|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dünkü yazıda gazetelerin haftasonu sayılarının giderek nasıl "ağırlaştığı"ndan ve pazar günü Doğan Grubu içinde yer alan gazetelerin içinden çıkan "CHP gazetesi"nden söz etmiştim. Gazeteler bu son pazar gününde de gerçekten zengindi; özellikle de Hürriyet gazetesi. İsterseniz bugün de yine pazardan kalma bir yazıyla devam edelim. Şimdi göz atacağımız yazı "Pazar Hürriyet"de yer alıyordu ve başlığı şöyleydi: "Şaka roman Atatürk'ü diriltti." Evet görüyorsunuz, haberin başlığı bile tek başına büyük bir "şaka"ya benziyor... Devlet Tiyatroları'nın neredeyse her sahnesinde bir oyunu oynanan, bu yetmezmiş gibi "Kurtuluş" ve "Cumhuriyet" gibi TRT müsamerelerini de kaleme alan Turgut Özakman, tartışma yaratacak yeni romanını yayımlamış. Romanın yakında piyasada olacak ilk cildinde Atatürk 18 arkadaşıyla birlikte 19 Mayıs 1999'da yeniden Samsun'a çıkıyor ve hikaye başlıyormuş... Ne kadar zekice bir buluş değil mi? Atatürk, memleketin halini gözden geçirecek ve karşılaştığı insanlara acaba neler diyecek? Artık karşısında kimi bulursa tabii... Atatürk ile birlikte Samsun'a çıkan babası Hasan Ali Yücel'e doğru koşan Canan Yücel mi, üvey babası Falih Rıfkı Atay'ı görünce ağlayan Mina Urgan mı, yoksa Atatürk'ün karşısında "boncuk boncuk terleyen" dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel mi? Özakman romanını "bir şaka-roman" olarak takdim etse de, bana göre asıl "şaka" romandan çok bu zekice fikri gerçekleştiren yazarın kendisi! Peki iyi güzel de, romancımız Atatürk'ü 1999 Mayısı'ndan itibaren nasıl konuşturacak? Haksız mıyım? Atatürk'ü sıradan bir roman kahramanı gibi konuşturmak bu ülkede kimin haddine! Özakman bunun çaresini bulmuş bile: "Atatürk'ün nutkunu, anılarını, demeçlerini defalarca okudum. Ama yeni olaylar karşısındaki tavrı tabii ki şaka." Ama hemen sevinmeyin; Atatürk'ün yeni olaylar karşısındaki tavrı tabii ki "şaka" ama, roman kahramanına söylettirilecek sözler yine de "Atatürkçe söylenmiş sözler"olacak. Peki böyle bir roman yazmak fikri nereden çıktı? Özakman, "Sık sık denir ya Atatürk olsaydı ne yapardı? 75. Yıl törenleri sırasında da Hikmet Şimşek dedi ki, 'Atatürk düşmanlarına söylüyorum, hiç güvenmesinler, bir gün gelebilir.' Ben o gün yazmaya oturdum" diyor. Özakman, Ateş Yalazan'a verdiği mülakatta "Peki Atatürk en çok neyi eleştiriyor?"sorusunu da şöyle cevaplıyor: "Laiklik uygulamasını. Bir de halkın ıska geçilmesi, dikkate alınmamasını." Görüyorsunuz, romanı neredeyse okumuş gibi olduk bile! Yine Özakman'ın açıklamalarından öğreniyoruz ki, romanda Atatürk'ün "şefkatle yaklaştığı" tek bir lider ya da kişi yoktur. Dedim ya fikir fevkalade zekice diye... Özakman Atatürk'ü 1999'da Samsun'a çıkartıp Samsun Oteli'ne yerleştirir de, "türban sorunu" romana girmez olur mu? Özakman: "Türbanlı kızlarımıza çok şefkatli, anlamlı bir konuşması var. Sanırım türbanlı kızlar o bölümü okuduktan sonra düşünmeye duracaklar." (!) Yani romancımız bayağı iddialı da; Yaptır Atatürk'e türbanlı kızların karşısında anlamlı bir konuşma, türbanlı kızlar ertesi gün açıversinler başlarını! (Şaka bir yana, romanın bu bölümü beni endişelendirmedi değil; Atatürk'ün bir roman kahramanı olarak "türban" konusunda yaptığı konuşma romandan fırlayıp müktesebattan filan sayılmasın!) Gazete romandan bazı "ilginç bölümler"e de yer vermiş. Bu alıntılardan birisi dönemin (yani 19 Mayıs 1999'dayız) Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile ilgili: "Devlet, Köşk'te toplantı halindeydi. Başyaver faksı Demirel'e takdim etti. Demirel faksa göz attı. Alnı boncuk boncuk terlemişti. Faksı yüksek sesle okudu. Taş gibi bir sessizlik oldu. Yıllardan beri şakası yapılan olay sonunda gerçekleşmişti ha! (...) Demirel, haberi ilk duyduğu andan beri ateş üzerinde oturmakta, vızır vızır düşünmekteydi. 'Atatürk gelince ne yapmalıyım? Kalmalı mıyım, yoksa yine şapkamı alıp gitmeli miyim?' Ama Samsun'dan..." "Roman" diye sunulan şu manzaraya bakın... Demirel demek "vızır vızır düşünmekteydi" ha? Bir "romancı"nın -seversiniz sevmezsiniz o sizin bileceğiniz bir iş- ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanına hangi rolü biçtiğine bir bakın... Demek "vızır vızır" düşünüyordu ha? Demek ki "ıvır zıvır"ın adı "roman" olunca roman kahramanları "vızır vızır"düşünmeye başlıyorlar. Ne diyelim, herkese iyi okumalar... Yeri gelmişken yetkililere şu dileğimizi de iletelim: Bu "şaka roman" mıdır her neyse bir an önce TRT'de dizi haline getirilmelidir! Vay zavallı memleket, demek sonunda bu da oldu ha!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |