|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Görüyorsunuz "politik ve ekonomik" durum "3 Kasım ertesine" odaklanmış durumda. Kendi "şahsi çıkarlarını her şeyin üstünde görenlerin" çevirdiği dolaplar çok şükür ülkemiz için "olumsuz" bir sonuca ulaşamadı. Artık gündemin birinci maddesini seçimler teşkil ediyor. Karım, sabah akşam "Türkiye çok önemli günlerde. Aman yazdıklarına dikkat et. İyi günlerde değiliz. Başına bir bela gelsin istemem" diyerek elimi ve dilimi bağlamakta pek mahir. Ben de bugün size, ders alacağınız iki hikaye aktaracağım. Ders alıp almamak sizin elinizde. Biz "tarihten ders almayı bilseydik", hiç tarih "tekerrür" eder miydi? Gelelim "fillerle ayıların" hikayesine. Filler çok geniş vadilerde yaşasalar bile, her gün kullandıkları yoldan gidip gelirlermiş. Fil avcıları da fillerin geçeceği yolu derince kazarlar, üzerini ince bir tabakayla örterler ve en önde yürüyen filin o kazılan çukura düşmesini sağlarlarmış. Fil avcıları siyah elbiseler içerisinde, yüzleri kapalı olarak gelir, çukurda çırpınan fili kırbaçla dövmeye başlarlarmış. Birkaç gün hiç yiyecek vermezler, fili aç bırakırlarmış. Birkaç gün sonra aynı avcılar, beyaz elbiseler içersinde, filin sevdiği yiyeceklerle gelirler ve filin karnını doyururlar, hortumunu, yüzünü gözünü okşarlarmış. Avcılar, fili kendilerine alıştırdıktan sonra çukurun önünü kazarak fili oradan çıkarırlar ve filin hortumundan tutarak, kendi fil damlarına götürürler ve ölünceye kadar fili işlerinde kullanırlarmış. Ben, bu av hikayesini her duyuşumda, Türk milletini avlamak isteyen ve batının çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyen avcı insanlar hatırıma gelir. Önce insanımızı cehalet çukuruna düşürüyorlar. Bin türlü bahanelerle okumalarını engelliyorlar. Sonra cebindeki parasını pula çeviriyorlar. Efendi iken köle, zengin iken fakir, aziz iken zelil, şerefli iken hakir haline getiriyorlar. Sonra yeni, yepyeni ve ak pak bir makyajla, karşılarına geçip "kurtarıcı" rolünü üslenerek kafeslemeye çalışıyorlar. Ayılara da aynı muameleyi reva görüyorlarmış. Kutuplarda ayı avcıları, ayı avlamak için buzlaşmış karların içine, balina kemiklerinden elde ettikleri, jilet gibi keskin baltayı yerleştirir, keskin tarafının üzerine kan sürerlermiş. Ayı gelip kanı yalarken kendi dili de kesilirmiş. Ama kanın tadından dilin acısını fark edemezmiş. Kendi kanını yalamaya başlarmış. Yaladıkça, damarlarındaki kan tükenir, olduğu yere yığılır kalırmış. Avcı da gelip derisini yüzermiş. Kurşunla vurursa ayının postu delineceğinden ve fazla para etmeyeceğinden bu yolu denermiş. Doların bir gecede ikiye katlanması neticesinde, "Bu gece su kadar milyar veya trilyon kazandım" diyen adam aslında kendi ülkesinin kanını emerek kendisini tüketiyor. Ve bunun farkında olamıyor. Bir hikaye de uygar ülkelerden ve pek yakın bir zamandan. Genç Kenny, gördüğü, yaşlı ama sevimli eşeği köy yerinde sahibinden 100 dolara satın almak ister. Köylü amca eşeği satar ve 100 doları alırken "Yarın eşeği kasabaya getirip sana teslim ederim" der. Ertesi gün Kenny, amcayı kasaba meydanında bulur ve eşeği sorar. Amca, "Çok üzgünüm ama eşek sizlere ömür" diye cevap verir. Kenny de: "Peki, o zaman paramı iade edin" der. Ama köylü, parayı alır almaz harcadığını ve iade edemeyeceğini söyler. Çaresiz Kenny de: "Eşeğin ölüsünü istiyorum" der. Amca, ölü eşeği ne yapacağını sorunca da "Piyangoda ödül olarak kullanacağım" der ve eşeğin ölüsünü teslim alıp ayrılır. Aradan bir ay geçtikten sonra bizim köylü amca, Kenny'i, kasabada görür ve "Nasıl eşeğin ölüsü işine yaradı mı bari" diye sorar... Kenny, keyifli bir gülümseme ile: "Evet, büyük ödülün sevimli bir eşek olduğu piyangoda, biletleri ikişer dolardan sattım ve 500 biletten, toplam 898 dolar kar ettim" der. Amca, "Peki ölü eşeğe kimse itiraz etmedi mi?" diye sorunca, Kenny'nin yanıtı şöyle olur: "Evet, bir tek piyangoyu kazanan itiraz etti; ona da iki dolarını iade ettim." Genç Kenny büyüdü ve "borsa skandalları" ile çalkalanan bir şirketin genel müdürü oldu... Evet okuyucular; şu sıralar "ölü eşeği" piyangoya koyanlar, yürüyeceğiniz yola çukur açanlar "gırla" gidiyor. Aman siz siz olun bu "fırsatçılara" aman vermeyin.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |