|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu ülkede 1946'dan bu yana, milletin, temsilcilerini seçmek üzere genel seçimler yapılır. Daha öncekileri –yani merkezin kontrolünde ve güdümünde olanları- saymasak bile, 50 küsur yıldır, ülke olarak seçimlerle haşır neşir bulunuyoruz demektir. Bu elli küsur yıl içinde ve hemen her defasında farklı seçim sistemleri denendi. '46 yılındaki açık oy-gizli sayım kepazeliğinden, günümüze kadar o kadar çok sistem denendi ki, şaşırmadan ve sırasıyla saymak ancak konunun uzmanı tarafından başarılabilir. '50'li yıllarda yanılmıyorsam mutlak ekseriyet sistemi uygulanıyordu. Bir ara ('60'lı yıların bazı seçimlerinde) millî bakiye diye bir "sistem" icat edildi. Velhasıl sondaki yıllarda çeşit çeşit sistemler denendi ve her defasında, uygulanan sistemden memnuniyetsizlik duyuldu. Memnuniyetsizlik duyuldu ki, her defasında yeni bir sistem "ihtiyacı" ortaya çıktı. Seçim sathı mailine girildiği her defasında sistem tartışmasının temcit pilavı gibi tekrar tekrar sofraya sürülmesi ilgi çekiyor. Acaba niçin böyle oluyor? Kabahat sistemde mi? Yoksa sistem her ne olursa olsun, o sisteme göre oyunu vermesine rağmen, bazı kesimleri bir türlü memnun etmeyi başaramayan millette mi? Topluma, kendi arzusuna ve hevesine göre biçim verebileceğini düşünenler, her defasında, milletin önüne yeni bir yöntem koymaktan bıkıp usanmak bilmedi. Ama her defasında hüsrana uğradı. Yenilenin güreşe doymayacağına ilişkin inanç, her defasında bir kez daha yürürlüğe girmiş oldu. Millet, kendine biçim vermek isteyenlerin heva ve hevesine uymayacağını her defasında göstermekten geri durmadı. Kendine telkin edilenlere itibar etmediğini ve kendi bildiğinden şaşmayacağını sürekli kanıtlıyor. Ama "toplum mühendisleri" (bunlar da kaldırım mühendisi gibi bir şey olmalı) bu kanıtları göz önünde bulundurmamakta ısrar ediyor. Demek ki, milletle onun mühendisleri; milletin anlayışıyla onun "mühendislerinin" anlayışı arasında bir ayrışma bulunuyor. Bu ayrışmanın, seçim sistemiyle oynayarak giderilebilecek denli basit olmadığı da belli. Öyle olsaydı, elli küsur yıldan bu yana, bu oynamalarla bir yere varılmış olurdu. Ama oynama teşebbüsleri devam ettiğine göre bir yere halen ve henüz varılmamış olduğu ortaya çıkıyor. Aslında her seçim, milletin temayülünün ne olduğunu bir biçimde ortaya çıkarmıştır. Kuşkusuz her seçimin, kendine göre bir okunuş biçimi varbulunabilir ve her seçim bir öncekilere göre farklılıklar gösterebilir. Ama söz konusu temayülün bir de ana trendi bulunmuş olmalıdır. İşte o trendin istikameti neyi, nereyi işaret ediyor? Eğer bu ana istikamet doğru biçimde okunamazsa toplum mühendislerinin işinin zor olduğu ve her defasında yanılacaklarını ve yanıldıkları her defasında, seçim sistemi gibi ayrıntıda kalan yöntemsel işlerle vakit geçireceklerini söyleyebiliriz.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |