|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye'de bazı tartışmaların 'rasyonel' bir zemini yok. Sözgelimi şu soruları nasıl tartışırsınız: İktidar olan siyasi partiler neden muktedir olamıyorlar? Kampanyalar sırasında verilen sözler, tutması zor olmasa bile, neden yerine getirilemiyor? Kıbrıs sorunu neden bunca yıldır çözülemiyor? Avrupa Birliği'ne girmek istendiği halde, uyum yasaları, neden ancak son anda -o da sınırlı biçimde- çıkartılıyor? Başının üzerini bir bezle örtmesi yüzünden, bir kadın, ne kadar iyi eğitim görmüş ve son derece değerli fikirlere sahip olursa olsun, neden önemsizleşiyor? Bu soruların hiçbirinin herkes tarafından kabul edilebilir mâkul bir cevabı bulunmuyor. En önemlisi 'kadın' konusu... Zaman zaman ülkemizin medâr-ı iftiharı eğitim kurumlarından mezun, hatta bazısı yurtdışında yüksek lisans ve doktora yapmış hanımlarla karşılaşıyorum. Yakınlarım arasında da öyleleri var. Diyelim, ulaşımın büyük bölümünü karayolundan gerçekleştiren ülkemiz için 'altın' değerinde bir alan olan 'alternatif enerji kaynakları' konusunda uzman... Böyle bir kadının, eğer başını örtüyorsa, toplumda karşılaşabileceği tek bir soru var: Neden başını örtüyorsun? Kimsenin aklına, o kadından uzmanlık alanında yararlanmak gelmiyor... Abdullah Gül, daha önce fikrini aldığı Bilkent mezunu dış politika danışmanına, başörtülü olduğu için, başbakan olduktan sonra danışamıyor... Televizyonlara çıkıp görüş açıklayan, gazetelerde yazıları yayımlanan kadın yazarlardan biri, herhangi bir sebeple, başını örtmeye karar verdiğinde olacakları düşünebiliyor musunuz? Birkaç meraklı başörtüsü sorusundan sonra bir kenara atılacağından emin olabilirsiniz şimdi 'ilginç' gelen o kadının... Kendi başları açık olduğu halde başı örtülü hemcinslerinin haklarını korudukları için, bazıları, şimdi bile akla ziyan tâcizlerle karşılaşabiliyorlar. Acaba bunun sebebi ne olabilir? Epeydir zihnimde taşıdığım bu sorunun cevabıyla şu sıralarda merakla okuduğum bir anı kitabının sayfalarında karşılaştım. Uzun yıllar Türk basınında önemli görevler üstlenmiş, bir ara siyaset de yapmış olan Altan Öymen, anılarını, yaşadığı dönemin tarihi olaylarıyla paralellikler sunarak bizlerle paylaşıyor. 'Bir Dönem Bir Çocuk' başlığıyla çıkan anıların ilk cildinde (Doğan Yayıncılık), 1930'lu ve 1940'lı yılların yurt ve dünya olayları bir film şeridi gibi gözlerimizin önünden geçiyor. Usta yazar, anlattıklarını, fotoğraf, grafik ve karikatürlerle de destekliyor... Zihnimi kemiren "Neden?" sorusuna cevap teşkil eden de 'Bir Dönem Bir Çocuk'ta yer alan bir karikatür (s. 82-83). Anlatılan dönemin en ünlü fırçası olan Cemal Nadir, Cumhuriyet'in 15. yıldönümü vesilesiyle çizmiş bu karikatürü. "15 yılın hikâyesi" başlığı münasip görülen karikatür, 'Cumhuriyet-öncesi' ile 'Cumhuriyet-sonrası' dönemlerini, 15 yılın perspektifinden, çizilen tiplerle karşılaştırıyor. "15 yıl önce", kadın çarşaflı, yaşmaklı; erkek fesli, poturlu, tespihli... Buna karşılık, "15 yıl sonra", kadın tayyörlü, başı frenk şapkalı; erkek ise kruvaze ceketli, kravatlı ve fötr şapkalı... "15 yıl sonra", doktor elinde cihazla hastasını muayene ederken, "15 yıl önce", sarıklı-sakallı hoca diş ağrısını üfürükle iyileştirmeye çalışıyor... Eli falakalı yalınayak muallimin önündeki taburenin üzerine koyduğu kitaptaki kargacık burgacık harflerin yerini, "15 yıl sonra" pırıl pırıl giyimli bir öğretmenin karatahtaya yazdığı "A, B, C" harfleri almış... Karikatür, en az çizildiği 60 yıl öncesinin hâlet-i ruhiyesini bugün de yansıtıyor. Cumhuriyet, siyaset bilimi kitapları ne yazarsa yazsın, bizde bize özgü bir 'modernleşme projesi' ve bu özelliğiyle de mantığı dışlayıcı 'totalci' bir yaklaşım söz konusu. Cemal Nadir'in "15 yıl önce" bölümünde çizdiklerini andıran ne varsa hepsi, bir daha geri gelmemek üzere ve tartışmaksızın, her zaman 'out'... Görüşü dikkate alınsın isteyenlerin, bugün de, o projenin beklediği biçimde görünmeleri şart... O yüzden, bizde, bazı konuları mâkul bir düzlemde tartışmak mümkün olmuyor. O projeye 'aykırı' duran her şey bugün de 'out' olmak zorunda. Buna rağmen tartışmaktan başka çare yok. Bugünün 'başörtülü' kadınının, bugünün ölçüleri içerisinde basbayağı 'modern' olduğunu ancak tartışarak anlatabiliriz. Hayatın şematik 'karikatür gerçeği'ni aştığını göstermek için tartışmak dışında bir yol biliyor musunuz?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |