|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Necip Fazıl Kısakürek'in İstanbul
Şehir Tiyatroları'nda bir haftadır sahnelenen "Bir Adam Yaratmak" adlı oyunu
mahkeme kararı ile durduruldu. Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmen Yardımcısı Mustafa Arslan, oyunu sahnelemeye devam
edeceklerini söyledi.
Sanat soru sormaktır. Güzelliği, estetiği, duyguyu yansıtırken aynı zamanda insana ilişkin soru soran, sorduğu soruyu hatta bir bakıma cevabı da kendi içinde barındıran bir yaratım sürecidir. Sanatın sorduğu soruya cevabı da her insan kendi içinden, kendi bakış açısından, durduğu yerden ve baktığı pencereden verir. Bir Adam Yaratmak oyununda da elbette soru ve sorular var. Tiyatroda cevap nettir. Oyun biter ve izleyici sorulara cevap verir. Bir oyun karşılığını izleyicide buluyorsa sorduğu soruların yanıtını almış demektir. Bir Adam Yaratmak oyunu bittiğindi şimdiye kadar çok az oyunda tanık olduğum bir refleksle ayağa kalkan izleyicinin coşkuyla dakikalarca alkışladığını gördüm. Oyun izleyici ile buluşmuştu. İzleyici o tavrıyla cevap veriyordu: Ben bu oyunu algıladım, kendi içimde sorduğum soruların cevabını bulmama yardımcı olduğu için de tüm oyunu oluşturan yönetmeninden oyuncu ve teknik ekibine kadar hepsini alkışlıyorum demek istiyordu. Onunki bir 'oğul tepkisi' Mehmet Kısakürek büyük bir yazarın oğlu. Onun gazetelere yansıyan tepkisini, sanatsal, estetik ve tiyatronun dinamikleri açısından oluşmuş bir tepki ya da eleştiriden çok bir "oğul" tepkisi olduğunu sanıyorum. Oyundaki kimi küçük değişikliklerin, oyunun ana temasını, kurgusunu ve düşünsel yapısını bozmadan yönetmen tasarrufuna bakılması dünya tiyatro geleneğinin bir parçasıdır. Bunu tiyatronun içinde olanlar bilir. Hiç kimse Nezip Fazıl'ın yazdığı oyunu bir tekst olarak eline al ve onun penceresinden bak diyemez. Çünkü bu oyuna da ihanet olur. Farklı pencerelerden bakmak oyunu yeniden üreterek oyunun ana temasını değişen dünya koşullarına göre yeniden çoğaltmak anlamına gelir. Yoksa Necip Fazıl'ın oyunu bir metin olarak zaten var. İsteyen alıp oradan okuyabilir. Sahnelenmesi ona farklı bir bakış açısı, farklı sorular, farklı cevaplar kazandırmaktır. Neredeyse 75 yıl önce yazılmış bir oyunun dilinde söyleyiş tarzında insanların birbirine hitap tarzında değişimler olması doğaldır. Bu aynı zamanda insanın dinamizmini gösterir. İnsan değişiyorsa, çevre değişiyorsa, dünya değişiyorsa sanatsal ürünler de değişir. Bu açıdan baktığımızda tiyatro yönetiminin, yönetmenin, oyuncuların iyi niyetle sanat adına doğru, anlamlı bir üretim çabası içinde oldukları konusunda bir kuşkum yok. Sabotaj yok, iyi niyet var Yönetmenin oyunu içerden sabote etmek gibi bir düşünce taşıdığına ilişkin hiçbir izlenim edinmedim. Prova aşamasında da görüşlere önerilere açık sadece işini iyi yapmaya çalışan bir sanat adamı görüntüsü verdi. Yönetmen oyunu kötü yönetmiş, yanlış yorumlamış, oyuncuların performansları kötü diyebiliriz. Bu bir görüştür, bunun üstünde tartışılır, iyi diyen olur kötü diyen olur. İnsan başarısız da olabilir, kötü de yönetebilir. 65 yıldır şehir tiyatrolarında sahnelenmemiş ve hiç birimizin daha iyi yönetildiğine tanık olmadığımız bir oyunu karşılaştırma imkanımız da yok açıkçası. Ancak kötü niyet iddiası soğukkanlı bir iddia olmadığını söylemeliyim. Oyuncuların hepsinin de iyi niyetli ve yaptıkları işten keyif aldıklarını, coşku duyduklarını gördüm. İyi sahnelenmiş bir oyun Başarılı yönetilmiş, iyi oyuncular tarafından oynanan bir çalışma gördüm ben. Mehmet Kısakürek'in hassasiyeti bir tiyatro eserinin sahnelenmesi sürecindeki teamüllerin dışında çok fazla koruyucu bir tavır. Bir Adam Yaratmak kim ne yaparsa yapsın kendini koruyacak kadar güçlü bir eser. Ne var ki Mehmet Kısakürek şunu unutmamalıdır: Üstadın kitaplarının kanuni mirasçılarının yanında üstadın oluşturduğu Büyük Doğu düşünce atmosferinin izleyicileri en az oğullar kadar savunma sorumluluğunda ve bilincindedir, öyle olmalıdır. Kanuni mirasçılar kitap üzerinde yasal tasarruf sahibi olabilir. Ama sabote edilecek bir Necip Fazıl oyununa tiyatronun içinden de en azından sanat adına karşı çıkacak insanlar var. Bu iyi niyetten Mehmet Kısakürek'in kuşku duymaması gerekir. Bir edebiyat ürününü kutsal bir metin gibi algılamamak gerek. Dünyada romanların uyarlamaları yapılıyor, şiirlerden sahne eserleri yazılıyor. Farklı bakış açılarıyla farklı kitlelere ulaşılmasına olanak tanıyacak esnekliğin gösterilmesi gerekir diye düşünüyorum. Eleştirdiği ve sabotajın bir parçası olarak gösterdiği dekoru yaptığı işi çok iyi yaptığını kanıtlamış bir insan olan Nurullah Tuncer yapmış. Necip Fazıl'ın şair imge dünyasının imkanlarını da sahneye taşımış. Pencerelerin ayna olması, oyunda imgesel vuruculuğu sık sık karşımıza çıkan incir ağacının gövdesinin kesildikten sonra bile bir ayna olarak kalması ve insanın orada ve pencerelerde kendini bulması bir yandan soyut bir zenginliği yakalarken öte yandan da tasavvufi bir derinliği de içinde barındırıyor. Kristalize olmuş bir uygulama Sahnenin Hüsrev karakterinin giderek sıkışan ruh dünyasına koşut daralması da oldukça başarılı bir sahne tasarımı. Ancak bu daraltma, zaman zaman sahne arkasından itme biçiminde değil de bir mekanizmayla gözle izlenmeden yapılabilirdi. Sanat bir arayıştır gerçeğinden yola çıkarak Mehmet Kısakürek'in savunduğu gibi metne yüzde yüz sadık kalınarak sahnelense daha mı iyi olurdu, bilemiyorum. Bu bir yorum meselesi. Bundan sonra bir başka yönetmen çıkıp öyle yapar o zaman karşılaştırma imkanımız da olur. Ama oyunun bu haliyle sahnelenmesi oyunun özüne dokunulmadan daha çok yoruma açık ve daha derli toplu, kristalize olmuş bir uygulaması olduğunu ve izleyiciden tam not aldığını söyleyebilirim. Umarım ilk tepkiler yerini soğukkanlılığa bırakır da bu iyi çalışılmış oyunu İstanbul izleyicisi izleme şansını kaybetmez. ALİ GÖÇER Evlât olarak vebal altındayım Necip Fazıl Kısakürek'in ölümsüz eseri Bir Adam Yaratmak, Şehir Tiyatroları ile Necip Fazıl'ın oğlu Mehmet Kısakürek arasında süren bir tartışmanın gölgesinde bir haftadır kapalı gişe sahneleniyor. 64 yıl aradan sonra sahnelenen oyunun aslının bozulduğunu söyleyen oğul Kısaparmak gazetemize yaptığı açıklamada, oyunun durdurulması kararını aldırtırken bir evlat olarak üzerine düşeni yaptığını ifade etti. Kısakürek açıklamasını şöyle sürdürdü. "Şehir Tiyatroları'nın durdurma kararını alıp tekrar sahnelemesi kendi içinde yaşadığı bir tutarsızlıktır. Benim tavrım muhkem, ayaklarım sağlam basıyor. Evlat olarak vebal altındayım, Necip Fazıl Kısakürek'in dünyasında yetiştim ve onun sanatına zaafım kendisinden öte. Bu davranışı yapmam gerekliydi. Bir yandan da oyun kapalı gişe oynuyor, izleyenlerin dezavantajı eseri okumamış olmalarıdır, diye düşünüyorum. Ve bir de afişteki Necip Fazıl ismi o kadar insanı biraraya getiriyor. Oyunun yönetmeni Mahmut Gökgöz geçtiğimiz günlerde bir gazeteye yaptığı açıklamada 156 sayfa olan eseri 50 sayfaya indirdiğini, bunu yaparken de budama yöntemini kullandığını söylüyor. Bana da hak veriyor, "eser açısından haklıdır" diyor, eser açısından haklıysam her açıdan haklıyımdır. Ben eseri kıymaya çeviren yönetmen açısından bakamam, evlat olarak üstlendiğim sorumlulukla bakarım olaya. Eserin bu halde Bir Adam Yaratmak'la bir ilgisi yoktur. Oyunda düzelmesi imkansız hatalar yapılmış. Örneğin babam hiçbir zaman Tanrı ifadesini kullanmazdı. Oyunda Hüsrev Allah yerine Tanrı kelimesini kullanıyor. Yersiz kahkahalar atıyor, yerlerde sürünüyor, oysa Hüsrev vakur ve diktir. Oyundaki Hüsrev tımarhenelik bir karakter, eserin aslında böyle birşey yok. Necip Fazıl Kısakürek, 50 yıl önce yine Şehir Tiyatroları'nda gösterimde olan, Parmaksız Salih isimli oyununu, aktör eserin ruhunu yansıtmadığı gerekçesiyle bir gecede indirtti. Peki benim oğul olarak böylesi bir kıyıma göz yumam mümkün mü? Babamın vasiyeti ve benim yüklendiğim bir vebal var. Babamın 15 eserinin içinde şah eseri olan, Bir Adam Yaratmak bu hale getirildi, buna tahammül mümkün değildir." HALE KAPLAN ÖZ
|
|
|
|
|
|
|
|