T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Seymen'in harikalar diyarı

Öykü hoş... Otantik, fantastik... 'Cool', 'havalı', "eğitimli" ama, işte her güzelin bir kusuru olur düsturu gereğince, modernizasyon eleğinden geçirilmiş bir feodal düzen ağasıyla, şımarık, çıtkırıldım bir şehir kızının hikayesi... Masallara yakışır bir çift... Seymen'le Bahar...

Bir şey tutmayagörsün, arasına karbon kağıdı yerleştirmişçesine seri halinde benzerini üretme uzmanı TV dizisi yapımcılarının yeni dönemde ekrana getirdiği onlarca "ağa"lı diziyle elele vermiş, prime time'ı tutuyor Asmalı Konak. Diğerleri gibi cılkı çıkar mı diye bekliyorsunuz ama, rakibi yok.

Hiçbir taklit orijinal kadar iyi olamaz çünkü, bilirsiniz!

Ve hiç kimse "Ayyy! Çok banal"lerle izlemiyor diziyi. Entelekte sahip olanlar, olmayanlar... Benim diyen şehirlinin bile en kaba saba hallerini, kendi kendine söylemeye çekindiği kasaba beğenilerini tek tek raflardan indiriyor Asmalı Konak. Herkesin bir tarafına vuruyor yani. Şimdi bütün erkekler Seymen, kadınlar Bahar.

Kendini yerine koyma meselesi

Klasik bir kahramanla özdeşleşme durumu saçıyor Asmalı Konak izleyenlerin üzerine. 45 dakikalık bir "Alice Harikalar Diyarında" seansı sunuyor. Ağalık hissiyatına vakıf oluyoruz topyekün ve bu da yabana atılır bir mutluluk olayı değildir yani...

Mükemmel bir "Masal"da, oturaklı bir rol kapmaktır bütün mesele. Güçlü olmak, güç yetirmek, herşeye. Şöyle bir şey ki:

Hayallerin dünyanın hiçbir yerinde değişmeyen, tercümeye ihtiyaç duymayan, ortak dilini kullanır bütün masallar. Asmalı Konak da, kudretin iyilikle kolkola girip dansedişinin söylenmemiş lisanını dillendiriyor bütün hararetli izleyicilerine. Modernizmin kekemeleştirdiği hayal dünyasının dili, şakır şakır konuşuyor bu diziyle...

Gelgelelim mevzuu, sofistike değil, entelekt derseniz hak getire... Düpedüz haksızlık üzerine bina edilmiş iktidarı ve gücü olumlayan, bir "toprak ağa"sı öyküsü bu, konu ise bildik "fırtınalı aşk" sularında yüzüyor...

Buna mukabil, iktidar ve aşk hep satmıştır buralarda ve şimdi de satıyor. Gerisi laf-u güzaf...

Bir de tersinden bakarsan...

Sadece işini yapmanın yetmediği, aynı zamanda 'söz dinler' bir çalışan da olmanın gerektiği iş ortamlarında, yalnızca başarılı değil, aynı zamanda 'iyi huylu' bir öğrenci olmanın da şart koşulduğu öğrenim yıllarında ve sadece iyi bir insan değil, aynı zamanda 'kaybetmeyen' olmanın da dayatıldığı bir insanlık aleminde, insanın emir almaya, itaate çok yatkın yönlerine gönderme yapıyor Asmalı Konak.

Karizmatik ve havalı duruşların altındaki 'baş eğen hava'yı yayıyor ortalığa. Kimsenin şöyle bir kez "eyvallahsız olma hakkı" olamayacağına değinerek. Nihayetinde "Gelen Ağam, Giden Paşam"dır her zaman, "El Pençe Divan Durmak" da çıkar gereği hoş karşılanabilir buralarda.

Böylelikle, insanın kendine bile diyemediği rakımlara iniyor Asmalı Konak, dibe doğru bir yerlere. Değişmez yasadır çünkü: Köklerini derinlere salmayan hiçbir şey tutunamaz yüzeye. Böyledir yani; beğen ya da beğenme...


3 Ekim 2002
Perşembe
 
ÖZLEM ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED