılıp sayılmıyor.

Kendilerine gönderilen formları doldurup postayla sayımı yapan kuruma yolluyorlar.

Sanırım bugün postayla sayım için son gün.

Sayım dolayısıyla İngiltere'deki Türkçe konuşan nüfus arasında da ırk ayrımı, köken ayrımı, kimlik tartışmaları yaşanıyor.

Son uygulamalarla ırk ayrımcılığını üstü örtülü bir şekilde destekleyen Birleşik Krallık hükümeti, bu sayımla topraklarında yaşayan yabancıların etnik kökenlerini de ayrıntılı olarak tesbit etmeyi amaçlıyor.

Bunun için hazırlanan formların etnik köken bölümüne birkaç kutu yerleştirilmiş.

Kıbrıs Rumları için, 'Greek Cypriot', Kıbrıs Türkleri için 'Turkish Cypriot', Türkiye Türkleri için, 'Türk', Kürtler için de 'Kürt' yazılan kutular işaretlenecek.

Kürtler için, Türkiye Kürtleri, Irak Kürtleri, Suriye Kürtleri diye bir ayrıma gidilmemiş.

Yani herkes kendisini ne hissediyorsa, kökeninin ne olduğunu düşünüyorsa kendisi karar verip ilgili kutuyu işeretleyecek.

Bu tamamen bireylerin, özgür bir toplumdaki özgür iradelerinin ortaya çıkması ile ilgili bir olay.

Birleşik Krallık hükümeti de bunun özgürce ortaya çıkması için, zaten bilinen farklılıkları nüfus sayım formunda belirtmekle yetinmiş.

Türkiye'de olsa böyle bir şey mümkün olamaz. Devlet, vatandaşlarının etnik kökenlerinin, farklılıklarının ortaya çıkmasını katiyyen istemez. Bunu ayrımcılık sayar.

"Ama orası İngiltere ve burada Türkiye'den ve Kıbrıs'tan gelen insanlar kendilerini ne hissediyorlarsa öyle ifade etmekle serbestler…" diye düşünüyorsanız eğer, yanılıyorsunuz.

Devletimizin eli buraya da yetişmekte gecikmiyor.

Türkiye'nin Londra Başkonsolusu Selçuk Tarlan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Londra Büyükelçiliği yetkilileri duruma ve insanların özgür iradesine müdahale ederek herkesin Türk, Kıbrıslıların ise 'Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet'li olduğunu ve kutuların ona göre işeretlenmesi gerektiğini İngiltere'de yaşayan Türkiyelilere ve Kıbrıslı Türklere empoze etmeye hatta emretmeye çalıştılar.

Olur mu böyle şey, demeyin. Kafa aynı kafa olunca, o kafanın yurt dışında, etnik farklılıkların olağan karşılandığı bir ülkede olması bir şey değiştirmiyor.

Başkonsolos beyin, 14 Türk örgütüne mektup yazıp, Kürt, Kıbrıslı Türk ya da bir başka etnik kökenden geliyor olsun herkesin, o kutuyu 'Türk' diye doldurmasını istediğini öğreniyoruz.

Türkiyeli Kürt örgütlere ise zaten hiç bulaşmıyor. Onlardan umudu yok.

Sanki onlar da Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşları değilmiş gibi. Türkiye'de nasıl yok sayılmak isteniyorlarsa, yok sayılıyorlarsa İngiltere ve Avrupa'da da aynı muamele.

Herkesi aynı kampta görmek isteyen tekçi anlayış İngiltere'deki sayımda da kendini gösteriyor. Tekçiliği sağlayayım derken ayrımcılığın daniskasını yapıyor.

Kıbrıs Türkünün, 'Kıbrıslılık' temelinde bir kimliği olmasına karşı çıkıyor.

İngilizler bile bu farklılığı daha iyi biliyor. Soru kitapçığını ona göre düzenlemişler.

Türkiye devleti ve onun İngiltere'deki temsilcileri ise bu gerçeği anlamaz görünüyor.

Farklılıkları reddeden anlayış görüldüğü gibi sınır tanımıyor.

Gülünç ve gerçek dışı olsa da…


30 Nisan 2001
Pazartesi
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED