T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ekmek, evet ekmek

Ekmek 250 bin lira olacakmış. Ben şu satırları yazdığım sırada "ekmeğimiz" üzerindeki pazarlık sürüyordu. Kimine göre bu 250 bin lira tavan fiyatıdır; çeşitli semtlere göre bu ücret aşağılarda seyredecektir.

Türkiye'de "gündemin birinci maddesi" budur.

Kime göre?

Geçim sıkıntısı çeken bütün kesimlere göre.

Bunların sayısı kaçtır?

Çeşitli kuruluşların hemen her gün basında yayımlanan araştırma raporlarının ortak göstergesi şu: Ülkede on milyona yakın işsiz var. Nüfusun yüzde yirmisi resmen açlık çekiyor. Yüzde altmışı geçim sıkıntısı içinde.

Geriye kalan yüzde yirmi nüfus mutlu azınlık sayılır. Bunun içindeki yüzde beş ila on tutarındaki kesim "kaymak tabakası"nı oluşturuyor.

Ekmeğin 250 bin lira olacağı haberi ülkenin üzerinde bir kara bulut gibi dolaştı.

Kimbilir kaç aile reisi çökmüş avurtları, uzamış sakalları, dalgın ve umutsuz gözleri ile hesaba oturdu. Çoluk-çocuğun sadece ekmek, sadece ekmek, sadece kuru ekmek ihtiyacını karşılamak için ne yapacağını düşündü. Başını ellerinin arasına alıp düşündü. Hesabın içinden çıkamadı.

Sonra boş bakışlarla kendisini endişeyle izleyen çocuklarına döndü; bir süre içi ezilerek baktı onlara ve sustu.

Durum budur.

Durum bu iken hatırlarsınız bu memlekette "ekmek poşete girsin mi, girmesin mi" gibi bir naylon tartışma yaşanmıştı.

Tartışmaya katılan taraflar sanıyorum esasen sofradan ekmeği kaldırmak, ekmeği kesmek, kilo vermek için ekmekten vazgeçmek eğiliminde idiler.

Kadere bak!

Bir yanda karnını doyurmak için ekmek kavgası peşinde koşanlar; öte yanda nasıl etsem de ekmeği kesip şu kilolardan kurtulsam diyenler.

İşte yine önümüze bir seçim geliverdi. Birileri çıkıp "çare biziz" diyecekler. Bu işleri "ancak biz hallederiz" diyecekler. Kimi serbest ekonomik düzenin nimetlerinden, kimi liberal-sosyal sentezden bahsedecek. AB yanlıları ile AB karşıtları kapışacak. Borç yönetiminin ne zor bir iş olduğu ortaya konulacak, makro ekonomik göstergelerin dengesi söz konusu edilecek. Milliyetçilik yapılacak, dinî hassasiyetler söz konusu edilecek, ittifaklar gündeme gelecek, ihtilaflar çıkacak, seçim propagandasının bayrakları altında politikacılar mangalda kül bırakmayacaklar.

Yıllardır sessizce izliyoruz.

Yıllardır ülkede serbest ekonomi mi, devletçilik mi, statüko mu, hortumculuk mu, neyse ne hükmünü yürütüyor. Borca batıyoruz, çırpındıkça batıyoruz. Ancak yine de zengin yükünü dağdan aşırırken fakir düz ovada yolunu şaşırıyor.

Biz vatandaşlar ancak şunu görüyor, şunu biliyoruz:

Ekmeğimiz küçülüyor.

Ekmek kavgamız büyüyor.

Bebeler süt için ağlıyor.

Anaların gözyaşları içlerine akıyor.

İktisatçı değiliz, politikacı değiliz, medya mensubu değiliz, düz bir insanız ve soruyoruz:

Adalet nerede?

Devlet milletin güvenini kazanmak istiyorsa bu borcun müsebbiplerinden hesap sormalıdır. Hesap mutlaka ve âdil bir şekilde sorulmalıdır.

Biliyoruz ki iş de, ekmek de, hürriyet de, adaletin içindedir.


4 Eylül 2002
Çarşamba
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED