|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bir tv kanalında, adamın elinde bıçak, çocuğunun boğazına sarılmış bağırıyor. -13 aydır işsizim, eşim beni terketti. Eşim eve geri dönmezse çocuğumun boğazını keserim. Arkada iki çocuk babalarını dehşetle seyrediyor. Boğazı babasının elinde olanın gözleri yuvalarından fırlamış... Perişen bir baba, perişan çocuklar... Eşim ağlıyor.
Kadıköy İmam Hatip görüntüleri...
Ağzı bantlı çocuklar bu defa... Yine orada, Kadıköy İmam Hatip Lisesi önünde... Bu defa sessiz çığlıkları susturmak için polis müdahalesi... Yerlerde sürüklenenler, polis otosuna tıkılanlar... Yürekten yüreğe taşınan çığlıklar... Eşim ağlıyor.
Alemdaroğlu'nu protesto eden bir genç kız. Dört erkek polisin kollarında karga tulumba edilmiş sürükleniyor... Beli açılmış, pantolonu dizine kadar sıyrılmış, çantası boynundan sarkmış, ayakkabısının birisi düşmüş, yerlerde sürüklerniyor. Eşim ağlıyor.
Aynı güne sığan üç Türkiye görüntüsü...
Bugün Kadıköy İmam Hatip önünde neler olacak acaba?
Bugün kaç anne ağlayacak Türkiye'de?
Çok açık söylüyorum: Başörtüsüne düşman olan insanların, bu yasağı inatla sürdüren insanların Türkiye'ye karşı en küçük bir sevgi beslediğine asla inanmıyorum. Başörtüsünden tehdit üretenlerin gerçekte Türkiye için tehdit oluşturduklarını düşünüyorum. Bir uygulama ki Türkiye'de bunca anneyi göz yaşına boğuyor, onun içinde sevgi de bulunamaz, sorumluluk da... Yürekleri yakıyorsunuz ve hala Türkiye'ye karşı sorumluluktan söz ediyorsunuz. Ne yaptı bu anneler size? Annelerin yüreği ile savaşarak, Türkiye'nin yüreği ile savaşarak nereye varabilirsiniz, Türkiye'yi nereye götürürsünüz? Anlamıyorsunuz, Türkiye'nin yüzde 75'i başörtüsünün hem eğitim kurumlarında hatta hem kamu görevinde serbest olmasını istiyor, siz hala yasaktan yanasınız. Neye dayanıyor bu yasağın meşruiyyeti? Annelerin yüreğine dayanmayan bir kural neye dayanır bir ülkede? Türkiye'yi sevemezsiniz. Bence kız çocuklarının çığlıklarına aldırmayan bir yönetim mantığında hiçbir sevgi yeşeremez. Bence başörtüsü yasağı adına devlet adına ortaya konan tavrın Türkiye'de nasıl bir toplumsal travma oluşturduğunu göremeyenlerin, Türkiye'nin hiçbir sorununu doğru anlaması, doğru değerlendirmesi ve doğru çözümler üretmesi mümkün değildir. Bu bir zihni ve kalbi performans işidir ki, başörtüsü olayındaki performans düşüklüğü son derece belirleyicidir. Bence annelerin, ninelerin çığlığına karşı gözaltı silahına başvuranların, polisi böyle bir göreve zorlayanların hiçbir şeyi sevmeleri mümkün değildir. Vatan sevgisi de, insan sevgisinden kaynaklanır. Yerlerde sürüklenen bir anne, yerlerde sürüklenen bir kız çocuğu, bir genç üniversiteli kız, o ülkede yönetim adına korkunç bir sevgisizliğin göstergesidir. Demokrasiden falan vazgeçtik, korkunç bir sevgisizliğin ürünü. Demokrasi bile insan sevgisi üzerine kuruludur, insana saygı üzerine kuruludur, tahammül üzerine kuruludur, empati üzerine kuruludur... Asla zorbalık üzerine değil, asla kin - intikam üzerine değil, asla karşıt düşünceyi ezme refleksi üzerine değil... Çocuk çığlıkları ve polisin pazu gücü... Bu nasıl düzen? Başörtüsü yasağından yana olan hiç kimsenin Türkiye'yi sevdiğine inanmıyorum. Yüreğinden başörtüsüne yönelik kinleri, öfkeleri gideremeyenlerin Türkiye'yi yarınlarda da seveceğine inanmıyorum. Başörtüsü ile savaş, gerçekte Türkiye'ye karşı bir mücadeledir. Toplumu en temel değerlerinden soyutlamaya yönelik, toplumun en temel kültür değerlerini tahribe yönelen, toplum kültürü ile savaşan bir tavırdır. Ey siyaset meydanlarına çıkıp da başörtüsü yasağının uzaklarında dolaşanlar, Türkiye'yi yönetmeye talip olanlar, size söylüyorum: Türkiye'ye sevginizi ispat edin... Çocuk çığlıklarının, annelerin yerlerde sürüklenmediği, artık annelerin ağlamadığı bir Türkiye...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |