|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Guantanamo Nazi Kampı'na ait görüntüleri gazetelerden izliyorsunuz... Ayıptır söylemesi, bir vakitler, 11 Eylül süreci ve Amerikan müdahaleciliğinden bahisle, "Amerika'nın yaptığı, ötekini yoketme fikrine dayalı topyekün imha harekatıdır" diye yazdığım için, bir Türk-Amerikan dostluk derneği yetkilisinin (ismi lazım değil) tacizine uğramıştım. Bir başkası da (yine ismi lazım değil) Taliban'ı desteklediğim zehabına kapılıp taa Amerika'lardan ses vermişti: "Madem böyle düşünüyorsun, hemen git Usame'nin Amerika'ya karşı kazanacağı savaşa katıl ve 'infidel' Amerika'nın kurbanları arasına eklen..." Bunlar, "Ya bizden yana olursunuz, ya da hepinizi yok ederiz" şeklinde formüle edilen "Bush doktrini"nin "terör"den kurtulmak için yegane fırsat olduğunu savunan arkadaşlar... Aynı görüntüleri (Guantanamo'da yaşanan vahşeti) onlar da izliyorlardır. Hatırlayacaksınız, terör davalarında askeri mahkemelerin devreye sokulmasına onay veren George W. Bush, askerî mahkeme önüne kimin ya da kimlerin çıkartılacağına karar verme yetkisini de kendisine tanımıştı. Yani, ABD Başkanı, sivil mahkemelere sormadan, "yabancı bir teröristi" yargılayabiliyor, mahkum edebiliyor, isterse öldürtebiliyor; bu hakkı da Adalet Bakanlığı'na hazırlattığı "savaş dönemi yetkileri belgesi"nden alıyor. Dolayısıyla, Guantanamo Nazi Kampı'nın tek patronu Başkan George W. Bush. Guantanamo'da kaç savaş esirinin bulunduğu bilinmiyor. Çünkü, adanın dünyayla irtibatı kesik. Buraya ait bilgileri, sadece ABD ordusunun servise koyduğu görüntülerden izleyebiliyorsunuz. Kamptaki büyük insanlık dramını "denetimden geçmiş fotoğraflar" bile gizleyemiyor. Ama uygar dünya sessiz. Birleşmiş Milletler kılını dahi kıpırdatmıyor. "Savaş dönemi yetkileri belgesi"ne göre, hangi ülkenin bombalanacağına yine Başkan Bush karar veriyor. ABD Başkanı isterse, dünyanın herhangi bir bölgesine askeri çıkarma yapabilir. Herhangi bir sivil uçağı düşürebilir. Herhangi bir sivil hedefi bombalayabilir. Herhangi bir insanı yakalatıp Guantanamo adasına gönderebilir; isterse mahkemeye çıkarmadan oracıkta öldürtebilir. Bir iki cılız entelektüel itirazı saymazsak, "savaş dönemi yetkileri belgesi" Amerika'da büyük bir sessizlikle karşılandı. Hatta, "güvenlik paranoyası"na sokulmuş ABD'liler Başkan'a adam öldürme yetkisi tanıyan "uygulamadan" memnun kaldıklarını bile açıkladılar. Bu satırların yazarını Guantanamo'ya layık gören Amerikan dostunun da belirttiği gibi, ortada (şimdilik) bir "dinler savaşı", bir "medeniyetler çatışması" görünmüyor ama... "Din" eksenli "öteki" medeniyelere karşı yürütülen çürütme ve yoketme kampanyasını neye hamletmeli peki? Guantanamo rezilliğini sadece sıradan bir "öç alma" duygusu ve "terörü dize getirme" arzusuyla açıklayamayız. Bunun böyle olmadığı "tarih" ve "sosyoloji" ilmiyle sabit... Çünkü Amerika, 11 Eylül saldırısını "batılı beyaz adam"ın kendisini ait hissettiği değerler sistemine karşı yapıldığını düşünüyor. Dünyanın da bunu böyle algılamasını istiyor. Dolayısıyla, "Amerikan müdahalesi", Başkan Bush'un da belirttiği gibi Afganistan ve Irak'la sınırlı kalmayacak; küresel kapitalizmin ürettiği değerler sistemine (bu, son ikiyüz yıllık demokratik kazanımları ortadan kaldıran tek kutuplu dünya özlemidir) direnen tüm odaklar (dinler, uluslar, gruplar, mahfiller) bundan payını alacak.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |