T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Artık çok geç!

Nihayet, evet nihayet! Genç Parti'nin yolunun açılmasında sorumluluğu olanlar arasına yerleştirdiğim "büyük basın"da bu harekete dair haber ve yorumlar nihayet kendisini gösterdi.... Genelinde yine pek ses yok ama hiç değilse Radikal öncü kuvvet olarak meseleye daha fazla kayıtsız kalamadı. Darısı diğerlerinin başına....

Radikal'in önceki günkü sayısı çok yerinde bir kararla Neşe Düzel'in MHP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahnici'nin "Genç"in "önlenemez yükselişi"ne ilişkin bir soruya verdiği şu cevabı manşete bile taşımış: "Genç Parti kazanırsa Türkiye'yi terk edelim"(!) (Tabii ki tahmin ediyorum; bu açıklamayı okur okumaz sizin de "Yaaa... 'Ya sev ya terket!' demiyor muydunuz?" diye mırıldandığını tabii ki tahmin ediyorum!) Radikal (yine yerinde bir kararla) bununla da kalmamış, sayfalarını "Bir Genç Parti mitingi" haberinin yanı sıra Yıldırım Türker imzalı tamamı "Gençler"e ilişkin bir yazıya da acmış. Hasan Bülent Kahraman'ın "Genç"in adını ansa da asıl olarak derdini bir takım "çağrışımlar" la anlatma yolunu seçen yazısını da unutmayalım.

Bana göre –Nuray Mert karşı çıkıyorsa da!– bu "Genç Parti" vak'ası (giderek "vakıa"ya dönüşüyor) gerçekten bir "fenomen"! Baksanıza, bunun en iyi delili Yahnici'nin açıklaması değil mi? Öyle bir "fenomen" ki, yapılan karşılaştırmalar MHP'nin bile sabrını taşırmış. Neşe Düzel'in "Şu anda, söylemleriyle MHP'nin en ciddi rakibi olan Genç Parti'de gözle görülür bir yükseliş var ama..." şeklindeki sorusunu Yahnici bakın nasıl cevaplıyor: "MHP'nin rakibi nasıl Genç Parti olur? Böyle bir lafı biz nasıl kabul edebiliriz?" İsterseniz değenlendirmeye geçmeden önce Yahnici'nin Genç Parti'ye ilişkin yaptığı açıklamalardan bir bölümünü daha aktaralım:

"...Türk milliyetçiliği hareketine gönül vermiş birinin Genç Parti milliyetçi söylemde bulunuyor diye ona yönelmesi mümkün değil. Türk milliyetçiliği ahlaklıdır, dürüsttür. Yolsuzluğa ve yoksulluğa karşı çıkan 30 yıllık bir harekettir. Şimdi böyle bir siyasi hareketi bırakacaksınız, Genç Parti'ye yöneleceksiniz. Bunun anlamı yok." / " Dün kurulan, kadrosu, işi, ne yaptığı, ne olduğu belli değil bir siyasi hareketi yüzde 10'un üstüne getirmek suretiyle parlamentoya sokuyorsa eğer Türk halkı, zaten Türkiye'ye diyecek bir şey kalmamıştır." / "Genç Parti'yle ilgili MHP ağzını açıp tek laf etmedi, etmez de. Genç Parti'yi kendimize niçin rakip görelim? Bu akla, mantığa aykırı bir hadiseyle MHP uğraşmaz. Efendim, anketler uğraşır diye gösteriyor. Göstersin... 3 kasım'da görürüz."

Bana göre Yahnici'nin sözlerini yabana atmamak gerekir. "Akla, mantığa aykırı bir hadiseyle" MHP'yi ilişkilendiren yorumlar karşısındaki öfkesini de anlamak gerekir. Aslına bakacak olursanız, Düzel benzer soruları başka parti yöneticilerine yöneltse Yahnici'nin cevaplarının benzerlerinden farklı cevaplar almazdı. Hangi siyasal parti "Bu akla, mantığa aykırı hadise" karşısında farklı bir tepki koyabilir? Dolayısıyla Yahnici'nin sözleri üzerini hızla geçmeyip, biraz anlamaya çalışalım.

Yahnici, kendileri gibi "milliyetçi" söylem kullanan Genç Parti'nin asıl olarak MHP'den götürdüğünü ileri süren yorumlara haklı olarak karşı çıkıyor. Gerçekten de, özellikle şu son günlerde yapılan kamuoyu araştırmalarının sonuçlarına bakacak olursak Genç Parti'nin özellikle MHP'yi götürdüğü doğru değildir. Genç Parti sırasıyla "merkez partiler"den, DSP, DYP, ANAP ve MHP'den nasiplenmektedir. Yahnici'nin Genç Parti'nin ideolojik olarak en fazla MHP'ye yakın durduğunu iddia eden yorumlara itirazı da haklıdır. "Türk milleti..." diye nutuk atmaya başlayan her "milliyetçi" söylemi aynı kefeye koyamayacağımız için bu itiraz da haklıdır. "MHP milliyetçiliği"nin Genç Parti milliyetçiliğiyle ortak yanları tabii ki mevcut, ama aradaki fark, bana da, sanki daha büyükmüş gibi geliyor. Peki o zaman, söyleminde ilk bakışta "milliyetçilik"in hakim olduğu izlenimini aldığımız Genç Parti'yi nereye, alıştığımız –"klasik"– partiler sınıflaması içinde nereye koyacağız? İsterseniz cevabı ben vereyim: Boşuna uğraşmayın, Genç Parti alıştığımız sınıflamaya sığmaz!

Birkaç gün önce söylemiştim, Genç Parti'nin asıl özelliği "anti-politik" ya da daha doğrusu politika düşmanı olmasıdır. (Nitekim MHP'nin şaşkınlığının açıklaması da burada aranmalı.) Herşeyden önce o bir "Parti" değil. Başkanının nutukları "siyasal nutuk" değil. Onun kampanyası bir "tekrar", daha doğrusu bir "temsil"in tekrarı üzerine kurulu. "Genç führer"in kürsüde lafı fazla uzatmaması, her yerde aynı (ve kısa) nutku atması, dekorun, figüranların vs. mitinglere aynen taşınması bu yüzden değil mi? Bakın görün, "genç führer" havaların soğumasına rağmen üzerinde artık bir üniforma gibi taşıdığı kolları kıvrılmışve terden bedenine yapışmış o beyaz gömleğinin üzerine ceket geçirmek gibi bir yanlışı yapacak mı? Bence hayır; bedenini soğuktan koruyan krem filan gibi çözümler bulup kürsüye mutlaka o "beyaz gömlek"le çıkacak! Çünkü "temsil" o "kostüm"le başladı ve tuttu...

Belki hatırlarsınız, geçenlerde, Genç Parti'nin mitinglerini dolduran binlerce insanın "kim" olduğunu anlamaya çalışırken Prof. İlkay Sunar'ın bu hareket için kullandığı "lümpen popülizmi" kavramını ben de uygun bulmuştum. Ama şimdi düşünüyorum da, araştırma sonuçlarının kadın taraftar/seçmen oranının yüzde 60'dan yüksek gösterdiği bir hareketi "lümpen popülizmi" kavramıyla anlamanın zor, hatta imkansız olduğunu görüyorum. Yanılıyor muyum, bu kavramı bugüne kadar asıl olarak "erkek kalabalıklar"ı düşünerek kullanmamış mıydık?

Bu çerçevede "genç führer"in mitinglerinde ilk günden itibaren uyguladığı (ve o günden bugüne pek çok parti liderinin tekrarladığı) belli cümleleri "taraftara tekrarlatma" yöntemi de yerini buluyor. Biliyorsunuz, tarihte "doğrudan demokrasi ve demagoji"nin bir yakınlığı var. Dolayısıyla bu yakınlık icabı, Genç Parti başkanının "demagojik" nitelikteki cümlelerini taraftara tekrarlatması neredeyse halkın doğrudan "söz aldığı" bir "doğrudan demokrasi" havası yaratıyor!

Toparlayacak olursak, Yahnici'nin öfkesini ve şaşkınlığını anlamamak imkansız. Ve unutmayın ki, 4 kasım sabahı daha bir öfkeli ve şaşkın olan sadece o olmayacak. Bu ülkeye "siyaset" adı altında yıllarca her türlü "demagoji"yi eken siyasilerin hepsi "Bu akla, mantığa aykırı hadise"ler karşısında çok daha öfkelenip cok daha şaşıracaklar.... Ne yapalım bu iş böyle; ülkede olması gereken siyaset yoksa, birileri de onun yerini dolduracak....


9 Ekim 2002
Çarşamba
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED