T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Herkesin başına gelebilir

Kendinizi veya oğlunuzu, kardeşinizi, babanızı, eşinizi, bir gazetenin manşetinde, istemediğiniz ve hak etmediğiniz bir biçimde takdim edilirken gördünüz, sizi yıllarca titizlikle koruduğunuz itibarınızdan soymaya çalışan bir manşet habere konu oldunuz mu hiç?

Hayır, kendimden söz etmiyorum. Bizim gibiler için medya saldırılarına uğramak 'vukuat-ı âdiye'den sayılıyor. Olumlu gözle bakılmamı sağlayacak her gelişme sonrasında, çok satan gazetelerden birinde ya da bir televizyon kanalında tâcize ve tezyife uğramak neredeyse kaderim...

Şimdi Altan Ailesi bu durumda. Ahmet Altan'ın Almanya'da yaptığı bir konuşma, Milliyet gazetesinde, "Fransız Ahmet" başlığıyla manşet oldu. Almanya'nın Sesi radyosunun kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde Frankfurt'a dâvet edilen Ahmet Altan, çoğunluğunu Almanların oluşturduğu bir kalabalık önünde konuştuktan sonra Offenbach kentindeki bir Türk kuruluşunda da görüş açıkladı. Milliyet, "Altan'dan aykırı fikirler" üst başlığıyla "Türk erkekleri her şeye maydonoz" sözlerini ve "Türk erkeklerinin ağızlarının kebap, üzerlerinin yağ koktuğunu", "Bu yaratıklar kendini dünyanın en zekisi sanıyor" görüşlerini Ahmet Altan'a mâl eden bir haber yaptı…

O gün bugündür, konuşmasında Türk erkekleri için 'maydanoz' demediğini, 'ağızlarının kebap, üzerlerinin yağ koktuğu' sözlerini söylemediğini, konuşmasında 'yaratık' sözcüğünü kullanmadığını Milliyet okurlarına duyuramıyor Ahmet Altan... Tersine, Milliyet yönetmeni Mehmet Yılmaz, "Biz sadece gerçeklerin tarafındayız" iddiasıyla Altan'la ilgili 'yanlış olduğu anlaşılan' habere sahip çıktı. Bununla da kalmadı, konuya eğilen grup gazetelerinden birinin köşe yazarına da, "Zaten elde teyp kaydı yok" açıklamasını yaptı...

Oysa, Offenbach konuşmasının teyp bandı var. Ahmet Altan, Mehmet Yılmaz'ın o banttan haberdar olduğu halde "Yok" diyebildiği iddiasında. Konuşmayı Almanya'da yaşayan bir gazeteci teybe kaydetmiş; sarf edilen sözlerin çarpıtıldığını kendi kulaklarıyla duysun diye Mehmet Yılmaz'a da gönderilmiş kaset... Bu ayrıntı doğruysa, Milliyet yönetmeni için, olay, 'muhabir hatası' olmaktan çıkıyor, daha vahim bir hal alıyor...

Offenbach konuşmasının "Fransız Ahmet" diye manşetleşmesi Ahmet Altan'a yönelik üçüncü dalga saldırı. İlk dalga, Milliyet'le aynı gruptaki bir gazetede, bir yazarın, "Altan roman konusunu bir başkasından yürütmüş" iddiasıyla başlamıştı. O iddiayı, bir başka yazarın, "Romanının 100 bin fazla sattığı yalan" sataşması izledi.

Kanaatimi daha önce burada yazmıştım: Ahmet Altan'a yöneltilen saldırılarda son romanı bir bahane olarak kullanılıyor; tepkilerin altında bir önceki romanı 'İsyan Günlerinde Aşk' ile kopardığı gürültü yatıyor... 31 Mart vak'asının, aktarıldığı gibi bir 'gericilik ayaklanması' değil İttihatçılar'ın oluşturduğu 'derin devlet' eliyle girişilen provokasyon amaçlı bir 'operasyon' olduğu tezini işliyordu o roman... Ahmet Altan cevabı şimdi alıyor...

Düşünün ki, Ahmet Altan'ın eli kalem tutuyor, saldırılara cevap verme imkânı var... Ayrıca, Altan Ailesi medyada bir kurum: Baba Çetin Altan, kardeş Mehmet Altan, kızı Sanem Altan... Böyle bir ailenin ferdi olmak ve kendini savunabilecek konumda bulunmak bile, Ahmet Altan'ın kurtlar sofrasına azık olmasını engelleyemiyor. Eski alacaklar şimdi tahsil ediliveriyor... Hem de, Çetin Altan'ın da köşe sahibi olduğu gazetede, gazetenin yayın yönetmeni tarafından...

Bu konunun medya gündemine düştüğü günlerde, ABD'de de benzeri bir olay yaşandı. Bir muhabirin 'yalan haberi' medyayı karıştırdı. Enron skandalı kahramanlarından biri, Bush hükümetinde savaş bakanı olarak görev yapıyor: Thomas E. White. Salon online dergisinden bir muhabir, haberinde, White'ın bir arkadaşına yazdığını ileri sürdüğü bir elektronik posta mesajına yer verdi. New York Times yazarı Paul Krugman da Enron'la ilgili bir yazısını o mesaj üzerine kurdu. Bakan White'ın, "Öyle bir mesaj gönderdiğimi hatırlamıyorum" açıklaması üzerine Krugman ve NYT okurlardan özür diledi, Salon da hatayı yapan muhabirle ilişki kestiğini bildirdi.

Köşe yazarı Paul Krugman'ın yazısının yayımlandığı sayfanın sorumlusu Gail Collins, durumu, "İyi bir muhabir veya köşe yazarı, bir nokta unuttuğunda özür dilemelidir; iyi bir yazar olan Krugman'ın yaptığı da bu" sözleriyle açıkladı. Bir hata yaptığında, yazar veya muhabir, özür dilemesini bilmeli...

Bizde yazarlar ve gazete yönetmenleri etik kaygısı bulunan meslektaşlarına diş gıcırdatarak bakarlar; hatta bazı meslek örgütleri, "Yok birbirimizden farkımız" anlayışını yaygınlaştırmak için mevzi bile tutar bizde. Bu yüzden, vahim hatalarını yüzlerine vurduğumuzda, "Etikçi" diye üzerimize gelinir...

Elinde kalem olmak yazarları kurtların hücumundan korumuyor. Yakın zamanlara kadar, gazete patronu olmak, hatta zengin olmak bir kalkan görevi yapardı; şimdi para bile zırh teşkil etmiyor... Ülkemizin en büyük sanayi kuruluşlarından birinin patronunun eşi, ülkenin en çok satan gazetesinin manşetinden, "Hırsız" diye tanıtılabildi bizde... Çok satmanın raconu, bazılarınca, 'istediğine çatmak' biçiminde anlaşılıyor...

Mehmet Yılmaz keşke yanlış habere sahip çıkmasaydı. Suç onun sırtında kaldı çünkü...


7 Ekim 2002
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED