![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
"Devlet krizi"Hüsamettin Özkan'ın, Cumhurbaşkanı Necdet Sezer'e "Sizi buraya getiren iradeye saygılı davranın" dediğini okuyunca, aklıma Yassıada Mahkemesi'nin hâkimi Salim Başol geldi. Bir ihtilâl mahkemesinin başkanlığı görevine atanan Başol, sanıklara haksız muamele yapıyor, savunmalarını yarıda kesiyor, ihsas-ı reyde bulunuyordu. Kendisine davranışlarındaki yanlışlığı hatırlatanlara verdiği cevap, siyaset ve adalet sayfalarında ayıplı yerini aldı: "Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor." Başol, hukuka değil, kendisini Yassıada Mahkemesi başkanlığına tayin eden iradeye saygılı davrandı. Şimdi Özkan aynı üslûpla, talebini Çankaya'ya dayatma gayretinde: "Sizi bu makama getiren irade böyle istiyor." Bir diyet talebi mi? Gözdağı mı? Yoksa yolsuzlukların üzerine ciddiyetle gidilmesinden doğan bir rahatsızlık mı? Kamuoyunda hep Cumhurbaşkanı'nın haklı çıkmasının, Çankaya'nın itibarı yükselirken, hükûmete desteğin azalmasının yarattığı bir birikim mi? Haset mi? Basiretsizlik ve dirayetsizlik mi? Vicdansız parmak
Hüsamettin Özkan'a göre Necdet Sezer'i Çankaya'ya üç liderden oluşan bir siyasi irade çıkarttı. Meclis iradesini de belirleyen bu üç kişi, Ecevit, Yılmaz ve Bahçeli idi. Belli ki Hüsamettin Özkan, milletvekillerini birer parmak gibi görüyor. Birer vicdansız parmak. Birer itaatkâr parmak. Oysa, özellikle, gizli oyla yapılan Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı seçimlerinde, anayasa değişikliği oylamalarında milletvekillerinin iradesi kolay kolay denetim altına alınamıyor. Mamafih, DSP bu konuda da bazı yöntemler geliştirmişti. Demirel'i bir daha seçtirebilmek çabaları sürüp giderken, Ecevit oyunu göstererek kullandı. Birkaç DSP milletvekilini perdeli bölümün önüne, denetleyici olarak koymuşlardı. Hatta Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Recep Önal, gizli bölmede zarfını kapatıp, oyunun rengini belli etmeyince, Hüsamettin Özkan, parmağıyla işaret ederek onu yanına çağırdı. Bu fırça olayı, Meclis kameralarına yansıdı. Sonunda milletvekillerinin direnmesi sayesinde, Demirel Çankaya'ya veda etmek zorunda kaldı. Ecevit'in esas arzusu Anayasa Mahkemesi Başkanı'nı seçmek değil, Demirel'i muhafaza etmekti. Öyle ya! Yolsuzluklar içinde gül gibi yuvarlanıp gidiyorlardı. Bir de Demirel'e "Siz olsanız böyle davranır mıydınız?" diye sormuyorlar mı? Hiç Demirel bataklığı kurutmaya gayret eder miydi? Bataklıktan beslenenler onun "aile fotoğrafı" içinde yer alıyor. FP, devrede
5+5 suya düşünce, Ecevit Sezer'i teklif etti. Ama, diğer iki lider, bu konuda DYP ve özellikle FP'nin tavrını öğrenmek istedi. FP grubu toplandı. Milletvekillerinin büyük çoğunluğu Necdet Sezer desteklenmeli görüşünde birleşti. Sezer, her parti grubundan belirli sayıda milletvekilinin teklifi ile aday oldu. Eğer FP itiraz etseydi, ittifak bozulacaktı. Cumhurbaşkanı Necdet Sezer'i aday gösteren 25 FP'li milletvekili arasında ben de vardım. Sezer seçildikten sonra bir grup arkadaşımızla birlikte kendisini Anayasa Mahkemesi'nde tebrike gittiğimizde, şöyle konuştum: "Ben, sizi cumhurbaşkanlığına teklif eden 110 imzadan biriyim. Bu imzaları atarken, arkadaşlarımızla demokrasi konusunda partimizin samimiyetini de göstermek istedik. Hukukun zirvesindeki bir şahsı, devletin zirvesine bu yüzden taşıdık. Sizin, Anayasa'nın 2'nci maddesinde yer alan cumhuriyetin temel niteliklerini bir bütün olarak mütalâa edeceğinize inanıyoruz; sadece laiklik ilkesini ön plana çıkararak 'demokratik hukuk devleti' tanımını göz ardı etmeyeceğiniz düşüncesindeyiz... Bir temiz eller operasyonu başlatabilirsiniz. Devlet Denetleme Kurulu, böyle bir işlevi yerine getirebilir... Çankaya'dan hukukun üstünlüğü mesajları, yurdun dört bir yanına yayılabilse, AB süreci kısalacaktır. Resmi ideoloji telkinlerine kapılmayın, liberal demokrat kimliğinizi muhafaza edin... Başına 'İslâmi' sıfatını takıp, 'İslâmi sermaye', 'İslâmi basın' hedef tahtası yapılmakta. Ayırımcı uygulamalara cevaz vermeyin." Doğrusu Necdet Sezer'in bir çok davranışı bizim taleplerimiz istikametinde gelişti. Çankaya'da lüzumsuz kabullerden vazgeçti. Hukukun üstünlüğünü savundu. Basında ayırımcılık yapmadan, Yeni Şafak temsilcilerini de her toplantıya davet etti. Demirel'in aksine, yalnız kartel medyasına özel demeç verme adetini kaldırdı. Yolsuzlukların üzerine gitti. Devlet Denetleme Kurulu'nu çalıştırdı. Bu yüzden, Hüsamettin Özkan'ın ona "nankör" -hatta bir iddiaya göre, nankör kedi- demeğe hiç hakkı yok. Sezer'i Çankaya'ya çıkaran irade, onun hukukçu kimliği üzerinde duruyordu; adaletli davranacağını ve yolsuzlukları takib edeceğini düşünüyordu. Sezer'i Çankaya'ya üç lider taşımadı. Sezer, temiz mazisi ve mesleki tecrübesiyle böyle bir makamı hak ediyordu. Devlet Denetleme Kurulu
Devlet Denetleme Kurulu'nun belki bir yaptırım gücü yok. Ama, bu kurulun faaliyetlerini düzenleyen 2443 sayılı kanunun 6'ncı maddesi, Cumhurbaşkanı'nın gerek gördüğünde, önemli konularla ilgili raporları başbakana gönderebileceği gibi, doğrudan adli ve idari mercilere de intikal ettirebileceğini öngörüyor. Aynı kanunun 7'nci maddesi ise, "Kurul tarafından yapılacak, inceleme, araştırma, denetlemelerde ilgili kuruluş ve kişiler, istenecek her türlü bilgi ve belgeyi vermekle yükümlüdür" deniliyor. Demek, bir yaptırım gücü olmasa dahi, gerçeklerin açığa çıkması önlenemeyecek. Sezer, kendisini by-pass etmeye çalışan hükûmete, Devlet Denetleme Kurulu'nu devreye sokarak, yetkilerini hatırlatan bir mesaj vermiş oluyor. Tereddütler
Vatandaş bu defa da pisliğin üzeri örtülecek endişesini taşıyordu. Bir tarafta, Egebank sorumluları. Onlar hapishanede. Yurtbank'ın sahibi Ali Balkaner de hapiste. Öte yandan, Etibank'ın sahipleri ve yetkilileri serbest. Zafer Mutlu'nun Hüsamettin Özkan ile yakın ilişkilerinden söz ediliyor. Zekeriya Temizel'in baskı altına alındığı belirtiliyor. Özkan'ın kayınvalidesi meselesi askıda kaldı. Bir hukuk devletinde, sadece Başbakan Ecevit'in "Olay önemli değilmiş; bir ev satışıymış" açıklaması ile, yetinmek mümkün mü? Devlet bankalarının 20 milyar dolar "görev zararı" olduğu biliniyor. "Bu paralar nereye gitti?" sorusuna "Bankacılık konularında gizlilik esastır" cevabı veriliyor. Gizlilik perdesi altında Halkbank, Vakıfbank, Emlakbank ve Ziraat Bankası kaynakları acaba kimlere kullandırıldı? Hüsamettin Özkan'ı rahatsız eden konulardan biri, kendisine bağlı olan Halkbank'ın, Devlet Denetleme Kurulu tarafından mercek altına alınması mı? Olayın seyri
Cumhurbaşkanı, Devlet Denetleme Kurulu'nun Anayasa'daki konumunu izah ederken, talep üzerine elinde bulunan kitapçığı Hüsamettin Özkan'a doğru göndermiş. Bu davranış, "Anayasayı fırlattı" biçiminde kamuoyuna yansıtılıyor. Ne yapacaktı Cumhurbaşkanı? Ayağa kalkıp Özkan'ın yanına gidecek, düğmelerini ilikleyip esas duruşa geçecek ve "Anayasayı görmek istediniz, size arz ediyorum sayın bakanım" mı diyecekti? Anayasayı masada kaydırarak, Özkan'a ulaşmasını sağlamış. O kadar. Atadığı bürokratların bir çoğu hapse düşen, Enerji Bakanı istifa etmeliydi. Kayınvalidesi -haksız yere bile olsa- Egebank skandalıyla ilişkilendirilen Hüsamettin Özkan da istifa etmeliydi. Adalet Bakanı Türk, Ankara DGM Savcısı Talat Şalk'a, bilirkişilerin değiştirilmesi için baskı yapmamalıydı; savcı hakkında inceleme başlatmamalıydı. Krizi çıkaran Cumhurbaşkanı değil. Ecevit, MGK toplantısını terk ettiği için, tartışma kamuoyuna yansıdı. Üstelik, başbakan, üç defa kameraların karşısına geçerek, Cumhurbaşkanı hakkında nezaketsiz sözler sarfetti. Sezer'in "terbiye dışı" davrandığını belirtti. Yolsuzlukların üzerinin örtüldüğü kanaatini izhar etmek, şaibe altındaki bakanların istifaların talep etmek, nezaket dışı sözler değil. Buna mukabil, Hüsamettin Özkan'ın "Sen" diye Cumhurbaşkanı'na hitap etmesi, tamamen terbiye dışı bir üslûp. "Suçluların telâşı içinde" olanlara yakışan bir üslûp. Kira meselesi
Özkan'ın Cumhurbaşkanı'na, onu eleştirmek üzere yönelttiği cümleler ise bu tartışmanın komik yönü. -Sen de hukuka uymuyorsun! Kiranı % 10 arttırmalıydın. % 25 zam yaptın. Keşke Güneş Taner'in, Hüsamettin Özkan'ın, Cumhur Ersümer'in ve Mesut Yılmaz'ın tek kusuru, kiralarına % 25 oranında zam yapmak olsaydı. O zaman, ne Devlet Denetleme Kurulu'na ihtiyaç kalırdı, ne de MGK'da böyle bir münakaşa çıkardı.
nilicak@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|