|
|
|
|
Dün gece Denizli'de “iyi” bir takımla “çok iyi” bir takımın mücadelesi vardı. İyi çalışan takım, çok iyi çalışan takımdan daha iyi oynadı. “Daha” ve “çok” kelimeleri ligin ilk deplasmanında pek işine yaramadı cimbom'un. Bir kere Berkant yüzünü rakip kaleye hiç dönemeden ve hep sırtı dönük oynadı. Bir tek isabeti yok. Bırakın isabeti, yanındakine dürtemedi topu. Üstelik rakibin başlayan bütün ataklarına da imza koymayı başardı. Hasan kendi özel topu muamelesi yaptı yine maçın topuna.Vedat şaşkın, Ümit'lerden Karan olanı yalnız, Davala olanı ise henüz formsuz. Rıza Çalımbay'ın ekibi ise daha hazır ve maçı daha çok isteyen taraftı. Rakibi bozmak ana hedefine kilitlenmişler, futbolun kabul edebildiği sertlik ölçülerini sonuna kadar zorluyorlardı. Galatasaray'ın hızlı çıkışlarına engel olabilmek için bileklere hamle yapmaktan da çekinmiyorlardı. Oyun Fatih Terim'in “radikal” müdahalelerine kalmıştı. Oyuncu ve oyun içi felsefe değişikliği maçı döndürebilirdi. Çünkü “Terim felsefesi böyle pozisyonsuz oynayan bir takıma tahammül edemez, gol yiyebilirdi atmak uğruna. Nitekim kendinden bekleneni yapan Terim, Berkant'ı “duşa” Arif'i de “gole” koşturdu. Yükselen fizik gücü ile sarı-kırmızılılar ağır basarken, Hakan Çimen ve İlyas'ın “süslü” oyununa katılan ev sahibi Denizlispor kendine “yazık oldu bu takıma” dedirtenler kervanına katıldı.Son dakikalardaki düello ise şuurlu bir futbolun eseri değil, yorulanların acemice hatalarıydı.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |