|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Onuncu doğum yıldönümünü bugün kutlayan STV, TRT'nin naftalinli serin tülbentlere sarmalayıp 'kullanılmayacaklar' rafına kaldırdığı, Kuruluş, Acımak, Kartallar Yüksek Uçar, 9. Hariciye Koğuşu gibi bir döneme damgasını vuran, başarılı yerli dramaları, yeni dönem programları çerçevesinde, burnunuza değen hafif bir 'zaman kokusu'yla birlikte günyüzüne çıkarıyor. Dizi izlemenin haftada bir periyotta yapılan, gerçek bir "vakit ayırma-tad alma" sularında yüzdüğü yıllardan yani. Ekranların "Ex aşkım"lı hoplayıp zıplama hallerine, "Daha önceleri neredeydiniz?" derinliğiyle karşı çıkışı simgeleyen bu dramalar, "illa ki kurtlar dökülecek" müzik-eğlence programları, "boğaz boğaza gelmeden olmaz" açıkoturumları ve "copy-paste çoğaltma ürünü" basiretsiz yerli, yabancı dizilere karşı, ekranın en nahif köşesindeki yerini aldı. İzlemek lazım... Yok, yok, 'nostalji iyidir' plağının start düğmesine basarak bıktırıcı şeyler söylemek niyetinde değil bu yazı, başka bir şey... Şunu söylemek lazım; Yücel Çakmaklı'nın Kuruluş'unun, Hüseyin Karakaş'ın Kartallar Yüksek Uçar'ının, Küçük Ağa'nın, Acımak'ın, 9. Hariciye Koğuşu'nun, 'ben'den öte kutsalı olmayan bu pespaye insanlık hallerinin atmosferini kenarından kıvırıverip, şöyle bir nefeslik alan açacağı kanaatindeyim. Marazlardan haber veriyor çünkü bu uyarlamalar. Onulmaz aşklardan, zor yaşamlardan, buralarda olmayan bir şeylerden. Ve maraz eskidir, eskinin hastalığıdır, kalpten çıkar çoğunlukla ve bedene ulaşır. Ruhu, insanlığı tasviye eder bir bakıma. İşte marazlı diziler, yeniden yazmayı deneyecekler hayatların el kitabına insanlığın manifestosunu, burada olup bitenlerden sıkılan izleyiciye alternatif olarak. Öyle sanıldığı gibi basit bir şey değil yani... Şöyle ki, "Çocuğa verecek okul harçlığını nereden bulacağım" durumundaki vatandaş, siyaset sahnesinde hiçbir biçim değişikliğine uğramadan dilden dile gezen "bunu edeceğiz, şunu yapacağız" tekerlemelerinden kurtulabilir mesela böylelikle... Komşu kanaldaki "vur patlasın, çal oynasın" eğlencelerden de bir nebze uzaklaşabilir seyirci... Ekrandaki bu 'nostaljik flashback'le kesik hatırlamalar sayesinde, 'bu döneme ya yetişmiş, ya yetişememiş jenerasyonun üyeleri' çocukluğuna yeniden bir göz atabilir pekala... Ayrıca kalbe de iyi gelir bu diziler... Elmanın faydaları gibi değil. Ne bileyim, bir ömür süren aşkları görürsün yeniden, kendini gerçekleştirme sürecinde gurur ve onuru korumak adına nelere göğüs gerilebileceğini anlarsın. Etrafındaki iyi insanları hatırlayınca 'geçmiş daha geçmemiş' bile diyebilirsin örneğin bu nostalji paketi sayesinde... Paraya tahvil edilemeyecek şeylerin varlığından da emin olabilirsin bir süre sonra... İnsanlık durumlarına dair fevkalade ilham vericidir yani bu haller. Ve bir yolculuktur bu, şairin 'maziye bir bak' dediği yerlere doğru. Bakmak lazım...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |