T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
'Pazar' hastalığı

Sizi bilmem ama, ben bu 'Pazar' hastalığından fazlasıyla muzdaribim!.. Her 'Pazar' aynı şey; aynı kasvet, aynı körlük, aynı boşluk, aynı mutsuzluk... hep aynı! Yıllardan beri..

Kendimi daha huysuz, daha huzursuz, daha sıkıcı, daha çekilmez, başıboş ve gereksiz hissettiğim, haftanın en kaotik günü..

'Pazar': Zamanın bu donmuş, ufuksuz, yorgun, bîçare, geçmek bilmeyen tüm dakikaları, özel ve öncelikli olarak ve sanki yalnız benim gibi günleri daima 'kalp saati'ne göre tasnif edenler için yaratılmış..

Benim nezdimde, 'Pazar' günleri, tambir hastalık hâli, demek..

Evet, bu 'Pazar' günleri, oldum olası pek sevimli gelmedi bana. Zira solgun, yaban, kifâyetsiz bir rûhu var 'Pazar'ların.. Benzeri bir algıyla rûhu örselenen çoğu kimseden, bu tür yakınmalara şâhit olduğumu hatırlıyorum.

Yoğun bir ıssızlık/kimsesizlik hissiyle çevreleniyor insan. Gün içinde, geçen her dakika, biraz daha yalnızlaşıyor; hele, akşam saatleri, tam bir kâbus hâline dönüşebiliyor.. Sonra, kendine ve çevreye yabancılaşıyor. Eşyaya olan hassasiyetini yitiriyor. İçine çöreklenen keder bulutlarını silkeleyip atamıyor. Dili ve sözlüğü uyuşuyor. Hayat, durmadan kararıyor. Umudu tükeniyor..

Üstüne üstlük, sanki bu dünyada artık yapılabilecek herhangi bir şey kalmadığına dair, güçlü ve muhkem ve bir o kadar da çarpıca/sersemletici bir his yumağını habire kışkırtan pesimizm, tam da böyle zamanlarda, avını bekleyen bir avcı gibi, kendi payıma tüm benliğimi esir almakta gecikmiyor.

N'apabilirim? Örneğin, dün, n'apabilirdim; haftaya n'apabilirim? Bilemiyorum.. Elimden hiçbir şey gelmiyor; sesimi çıkaramıyor, çöreklenip kalıyorum karşısında..

Yataktan kalktığım andan itibaren bir hançer gibi böğrüme saplanıyor, bu 'Pazar' hastalığı!

Gün boyu, aynı infaz ve peşinden aynı şifâsız yara... kanıyor kanıyor!

O gün ne yapacağım, ne düşüneceğim, neyi isteyip neyi istemeyeceğim, nereye gidip hangi köşeye sığınacağım, nasıl sıkılacağım, ne kadar acı çekeceğim... meçhûl!

Oysa, o gün geldiğinde meçhûl olmayan tek bir şey, tek bir olgu var benim için; evet, bir 'Pazar' günüyle daha zehirlenmek! Ve böyle zamanlarda âdeta bir panzehirmiş gibi bana davetiye çıkarıp kabaran "Obezlik" iştahası: Nevrotik kilolarıma (Ahmet Haşim, hiç çıkmıyor aklımdan!) yenilerini eklemek!..

...

Neyse, bu haftayı da kazasız-belâsız atlattık.. Haftaya, kendimi hangi limana kapatacağım belli değil..

Kim bilir, belki de dünyada olan-biten hiçbir şeye aldırmadan, adına kimilerince "Tembellik" de denilen o dipsiz denizinin engin sularına dalacağım..

...

Düşünüyorum da, 'Pazar' hastalığı karşısında, bazen tek sığınak; "Obezite" ve onun siyam ikizi "Tembellik"..

O zaman; yaşasın...
Yaşasın, "Obezite"!..
Yaşasın, "Tembellik"!..


7 Ekim 2002
Pazartesi
 
İHSAN DENİZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED