Dün Ankara'ya ulaşan en şaşırtıcı haber Kuzey Irak'la ilgiliydi. Habere göre, PKK veya yeni adıyla KADEK, Türk ordusunun muhtemel harekâtına karşı tedbir olarak, Kuzey Irak'ta bir füze kalkanı oluşturmuş... Haberi verenler, bununla, "1. Kuzey Irak'ta PKK varlığını, 2. PKK'nın Türkiye'ye karşı hâlâ aktif durumda olduğunu, 3. Elinde son derece gelişmiş techizat bulunduğunu" ifade ediyorlar. Haberle, dikkatler, bir kez daha Kuzey Irak'a çevrilmiş oldu.

'Füze kalkanı' ile ilgili haber Kuzey Irak'tan gelen tek haber değil. Epey bir süreden beri, 4 Ekim 2002 tarihinde Kürt Parlamentosu'nun toplanacağı haberi konuşuluyor. Çeşitli kanallardan ulaştırılan haberlere göre, Kürt Parlamentosu, Kerkük'ü başkent ilân edecek ve hazırlanmış anayasayı onaylayarak fiilen varlığı bilinen devleti resmen de oluşturacakmış...

Kuzey Irak'taki Kürt liderlerin çeşitli gazete ve dergilere verdikleri demeçler ise bu iki haberden hemen önce duyulmuştu. Mesut Barzani'nin, içinde Atatürk'ün adının saygısız biçimde geçtiği, Türk ordusunu rencide edebilecek ifadelerin yer aldığı meydan okuma havalı bir demeciydi söz konusu olan. Celâl Talabani'nin de, Türkmenler ile ilgili tehditler savurduğunu çeşitli gazetelerde okuduk...

İşin ilginç yanı şu: Barzani ve Talabani, ayrı ayrı, kendilerine atfedilen sözlere sahip çıkmadılar, gerçeklerin çarpıtıldığını bildirdiler. 'Füze kalkanı' kurduğu bildirilen bölgelerde PKK'nın çoktandır izine rastlanmıyor. Kürt Parlamentosu ile ilgili en güzel cevabı ise, TBMM'nin açılış dâvetine katılan, Genelkurmay 2. başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, "Kürt Parlamentosu 1992 Ekim ayında da toplandı da ne oldu?" sorusuyla verdi.

Bu haberlerin çoğunun -belki hepsinin- belli bir merkez tarafından üretildiklerini tahmin etmek zor değil. Türkiye'yi Irak mâcerasına bulaştırmak isteyen bir odak, belli ki, herkes üzerinde etkili olacağını hesap ettiği hassasiyetleri kaşımaya çalışıyor. Niyet şu: PKK'nın faal olduğu kabul ettirilir, Türkmenlerin mağdur edildiği rahatsızlığı verilebilirse, 'savaş sebebi' saydığı oldu-bittiye kayıtsız kalamayacağı için, Türkiye, Kuzey Irak içlerine biraz daha çekilebilir; buradan da, Türkiye'nin, Bağdat'a dönük askeri hesaplara taraf hale getirilmesi kolaylaşacaktır...

Org. Büyükanıt'ın ayak üzeri sohbette verdiği cevap, askerlerin, 'dezenformasyon' konusunun farkında olduğuna işaret ediyor. Gerçekten de, şimdilerde anayasa ilân edeceği duyurulan Kürt Parlamentosu, daha önce değişik zamanlarda da toplantılar yapmıştı. Kuzey Irak'lı iki lider, yıllar içinde, Türkiye'nin kabul edebileceği sınırları çok iyi öğrendiler...

Bu, olayın bir yüzü; bir de bundan daha önemli başka bir yüzü var.

Barzani ve Talabani, Iraklı diğer muhalif gruplarla beraber veya ayrı ayrı, Washington yönetimiyle görüşüp duruyorlar. Her fraksiyonun sözünü dinlediği tek güç olduğu için, Kuzey Irak'ta meydana gelen her gelişme, hiç kuşkunuz olmasın, ABD'nin bilgisi dahilindedir. Washington'un, ilgi alanı olan ve himayesi altına aldığı Kuzey Irak'ta, bölgedeki en yakın müttefiki Türkiye'nin çıkarlarını zedeleyecek oldu-bittilere göz yumması beklenemez. Kuzey Irak'tan Türkiye'ye ulaşan haberler, bu yüzden, ya gerçek dışıdır, ya da söylentilerde ABD'nin katkısı bulunmaktadır.

Dikkatlerin Kuzey Irak'taki muhtemel olumsuz gelişmeler üzerinde yoğunlaştığı günümüzde, esas dikkatli olunması gereken, Irak'ın bütünlüğünü tehdit eden senaryolardır. Washington'un, Körfez Krizi günlerinden beri her an canlandırmaya hazır beklettiği Irak'ı üçe bölme projesinin varlığını unutamayız. 36. paralelin kuzeyini, 32. paralelin güneyini Bağdat yönetiminden koparmayla sonuçlanan 'no-fly zone' (uçuşa yasak bölge) uygulaması, Irak'ı fiili olarak üçe bölmüş bulunuyor. Kuzey'de istenmeyen bir gelişme meydana gelecekse, bu, 1990'dan beri sürdürülen uygulamaların sonucudur...

Bu oyuna gelmemek şart.

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu