|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
3 Kasım seçimlerinin ülkemiz için bir "milat" olacağını kestirmek zor değil. Aslında her genel seçim ülke yönetimi için bir dönüm noktasıdır; ama önümüzdeki seçimleri diğerlerinden farklı kılan çok sayıda sebep var. Seçime katılan partilerin sayısı açısında bir patlama söz konusudur. 1999 genel seçimlerine yirmi siyasal parti katılmış ve adeta bir rekor kırılmıştı. 1945'ten bu yana hiçbir genel seçimlerde bu kadar çok parti katılmış değildi. 3 Kasım seçimlerinde de rekor düzeyde katılım var. 22 Parti katılma müracaatında bulunmuşken bugün bu sayı 18'e inmiştir. Ama yine de bu sayı bir rekordur ve çok yüksektir.
Partilerin kurumsallaşma sorunu
Seçime katılan partilerin sayısındaki bu artışın bir anlamı olması gerekir. Öncelikle ciddi bir kurumsallaşma sorunuyla yüz yüze olduğumuz bir gerçektir. Nasıl olmasın ki en yaşlı siyasal partinin ömrü ancak 19'dur. Bir ülke düşünün ki en eski partisi 19 yaşındadır; yaklaşık bir asırlık partili siyasal hayat süresince defalarca partiler budanmış, kapatılmış, yasaklanmış ve devamlı kadrolar biçilmiştir. Böyle bir ülkede partilerin yerleşip istikrar ve itibar kazanmalarını beklemek anlamsızdır. Diğer bir husus parti sayısındaki olağanüstü artışın genellikle müdahale dönemlerinde ve siyaset üzerinde olağanüstü baskıların yoğunlaştığı zamanlarda ortaya çıkmasıdır. Mevcut partiler ve kadrolar toplumsal taleplere cevap verme noktasında yetersiz kalır, toplumun temsili noktasında ciddi sorunlar belirirse yeni arayışlar ve örgütlenme çabaları gündeme gelmektedir. 28 Şubatı izleyen seçimlerdeki artışı bu noktadan değerlendirmek gerekir.
Toplumsal dinamizm partileri artırıyor
Parti sayısındaki patlamayı toplum yapısındaki dinamizmle de açıklamak mümkün. Toplumumuz sanıldığından daha dinamik bir toplum görüntüsü veriyor. Müthiş bir hareketlilik, yeni yönelişler ve arayışlar var. Özellikle kırsal alanlardan kent merkezlerine akan insanlar, dünyanın gidişine göre kendini ve işlerini ayarlamaya çalışanlar, küreselleşmenin imkanlarıyla dünyaya entegre olmaya çalışan gençler büyük bir hareketlilik ve coşku meydana getiriyorlar. Geçtiğimiz hafta 9'uncusu düzenlenen MÜSİAD fuarında, küçük ve ortaboy işletmelerin ortaya koydukları ürünler bu alandaki dinamizmin somut göstergeleriydi. Sadece toplumsal ve siyasal alanda değil ekonomik alanda da bir hareketlilik ve renklilik var. Her ne kadar son iki yıldır yaşadığımız ekonomik krizler bu canlanmayı ve hareketliliği söndürmüş, budamış ve çökertme yönünde büyük olumsuz etkilerde bulunmuşsa da toprak altındaki kütükten yeni filizler ve canlanma emareleri ortaya çıkıyor. Asıl önemlisi yaşanan partilerdeki patlamanın toplumumuzun siyasal arayışına ne kadar cevap verebildiğidir? Evet parti sayıları hızla artıyor, çok sayıda parti toplumun önüme çıkıyor ve vatandaştan oy istiyor; ama bunlardan kaç tanesi gerçekten toplum için ciddi bir açılım, toplumun hedefleriyle örtüşen bir proje ve kadro ortaya koyabiliyor? Bu soru tartışmaya açık.
Partilerin yarısı yüzde bir oy bile alamıyor
1999 seçimlerinde seçime katılan yirmi partiden sadece sekiz tanesi yüzde birden daha çok oy alırken bunlardan beşi barajı geçebilmiştir. Oniki partinin aldığı oyların toplamı yüzde üç civarında kalmaktadır. Önümüzdeki seçimlerde de bundan çok farklı bir tablo ortaya çıkmayacaktır. Hatta barajı geçebilecek parti sayısının bazı kamuoyu araştırmalarına göre ikiye kadar gerilediği, en iyimser tahminle dört partinin barajı geçme şansına sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. Geriye kalan partilerden yüzde birden fazla oy alacak olanların sayısı birkaçı geçmeyecektir. Yine partilerin çoğu yüzde birden daha az, yani binlerde ifade edilen bir oy alabileceklerdir. Bu durum ülkemizde seçime giren partilerin sayısı fazla bile olsa bunlardan seçmenler nezdinde itibar görecek olan, ülke yönetiminde bir yer edinecek olanın sayısı bir kaçı geçmemekte olduğunu göstermektedir. Seçmenimiz açısından tercihe şayan görülen parti sayısının birkaçı geçmemesi dikkate alınması gereken önemli bir husustur. Toplumun bu eğiliminin partilerce iyi analiz edilmesi ve çalışmalarının bunun üzerinde bina edilmesi gerekir. Yüzde birden daha az oy alabilen partilerden pek çoğunun durumu ortada ve sonuç şaşırtıcı değil. Ama, anlaşılabilir bir projeye sahip, mesela Liberal Demokrat Parti gibi mesajı açık, basit ve kesin olan bir partinin oy alamaması düşündürücüdür. Sempatik ve sevimli genel başkanı herkes büyük bir ilgiyle ve zevkle takip ediyor ve çoğu kez de takdir ediyor ama oyunu bu partiden esirgiyor. Bunun anlaşılabilir bir sebebinin olması gerekir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |