|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
VERSO araştırmanın anket neticeleri dün Yeni Şafak gazetesinde ve Taha Kıvanç ile bizim sütunumuzda yayınlandı. Tabii hepimiz, araştırmanın ufak bir bölümünü verebildik. Bugün ilginç bulduğum başka kısımlara da değineceğim.
Kim, nereden besleniyor?
Acaba AK Parti ve CHP hangi partilerin tabanından besleniyor? İşte cevapları: Bugün AK Parti % 31 oranında Fazilet kaynaklıdır. DSP'den % 7, MHP'den % 18, DYP'den % 7.9, ANAP'tan % 8.4, yeni seçmenden % 6.4, 1999'da oy vermemiş olanlardan ise % 15.9 oranında oy almaktadır. Yukarıdaki oranlar, AK Parti'yi besleyen kaynakların arasında, Fazilet'in sadece % 31'lik bir katkısının bulunduğunu gösteriyor. Bu durum, vatandaşın, AK Parti'yi, Fazilet'in birebir devamı olarak görmediğinin bir kanıtı. Meselâ Saadet Partisi'nin oylarının % 64.5'i, 1999'da Fazilet'e destek veren seçmenden geliyor.
Yeni kurulan diğer partileri besleyen kaynakları incelediğimizde, n 1999'da, yaşı küçük olduğu veya sandığa gitmediği için hiç oy vermeyen seçmenler, % 44 oranında Yeni Türkiye Partisi'ne, % 49 oranında Genç Parti'ye katkı sağlıyor. Bir başka ifadeyle, Yeni Türkiye Partisi'nin 3 Kasım'da alacağı oyların % 44'ü ve Genç Parti'nin alacağı oyların % 49'u, 1999'da -yaşı küçük olduğu veya sandığa gitmediği için- oy kullanamayan seçmenin oyu. DSP'nin oylarının, daha ziyade CHP ve Yeni Türkiye Partisi arasında paylaşıldığı gözleniyor. CHP'nin oyunun % 41.7'si, YTP'ninkinin ise % 30'u DSP'den geliyor. Yeni seçmenden en az beslenen parti DSP. Bu parti, bugünkü oyunu, % 90 oranında, 1999'da, DSP'ye oy verenlerin desteğine borçlu. Diğer partilerin tabanından veyahut yeni seçmenden teveccüh yok gibi. Demek, DSP, başkalarını, özellikle CHP ve Yeni Türkiye Partisi'ni besliyor ama kendisi beslenemiyor. MHP'de de benzer bir durum var. Bugünkü MHP'nin oyu, % 74.5 oranında MHP kaynaklı. Yeni seçmenden veyahut 1999'da oy vermeyenlerden pek az bir katkı sağlıyor. ANAP'ın durumu MHP'yi andırıyor. Bugünkü oyunun % 75'ini eski ANAP'lılardan alıyor. Diğer partilerden ve yeni seçmenden gelen destek çok düşük kalıyor. DYP'nin oyu, % 58.6 oranında, DYP kaynaklı; ayrıca DSP ve ANAP'tan DYP'ye düşük oranlarda oy kayması var.
Kimin oyu, kime gitti?
Farklı bir mukayese yapmak da mümkün. Yukarıdaki oranlar, her partinin kimden beslendiğini gösteriyor. Ama acaba bu partiler, 1999'da aldıkları oyun ne kadarını koruyabildiler? 1999'da DSP'ye oy verenlerin bugün ancak % 16'sı yine DSP'de. Geri kalanı, AK (% 11.2), CHP (% 38.9), YTP (% 8.6), Genç (% 5.9) ve kararsızlar (% 5.9) arasındadır. 1999'da MHP'ye oy verenlerin bugün % 41.8'i MHP'dedir. Geri kalanı, AK (% 33.1), Genç (% 5) ve kararsızlar (% 6.8) arasındadır. 1999'da FP'ye oy verenlerin bugün % 61.4'ü AK, % 25.9'u Saadet Partisi içindedir. 1999'da DYP'ye oy verenlerin % 42'si DYP'de, geri kalanı AK (% 25.6), CHP (% 3.8), Genç (% 4.4), kararsız (% 5.2) ve oy vermeyecekler (% 4.9) arasındadır. 1999'da ANAP'a oy verenlerin bugün % 30.6'sı ANAP'ta. Geri kalan AK (% 24.4), MHP (% 4), DYP (% 6.9), YTP (% 2.6), Genç (% 7.5) ve kararsızlar (% 10.6) arasındadır. 1999'da yaşı küçük olduğu için oy kullanamayanlar, bugün % 23 oranında AK'a, % 9.6 oranında MHP'ye, % 12.9 oranında CHP'ye, % 14.2 oranında Genç'e, % 5.6 oranında Dehap'a destek vermekte, % 9.3'ü hâlâ kararsızlığını sürdürmektedir. 1999'da hiç sandığa gitmeyenlerin de en büyük oranı (% 27) bu defa AK Parti'ye oy verecek. AK Parti'yi % 14 ile Genç Parti, % 12.6 ile YTP ve % 11 ile CHP takip ediyor. Protesto oylarının Parlamento dışında kalan partilere veya yeni partilere yöneldiği görülüyor.
Derviş'in durumu
VERSO araştırma, "Sorunları kim çözer?" diye de soruyor. Burada, Baykal, partisi kadar oy alamıyor. Sorunu kim çözer: Tayyip Erdoğan % 28.1 (oy oranı % 29.5); Deniz Baykal % 11.6 (oy oranı % 17.1), Derviş % 4.9. Yukarıdaki tablo, Derviş'in CHP'ye katkısını gösteriyor. Deniz Baykal yerine Derviş'in sorunları hal edeceğini düşünenler de CHP'ye oy veriyor. Öte yandan, "Ekonomiyi bu hale kim getirdi?" sorusuna verilen cevapta, Derviş % 7 ile üçüncü sırada yer alıyor. % 29.8 ile hükûmet, % 27 ile Ecevit sorumlu gösteriliyor. Derviş'in getirisi kadar götürüsünün de olduğu anlaşılıyor. Başarı sorgulamasında da, % 54.3 Derviş'i başarısız, % 8.9 "pek başarılı değil" buluyor. Başarılı bulan % 14.4. Geri kalan "Fena değil" ve "ortada" cevabını veriyor. Elbette, "başarılı" ve "başarısız" oranları, partilerin aldıkları oylarla paralellik arzediyor. VERSO'nun araştırmasında, CHP'nin oy oranı % 17.7 gözüktüğüne göre, Derviş'e başarısız diyen kitlenin hayli geniş olması doğaldır. Çünkü artık Derviş, siyasî bir kimlik taşımaktadır.
Derviş ve militan demokrasi
Bugüne kadar ekonomi penceresinden Derviş'i seyredenler, yeni yeni onun politik görüşleriyle tanışıyorlar. Derviş'in, Neşe Düzel'e verdiği röportajda (21 Ekim 2002 Radikal) öne çıkan düşüncelerini şöyle özetleyebiliriz: "Türk Silâhlı Kuvvetleri (TSK) ulusal birliğimiz, Atatürk devrimleri ve laiklik konularında hâlâ belirli bir sorumluluk taşıyor. Laiklik, çağdaşlığın önemli bir boyutudur. TSK, cumhuriyetimizde, her zaman askerlik ötesinde önemli bir görev yaptı. Hiçbir zaman bir askeri rejim kurmak istikametinde gücünü kullanmadı. Başka ülkelerde, bir subay, general, albay darbe yapıyor, otuz yıl ülkenin başında kalıyor. İran'da bir yüzbaşı darbe yaptı, kendini kral ilan etti. Silahlı Kuvvetler, kişisel hareket etmiyor, kurum olarak hareket ediyor. Ülke ekonomik veyahut siyasal olarak zor duruma düşünce hareket ediyor. Demokrasi, kendi karşıtlarına karşı kendini korumak durumundadır." Acaba Kemal Derviş'in, "militan demokrasiyi" savunan Vural Savaş'tan ne farkı var? Neşe Düzel, hukukun üstünlüğünü hatırlatacak oluyor. Derviş, "Biz o düzeye ancak gelebiliyoruz" cevabını veriyor. Ve hızını alamayıp devam ediyor: "Türkiye'de bazı siyasiler, demokrasiyi, seçim kazanıp yandaşlarını devletin kilit noktalarına yerleştirme olarak görüyorlar. Bu demokrasi değildir. Bazı sivil kurumlar kendi başına bunu önleyemiyorsa, TSK buna müdahale eder, etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, ortada hiçbir sorun, çözümsüzlük, Anayasa ihlali yokken müdahale ettiğini hatırlamıyorum. 10-15 sene sonra, ulusal birliği, laikliği tehdit edebilecek unsurlar marjinal hale gelirse, o zaman farklı. TKP, şimdi serbest. Laikliği ciddi biçimde tehdit eden unsurlar da o hale gelirse, biz de çok rahat oluruz." Kemal Derviş, Türk demokrasisinin referansı olarak bugün Türkiye Komünist Partisi'nin serbest olmasını gösteriyor. Şeriat tehlikesini vurguluyor. Hele bir cümlesi var ki evlere şenlik "AKP'ye oy vereceğini söyleyenlerin büyük bölümü şeriat istiyor."
Karaoğlan'sız CHP
İsmail Cem, evvelki günkü konuşmasında, CHP çizgisini çok güzel anlattı. Bu çizgi, sadece Karaoğlan Ecevit yönetimdeyken, geniş kitlelerle buluştu; yoksulların umudu haline geldi. Gerçekten özgürlükeri savundu. Şu anda CHP, o devletçi, seçkinci, statükocu görüntüsünü, Baykal'ın aksine çabalarına rağmen sürdürüyor. Derviş'in sözlerini başka nasıl yorumlayabiliriz?
Nereden biliyor AK Parti'ye oy verenlerin şeriat istediğini? Bir araştırma mı yapmış? Yukarıda, AK Parti'nin hangi kaynaklardan beslendiğini oranlarıyla verdik. VERSO'nun araştırmasında, "İslamcı" diye bir partiyi tercih edenlerin oranı % 2.6'da kalıyor. "Türkiye'nin öncelikli sorunu din" diyenler % 0.8. Bu peşin hükümler, bu militarist tavır, çağdaş bir zihniyete yakışıyor mu? Çağdaşlık nedir? Laiklik nedir? Vesayetçi bir rejimi, iç düşmanlar üreterek sürdürmek, demokrasiyle bağdaşır mı? Derviş, biraz bu konularda kafa yormaya başlasa iyi olur.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |