T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İntihar nasıl bir şeydir?

Türkiye dünden itibaren iyiden iyiye 4 Kasım sabahına kilitlenmiş bulunuyor. 4 Kasım sabahı sandıktan çıkacak tablo sadece ülkenin 4 yıllık yönetim kadrosunu değil, yaşayacağı tartışmaları, gerginleri, krizleri de belirleyecek...

Aslına bakarsanız, böyle bir cümle yazmak bile zül...

Böyle bir varsayım bile ülkenin demokratik düzeninin ne denli kırılgan olduğunu gösteriyor...

Zira bu varsayım Türkiye'nin önümüzdeki 5 yılını belirleyecek, yaşanacak krizleri başlatacak ya da körükleyecek olan mekanizmanın seçim sonuçları olduğunu söylüyor.

Seçimlerin sorun çözen değil, sorun üreten bir araç olarak algılanması ülkenin bizatihi bir kriz içinde olduğunu kanıtlar.

Toplumun tercihlerinin ya da taleplerinin meşruiyet tartışmasından rejim meselesine uzanan bir hatta krize yol açıyor ya da açacak olması, bu ülkenin yönetim tipiyle ilgili bir sorun olduğunun en önemli göstergesidir.

Üstelik söz konusu olan varsayımdan da öte bir durum...

AKP'nin, "onsuz olmaz" bir koalisyonu zorunlu kılacak muhtemel bir başarısı, DEHAP'ın barajı geçmesi her iki halde de devlet ve asker açısından bir kriz nedeni olacak gibi görünüyor.

Cem Uzan'ın Genç Partisi'nin barajı geçmesi ise ülkede devletin de duyarlı olduğunu ilan ettiği bir alanda, siyaset ve etik alanında başka bir tartışmayı başlatacak gibi duruyor...

AKP'nin bırakın barajı geçmeyi, seçimlerden birinci parti çıkacağı neredeyse kesin gibi...

Son günlerde arka arkaya yapılan ciddi kamuoyu araştırmaları Genç Parti'yi yüzde 10'nun üzerinde göstermeye başladı.

Keza DEHAP'ın da geçen seçimlerden farklı olarak barajı zorlayacağı anlaşılıyor.

Bu iki parti barajı geçmeseler bile, mevcut koşullara bakılacak olursa, alacakları oy oranlarıyla mevcut dengeleri altüst edecekler.

Buna karşılık MHP inişe geçen, DYP kritik durumunu koruyan bir parti konumunda.

ANAP, YTP ve DSP'nin ise hiçbir şansı yok...

Kısacası sistemin merkezi ya da merkezin taleplerini taşıyan partiler toptan bir iflas içinde görünüyor.

Buna karşılık Türkiye'nin yıllardır çözülemeyen, kimi zaman görmezden gelinen, kimi zaman hafifsenen sorunlarını taşıyan partiler başlarını almış gidiyorlar.

AKP bu ülkede sisteme entegre edilemeyen İslami duyarlılık meselesini, daha öte sistemin dışladığı toplumsal çevreyi temsil ediyor.

DEHAP açık bir şekilde Kürt meselesinin altını çiziyor...

Genç Parti ise, görülmek istenmeyen işsizliğin, yoksulluğun ve yolsuzluğun meyvesi...

Üstelik her üç parti de, bu sorunları dışarıdan değil içeriden taşıyorlar; merkez parti dili değil, temsil etmeye soyundukları çevrelerin dili etrafında seferber oluyorlar...

Ve Türk siyasal sistemi, Türk devleti hala bu sorunları hastalıklı meseleler olarak görerek çözmek yerine, onları taşıyanlarla mücadele ediyor.

Türkiye'nin liberalleri bu sorunların dış dinamiklerin baskısıyla çözüleceğinin beyhude hayallerini kuruyor.

Türkiye bir kez daha tarihinin zor dönemlerinden birisine doğru ilerliyor ve bu zorluğu yaratan devlet anlayışı garip bir şekilde kendi yarattığı sorunlardan güç ve meşruiyet alarak otoriterlik mengenesini sıkıştıracak gibi görünüyor...

Aslında resim açık:

Yılan kendi etrafında dönmekte ve çizdiği daire her geçen gün daralmaktadır.

Başka bir deyişle bu sistem intihar etmektedir.

Umalım yanılan biz oluruz...



3 Ekim 2002
Perşembe
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED