T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

BİR SEVDA MASALI

Atom Karınca ile Süper Horoz'un arkadaşlığını La Fontaine yazmamıştı. Dede Korkut masalları arasında da görmedim. İlerde çocuklarına anlatsınlar diye yazmak istedim, çirkin gerçekler engelledi.

Bugün gündem oldukça yoğun. öğünülecek ve eleştirilecek o kadar çok olay var ki. Biri diğerinin önüne geçiyor hep. çirkinler güzelleri gölgelecek kadar gündem oluşturuyor. Spor gazeteciliğinin çivisini çıkardılar. İki eski hakem bir şekilde sporun içinde. Ama asla merkezinde değil. Çünkü gazeteci olarak anılmıyorlar. Buna rağmen gündem oluşturmakta üzerlerine yok. Çünkü çanak tutanların cebinde basın kartı var. Kartvizitlerine bakarsanız, birinde doktor, diğerinde kabzımal yazıyor. Ama biri hasta insanları iyi edeceğine sağlamları hasta ediyor. Diğeri ise masalara laf salatası üretiyor. Ne yazık ki, parsayı da onlar topluyor. Zehiri azar azar verdiler, şimdi herkes tiryaki. Toplumun ruh sağlığını bozdular. Dostluğun anlamını kavrayamayan bir tıp mezunu, program yaptığı arkadaşına, "sana hakaret ediyorsam mahkemeye ver kardeşim" diyebiliyor.. "İşine gelmiyorsa ayrılabilirsin" diye de tehdit ediyor. Bunu söylediği kişi Fenerbahçe ve Milli takımlarda yıllarca forma giyen, kaptanlık yapan biri. Bir gazeteciyi bu programdan aldırmıştı, şimdi bir yorumcunun peşinde. Ama asıl suç onunla birlikte bu programa çıkan gerçek spor gazetecilerinde.

Başta da söylediğim gibi şu yoğun gündem içinde Denizlispor'un başarısını anlatıp öğüneceğimiz bir kaç konuyla başlamak dileğindeydim. Sesi, Avrupa'nın taa öbür ucundan duyulan Horozumuzla, Atom Karınca'nın arkadaşlığını anlatacaktım. Günlerden bir gün bir yerde karşılaşıp nasıl arkadaş olduklarını, çalışkanlığı ile ünlü Atom Karınca'nın, Cesur Yürek Horozla cengaverliklerini, anlatacaktım.. "Helal olsun be" demenin ötesinde hiçbir şey yapamadık yine. Gazetelerin birkaç sütunu arasına sıkıştırdık, geçiştirdik. Ayıbımız var. Denizlispor'un maliyeti Fenerbahçe'nin saçının teli kadar bile değil. Bir de Rıza Çalımbay'a bakın. Ama göz ucuyla değil. Çalışkanlığını takımına aşılamış bir teknik adam olmanın yanı sıra, tek başına ödüllendirilmeyi kabul etmeyen bir adam olarak da bakın. İyi bakarsanız karşınızda "Adam gibi adam" göreceksiniz. "Denizli'nin meydanına senin heykelini dikmek istiyoruz" diyenlere bakın ne cevap vermiş, "Kesinlikle kabul etmiyorum. Ya bütün futbolcularımın da heykelini dikersiniz, ya da asla..." İşte böyle bir adam.. O zaman Denizli Belediyesi'ne bir önerim var. Büyük horoz heykelinin yanına aynı büyüklükte bir karınca heykeli yaptırıp altına ATOM RIZA diye yazın

Ligin ilk yarısını lider kapatan Beşiktaş 100. yıl kutlamaları hazırlığı yaparken, adına ve şanına yakışır bir futbol sergiliyor. Teknik adam olarak usta ve mütavazi kişiliği ile ön plana çıkan Lucescu, Samsunspor karşısında da yerinde yaptığı değişikliklerle takımını forse ederek haklı galibiyete ulaştı. Ancak bu maçta da dikkatimi çeken bir gelişmeyi yorumlamak istedim. Ahmet Dursun oyundan alındığında kulübeye bile bakmadan doğruca soyunma odasına gitti. Daha önceki hafta da İlhan, Lucescu'nun uzattığı elini askıda bırakmıştı. Bu gelişmenin saygısızlıktan değil de aşırı motivasyon yüklemesinden olduğunu umuyorum. İnşallah yanılmıyorum.

Hayretle izliyoruz. Gençlerbirliği'ni 200-300 bin dolarlık yabancılarla nasıl böyle başarılı olabiliyorlar diye. Başkanı da hocası da işi biliyor demek ki. Milyon dolarlık transferler yapmak gerekmiyor. Nihat, Emre, Okan, Tayfun, Alpay, Tugay bu toprağın çocukları. Şenol Güneş, Fatih Terim, Rıza Çalımbay, Ersun Yanal, Oğuz Çetin, Samet Aybaba hepsi bizim yetiştirdiğimiz hocalar. Bir de güvenebilsek kimbilir neler yaparız şu burnu büyük Avrupa'ya.


17 Kasım 2002
Salı
 
SALİH SEZER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED