|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Seçim öncesi ortamlarında herkesin kulağı birbirindedir. Kim oyunu hangi partiye verecek? Seçmen eğilimi ölçmeye yarayan kamuoyu yoklamaları bu merakı gidermek amacıyla yapılır. Bazı partilerin, "Anketler yönlendirme amaçlı" yakınmalarına aldanmamak gerekiyor; kamuoyu yoklaması 'genel eğilimlere' işaret ettiği için, eğer iyi okuyabilirlerse, seçmenden çok seçilenlerin işine yarar... 'Yönlendirme' iddialarını bütünüyle kulak ardı ediyor değilim. Anketlerde deneklere yöneltilen soruların hazırlanması, anketçilerden gelen formların değerlendirmesi, sonuçların tablo ve grafiklere aktarılması sürecinde, inisiyatif şirketlerin elindedir. Sorunun formüle ediliş biçiminden tablolara yansıyan sonuçlara kadar hemen her safhada 'yanıltıcı' müdahaleler söz konusu olabilir... Cevabı 'seçmen eğilimi' olarak önümüze gelecek soruların hazırlanışının önemine ışık tutması için ABD'den taze bir örnek sunayım. New York Times gazetesi genel hatlarıyla savaşa 'karşı' bir politika izliyor; Fox-Tv ise 'savaş yanlısı'... Bu iki medya kuruluşu, bizden iki gün sonra sandık başına gidecek Amerikan halkının savaşa yaklaşımını da yansıtacak biçimde birer kamuoyu yoklaması yaptı. NYT, seçmenlere, "Oyunuzu, oy vereceğiniz kişinin ekonomiye yaklaşımı mı etkiler yoksa dış politikaya yaklaşımı mı?" sorusunu yöneltti. Bu soruya, ankete katılanların yüzde 57'si "Ekonomi", yüzde 25'i ise "Dış politika" cevabını verdiler... Fox-Tv, aynı soruyu, "Ekonomi mi, yoksa ulusal güvenlik mi?" diye formüle ettiğinde cevap verenlerin (32-31 olarak) neredeyse tam ortadan bölündükleri görüldü. Yoklamalarda en büyük hatalar, özellikle kendilerini 'kararsız' olarak tanıtanların dağılımında yapılıyor. "Kararsızım" diyenlerin küçük bir bölümü ile "Hiçbiri" diyenlerin neredeyse tamamı sandık başına gitmeyi düşünmeyenlerden oluşuyor; dolayısıyla o kategoride yer alanları bir bütün olarak partiler arasında bölüştürmek hatalı sonuç verebilir. Bunu dikkate alıp geri kalanı oy oranlarına göre dağıtmak da sağlıklı sonuç vermeyecektir. Seçmenleri 'kararsız' bırakan sebepler çok farklıdır da ondan... Bir aydan az bir süre kala, 3 Kasım seçiminin en önemli belirleyicisinin 'sisteme tepki' olacağı daha iyi anlaşılıyor. Seçmen, partiler içinden 'sistem' ile özdeşleştirdiklerine soğuk davranıyor. 'Yeni yüz' arayışında kararlı seçmen üzerine mühür basacağı listeleri de göz önünde bulunduracak. Bunun anlamı şu: Ülke genelinde tutulan bir parti 'eski yüzler' ile seçmen karşısına çıktığı belli illerde Türkiye ortalamasının altında oy alabilir... Elimizdeki kamuoyu yoklamaları, seçmenlerin kararlı olduklarına ve tercihlerini kolay kolay değiştirmeyeceklerine işaret ediyor. Ancak, hem geçmişte bizde hem de başka ülkelerde yaşanan olaylardan, basit hataların ciddi tercih değişikliklerine yol açtığı biliniyor. 18 Nisan 1999 seçimlerinde, Abdullah Öcalan'ın yakalanması tercih belirlemede önemli bir rol oynamıştı; bundan etkilenmeyen seçmen, partisinin 'küskünler hareketi'ne karıştığını ve daha önce istediği seçimi erteletmeye çalıştığını görünce, başka kapıya yönelebildi. Keskin çelişkiler özellikle 'sempatizan' veya 'tepkisel' seçmeni tereddüde sevk edebiliyor. Kamuoyu yoklamalarının açık fark önde gösterdiği parti(ler) rehavete erken kapılmasınlar; önümüzdeki dört hafta boyunca meydana gelebilecek 'olağandışı' gelişmeler sonucu etkileyebilir. Sözgelimi, "Devletin soyulmasına" ve "Batan bankalarda buharlaşan katrilyonlara" karşı çıkan bir liderin, kampanyanın ortasında kafa karıştıracak görüşmeler yapmasının seçmen üzerinde bir etkisi mutlaka olacaktır. Hele, o görüşme, bir medya savaşı ortasında yapıldığı için gazete ve televizyonlara taşınmışsa... Seçime doğru hızla yol alınırken, seçmenin, sandık başında vereceği kararla, ülkenin (ve yakın çevresiyle birlikte kendisinin) geleceğini derinden etkileyeceğini daha fazla idrak etmesi beklenir. O durumda, hangi partinin ve liderin 'yanlış tercih' olacağı mülâhazası ön plana çıkacaktır. Ak Parti'nin lideriyle ilgili belirsizlik, başbakanın kim olacağı konusu bu sebeple önemli. Bülent Ecevit'in "Ben de fâniyim" demesinin ardında, aynı durumun DSP için de önem taşımaya başladığını fark etmesi yatıyor olabilir... Seçmenin daha rahat karar almasını sağlamak için 'halefini' işaret edebilir DSP lideri; Ak Parti de, Tayyip Erdoğan'ın yerine kimin düşünüldüğünü seçim gününden önce açıklama ihtiyacı duyabilir. Anketlerin işaret ettiği 'bugünün' seçmen eğilimidir; lider gerçekten 'lider' ise, geride görünen partisini atağa kaldırarak veya partisi ileride görünüyorsa, 'bugünün' eğilimini sandıkta oya çevirerek liderliğini gösterecektir...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |