T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Evet, yasaların uygulanması daha önemlidir (!)

Kırk yıllık Avrupa maceramız Kopenhag Zirvesi'nde alınan, şartların yerine getirilmesi durumunda 2004 Aralık ayında tam üyelik görüşlerinin geciktirilmeden başlanacağı kararıyla yeni bir dönemi girmiş oldu. Bu kararın tartışmalara yol açması gayet normal.

Bunları geçelim. Bunlarla ilgili olarak pek çok şey söylemek mümkün.

Bu konuda Avrupa Birliği Zirvesinin Türkiye için "demokratikleşme yolunda yasaları çıkarmak, anayasada bazı değişiklikler yapmak yetmez, bir de bunların uygulamalarını görmek gerekir. Önemli olan bu yasaların uygulanmasıdır" sözleriyle özetlenebilecek politikaları ve eleştirileri üzerinde durmak gerekir.

Gerçekten de önemli olan çıkarılan yasaların uygulanması değil midir?

Siyasal sistemimizin yasaları çıkarma konusunda nispeten hızlı ve heyecanlı ama yasaların uygulanması konusunda ise çok tutucu ve sorunlu olduğunu bilmeyen var mı? Bu sorunların ve özelliğimizin Avrupa Birliği Konseyi tarafından dile getirilmesinden dolayı alınganlık göstermenin mantıklı bir açıklaması olamaz. Olsa olsa "evet sorunlarımız var, ama bunu biz bilmeliyiz, yabancıların dile getirmelerine müsaade edemeyiz" şeklinde özetlenecek ulusal tavrımızda gizlidir.

Parlamentoda yapılan yasaların, gerçekleştirilen değişikliklerin uygulanması elbette ki hükümetin görevidir. Hükümet emrindeki bürokrasi ve diğer kurullar aracılığıyla bu yasaların hayata geçirerek halkın talep ve istekleri doğrultusunda bir yönetim gerçekleştirir.

Erdoğan ve Gül'ün bürokrasiye uyarıları...

Aslında sorun da bu noktada ortaya çıkıyor. Ak Parti lideri T. Erdoğan seçimin hemen arkasından yaptığı konuşmalarından birinde bürokrasiyi uyarmış ve kendilerine ayak uydurmaları gerektiğine dikkat çekmişti. Benzer bir açıklama Başbakan A. Gül'den geldi. A. Gül, otoyolu temelini atarken bürokrasinin kendilerine ayak uydurması gerektiğini, engel olmamalarını dile getirmiştir.

Okuyucular hatırlayacaktır, seçimden sonra kaleme aldığımız yazılardan birinde Ak Parti iktidarı ile ilgili bazı kaygılarımızı dile getirmiş ve bürokrasinin engelleyici, savsaklayıcı ve değişiklikleri sulandırıcı eğilimine dikkat çekmiştik.

Bu söylediklerimizle AB'nin "yasaları çıkarmak yetmez uygulamalarını görelim" politikaları arasında çok yakın bir ilgi ve kaygı olduğu açık. Neden AB Konseyi böyle bir kaygıyı dile getirme ihtiyacı duymuştur, sorusunu kendimize sormamız ve makul cevaplar vermemiz gerekiyor.

Dünyanın her ülkesinde siyaset ile kararları uygulama aygıtı olan idare arasında bir çatışma ve ilişkilerde sıkıntılar vardır. Ama bu sorunlar demokrasisi gelişmiş ve kurumsallaşmış toplumlarda rasyonel çözümlerle halledilmişken bizim gibi demokrasisi sorunlu ülkelerde ise bürokrasi ile siyaset arasında bir güç mücadelesi yaşanmaktadır. Bürokrasi kendisine aktarılan kuralları ve yasaları uygulamanın ötesinde siyasal yetki de kullanmaya yönelmekte ve siyasetin rolüne göz dikmektedir.

Bürokrasi siyaseti seçilmişlere bırakmak istememektedir...

Bürokrasi ile siyaset arasındaki ilişkilerde gözlenen sorunlar biz de pek çok sıkıntının başlıca kaynağıdır. Çünkü tarihin derinliklerinden geldiğimiz süreçte bürokrasi hem siyasal kararlar alan hem de bunları uygulayan bir güç olarak işlev görmüş. Altı asırlık Osmanlı Devletinde bürokratlar siyaseti de idareyi de yönlendirmiş. Arkasından kurulan Türkiye Cumhuriyetinde de seçilmiş siyasetçiler değil atanmış bürokratlar her türlü siyasal tercih ve düzenlemelerde etkili olmuşlardır. Dahası asker ve sivil bürokrasi seçilmişlerden oluşan parlamentoya ve hükümete birkaç kez müdahale etmiş ve iktidardan uzaklaştırarak siyasal düzenlemeleri ve tercihleri kendi gücüyle yapmışlardır. Anayasa yapmış, temel yasaları değiştirmiş ve siyaseti belirlemişlerdir.

Böyle bir gelenekten gelen bir toplumda yasaların yapılmasından çok uygulanmasının önemli olması, bu konuda bazı kaygıların taşınması ve bunun zaman içinde değişip değişmediğinin gözlenmek istenmesinden daha doğal ne olabilir ki? Erdoğan ve Gül'ün bürokrasiye yönelik uyarıları ile AB'nin kaygıları örtüşmektedir. Türkiye'ye düşen bu kaygıyı boşa çıkarmak parlamento tarafından yapılan yasaların uygulanır olduğunu ortaya koymaktır. Artık bürokrasi siyaset yapmaktan, seçilmişlerin rollerini oynamaktan ve siyasal işlevler görmekten vazgeçmelidir. Sadece AB değil demokrasi de buna bağlıdır.


19 Aralık 2002
Perşembe
 
DAVUT DURSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED