T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Zekasına güvenenler buraya

Türkiye Zeka Vakfı'nın, Millî Eğitim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi ve TÜBİTAK ile birlikte düzenlediği "Oyun 2002" Türkiye 7. Zeka Oyunları Yarışması 6 Ekim Pazar günü başladı.

Üç aşamada gerçekleştirilecek sınavlardan sonra 22 Aralık Pazar günü yapılacak ödül töreni ile son bulacak.

Yarışma, (yaş, tahsil vb. sınırlamalar olmadan) dileyen herkese açık. Yarışmanın tüm aşamaları ücretsiz.

Cevapların en geç 8 Kasım Cuma günü internetten, postayla veya elden teslim edilmiş olması gerekmektedir.

Ödül: Birinciye 15, ikinciye 10, üçüncüye 5, dördüncüye 3 ve beşinciye 2 cumhuriyet altını.

Ayrıntılı bilgi için: Tel: (312) 210 16 27, Faks: (312) 210 63 70, http: //www.tzv.org.tr

*

Eleme sınavında yeralan on sorudan birini görmek ister misiniz?

- Bir test sorusunun cevap şıkları aşağıda verilmiştir. Bu şıklardan sadece biri doğrudur. Doğru olan şıkkı işaretleyin.

a) Şıkların hiçbiri doğru değil
b) Şıkların hepsi doğru
c) Aşağıdakilerden hepsi doğru
d) Aşağıdakilerden hiçbiri doğru değil
e) Yukarıdakilerden biri doğru
f) Yukarıdakilerden hiçbiri doğru değil
g) Yukarıdakilerden hiçbiri doğru değil

FİLLER NASIL YAKALANIR?

Filler, çok geniş vadilerde yaşasalar bile her gün kullandıkları yoldan gidip gelirlermiş.

Fil avcıları da fillerin geçeceği yolu derince kazarlar, üzerini ince bir tabakayla örterler ve en önde yürüyen filin o kazılan çukura düşmesini sağlarlarmış. Fil avcıları siyah elbiseler içerisinde, yüzleri kapalı olarak gelir, çukurda çırpınan fili kırbaçla dövmeye başlarlarmış.

Birkaç gün hiç yiyecek vermezlermiş. Birkaç gün sonra aynı avcılar, beyaz elbiseler içinde filin sevdiği yiyeceklerle gelirler ve filin karnını doyururlar ve hortumunu, yüzünü gözünü okşarlarmış.

Avcılar, fili kendilerine alıştırdıktan sonra çukurun önünü kazarak fili oradan çıkarırlar ve hortumundan tutarak kendi fil damlarına götürürler ve ölünceye kadar fili işlerinde kullanırlarmış.

*

Okurumuz Mehmet Ali Özgül şöyle bir açıklama eklemiş: Ben, bu av hikayesini her duyduğumda Türk milletini avlamak isteyen ve batının çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyen avcı insanlar hatırıma gelir. Önce insanımızı cehalet çukuruna düşürüyorlar. Bin türlü bahanelerle okumalarını engelliyorlar. Sonra cebindeki parasını pul eyliyorlar, efendi iken köle, zenginken fakir, azizken zelil, şerefli iken hakir haline getiriyorlar sonra yeni yepyeni ve ak pak bir makyajla karşılarına geçip kurtarıcı rolünü üstlenerek kafeslemeye çalışıyorlar...

Ne dersiniz, Mehmet Ali Özgül haklı mı? Yoksa bizim de kabahatimiz var mı bu işte? Yani fillerden biraz daha akıllı davransak, çukura düşmekten kurtulamaz mıyız?

KALEMDEN YAZICIYA

Bursa'dan Dr. Osman Ayyıldız, geçen gün burada yer alan uzay kalemiyle ilgili hikâyenin devamı olduğunu bildiriyor.

Amerikalılar bu kalemi geliştirerek (şu an bir çoğumuzun bilgisayarına bağlı olan) "mürekkep püskürtmeli yazıcı"yı, yani kısa orijinal tabirle "inkjet printer"ı keşfetmişler!

Bu açıdan bakınca "pratik zeka, günü kurtarsa da kompleks çözümler geleceği kurtarıyor" diyebileceğimiz görüşünde doktorumuz.

AFFOLA

Gelen kitapları yeterince tanıtamıyorum, hepsi birbirinden değerli dergilerden hakkıyla bahsedemiyorum.

Kasetler üzerine bazen Hakkı ile konuştuğumuz oluyor, fakat yer vermek istediğim halde kimi zaman faks ve mektupla gelen bilgileri bile değerlendiremiyorum. Hacim problemi var.

Ayrıca bu saydıklarımı layıkıyla başarmak, kültür servisinin bile altından kalkabildiği bir iş değil.

Ve bu köşenin, kültür servisinden farklı olduğu da mâlûm.

Yine de tanıtamadığım kitapları, dergileri, sergileri, kasetleri önemsiyor ve kendimi borçlu hissediyorum. Affımı talep ederim.

KİMLERLE GÖRÜŞÜLÜR, KİMLERLE GÖRÜŞÜLMEZ?

Cinayet suçundan yargılanmış, mahkum olmuş, cezaevinde yatmış ve cezasını tamamladıktan sonra çıkmış birkaç kişiyle görüşmemiz vardı.

İçlerinden birinin de aftan yararlanarak hürriyetine kavuşmuş olduğunu öğrenmiştim.

Bu görüşme günler önce planlanmıştı ancak son anda iptal ettim.

Gazetelere manşet olma ihtimali gün gibi ortada.

Fotoğrafımın yanında "Katillerle görüştü" başlığını görmek hiç de hoş olmaz.

Ayrıca bugünlerde kimlerle görüşmek uygun düşer, kimlerle görüşmek uygun düşmez; böyle bir şeye insanın tek başına karar verebilmesi kolay değil.

En iyisi, İkitelli civarından birini yakalayıp ona danışmak galiba.


10 Ekim 2002
Perşembe
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED