YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

 

 

Viranşehir ve Virane Ankara

TBMM'nin bir muhalif üyesi, bir muhalefet partisi milletvekili parlamento çatısı altında çıkan bir kavga sonucunda hayatını kaybediyor. Bu ilk günün haberi.

İktidar partilerinden birinin iki milletvekili, yani iki TBMM üyesi hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, "cinayet suçlaması" ile "yakalama" emri veriyor. Bu da ikinci günün haberi.

İkinci günün bir başka önemli haberi, Viranşehir'de izdiham görüntüsünde ve galeyan halindeki toplulukların katıldığı Fevzi Şıhanlıoğlu'nun cenaze töreninde hepbir ağızdan haykırılan "Kahrolsun MHP", "Kahrolsun hükümet" ve "Hükümet İstifa" sloganları...

Öyle bir parlamento düşünün ki, muhalefetteki üyelerinden biri o çatı altında kavga sonucu hayatını kaybediyor; iktidardaki üyelerinden ikisi hakkında "cinayet"ten ötürü "yakalama emri" çıkarılıyor.

Gerçi, Fevzi Şıhanlıoğlu'nun "kalp krizi"nden ötürü hayatını kaybettiği doktor raporuyla belirtilmişse de, kalp krizi öncesi yüzündeki darp izlerinin fotoğrafları tüm Türkiye'nin ve dünyanın malumu oldu.

Böyle bir parlamentonun, Fransa Parlamentosu'nun çıkarttığı bir yasaya karşı söz söyleme hakkı kalabilir mi? Fransa dışındaki Batılı parlamentolara aynı konu geldiği vakit, Türk Parlamentosu'nun tepkisi ve tepkinin etkisi ne olabilir?

Peki, konu Amerikan Kongresi'ne tekrar geldiği vakit ne yapacağız. Ya bir de Amerikan Kongresi'nden geçerse? Artık Beyaz Saray'da son demlerini yaşayan Bill Clinton oturmuyor. Ne yapacağız?

Fransa, tüm ihalelerden dışlanıyor. Askeri araç-gereç alımlarında Fransa devre dışı bırakılıyor. Amerika'ya da aynı usul mü uygulanacak? Ya İngiltere'ye, Belçika'ya, İtalya'ya, Hollanda'ya?

Kala kala İsrail kalıyor. İsrail'de 6 Şubat'ta Başbakanlık seçimi var. Çok kuvvetli bir ihtimalle "Lübnan Kasabı" ve "Sabra-Şatila katliamlarının sorumlusu" Likud lideri Ariel Sharon seçilecek. Sharon'un Başbakanlığı'nın bölge çapında savaş, bir Ortadoğu savaşı ihtimalini güçlendireceğinden söz ediliyor. İsrail'in "uluslararası tecrit"e sürüklenmesi ihtimali mevcut. En azından, bölgeyi yakından gözleyen herkes, Filistin İntifadası'nın daha da şahlanacağı konusunda hemfikir. Türkiye, böyle bir İsrail ile mi saf tutacak?

Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Fransa Parlamentosu'nu "postmodern faşizm" diye niteledi. Dış politika pul pul dökülünce, o da işin kolayına kaçıp, "Türk'ün Türk'e propagandası"ndan medet umar hale gelmiş. Dönüp, üyesi olduğu kendi parlamentosuna ne diyecek? İşlerin bu hale gelmesinin başsorumlusu olan partisinin genel başkanı ve üyesi olduğu hükümetin başının tutumunu nasıl niteleyecek?

İç politikası iç karartıcı manzaralar sergileyen bir ülkenin, dış politikasının başarılı olabilmesi düşünülemez. Ancak, dış dünyada şimdilerde "sözde Ermeni soykırımı konusu" üzerinden tecride itilen Türkiye'nin, bu tecridi kıracak bir "enerji"si, "diplomatik becerisi" ve "diplomatik ağırlığı" da yok.

Çünkü, "balık baştan kokuyor"... Türkiye, yönetilmiyor. Başında Bülent Ecevit'in bulunduğu hükümet, sürekli olarak, "kriz" üretiyor. Ürettiği krizin altında kalıyor ve buna tepki olarak bir kriz daha üretiyor.

TBMM'deki olay, Bülent Ecevit'in, zaten "sesi kısık" olan muhalefetin sesini daha da kısmak için gereksiz bir "içtüzük değişikliği" ısrarından ve takıntısından kaynaklandı. Viranşehir ve orayı yansıtan televizyon ekranları aracılığıyla tüm Türkiye, dün, "Hükümet İstifa" sesleriyle inledi. Muhalefetin sesi bugüne dek çıkmadığı ölçüde yüksek çıktı.

Buna karşılık, Ecevit, "içtüzük değişikliği"nde ısrarlı. Bunun yanısıra, yolsuzlukları soruşturan DGM Savcısı Talat Şalk'ın üzerine gidiliyor. Nerede "Di Pietro meraklıları"? Yolsuzlukları örtmekte böyle gayretli bir hükümetin baskısı altında, yargı nasıl çalışacak?

Bülent Ecevit-Devlet Bahçeli, bir başka deyimle DSP-MHP ittifakı, özünde saldırgan bir ideoloji olan "milliyetçilik"in iktidara taşınmasını ifade ediyordu. Türkiye'nin tepesinde "devlet milliyetçiliği" oturuyor; MHP, DSP'li ihtiyar ve sağlıksız başbakanın, TBMM içindeki "şok birlikleri" gibi çalışıyor. Her kavgada en önde MHP'liler. Karar DSP'lilerde; iş, şiddete dökülecekse, "hazır kuvvet" görevi MHP'lilerde. Üçüncü iktidar ortağı ise, yolsuzluk soruşturmalarının adresi.

Tepesine böyle bir "ortaklık"ın çöktüğü ülke yönetilemiyor ve ülkenin çivisi çıkmış vaziyette. Hükümetin, içerde "asli fonksiyonu" yolsuzlukları örtmeye dayanıyor. "Devlet milliyetçiliği"nin, dış politikadaki tezahürü ise AB ile Türkiye arasındaki mesafenin açılması ve Türkiye'nin uluslararası politikada adım adım tecride doğru ilerlemesi. "Küreselleşme" çağında, "devlet milliyetçiliği"nin varacağı başka bir adres zaten yoktur.

Viranşehir dün ayaktaydı. Ankara ise "virane"...


2 ŞUBAT 2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Cengiz Çandar

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...