|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu hafta, burada, geçtiğimiz haziran ayında II. Uluslararası Sapanca Şiir Akşamları faaliyeti çerçevesinde, Adapazarı Abasıyanık Kültür Merkezi'nde yaptığım konuşma için hazırlamış olduğum, ancak zaman darlığı nedeniyle sadece bir-iki pasajına değinebildiğim "Şiir çalışmak" başlıklı kısa metnin tamamını yayımlamayı düşündüm.
"Şairler genellikle "pesimist" mîzaçlı kişilerdir. Çoğu zaman, tabir caizse, bu 'hastalıklı hâl'in, şairler bakımından, şiirin çeperlerine doğru itici, motive edici bir güç olduğu görüşü hakimdir. Dış dünyanın kaotik yapısı ve işleyiş düzeni karşısında takındıkları ve örtündükleri emprik-pesimist tepki, kendi iç dünyalarının derin girdapları arasında "varlık"a ve "varoluş"a dair kapsamlı çatışmalara neden olurken; ortaya çıkan verim (şiir), bir bakıma "ayna" işlevi de görür. 'Ayna'da, kendi ontolojik serüvenini arama/bulma şansı/imkânı yakalayan okuyucu ise, aynı zamanda, şairin oluşturduğu yeni "estetik dünya"nın hem katılımcısı ve hem de taşıyıcısıdır. Şairin dünyasına katılmak ve mânen o dünyanın izlerini taşımak, yani şairle benzer hassasiyet ortamını, rûh akrabalığını paylaşmak, yerine göre, okuyucunun algı mekanizmalarında da birtakım çatışmalar ve buna bağlı olarak yeni girdapların oluşumuna sebeptir. Evet, şairin his ve hassasiyet kanalına dahil olan okuyucunun böyle bir kaderi vardır. Diğer bir ifadeyle söyleyecek olursak; şairin "eser"deki içkin kaderiyle okuyucunun şiirin dünyasına katılımıyla oluşan kaderi, aynı 'varoluş' kulvarında örtüşür.. Şair, dış dünyanın determinasyonu altında kalmanın verdiği "sıkıntı, korku, acı" gibi varoluşa dair kimi hisleri bir taraftan absorbe etmenin, diğer taraftan da bu hisleri dönüştürmenin yegâne imkânını şiirin dünyasına adını atmakla bulur. Bu açıdan değerlendirildiğinde, şiirin, hayatın tüm safhalarında, şair için bir 'sığınma', 'barınma', 'özgürlük', 'arınma' ve kimi zaman bir 'kurtuluş' şansı/imkânı olduğu düşünülebilir. Aslına bakılırsa, şaire, "poetik" anlamda ve "ontolojik" bütünlüğünü sürdürmek/korumak anlamında, gerek dış dünyanın reelliğinden, gerek gündelik yaşantının hay-huyundan, gerekse hayata dönük tutumundaki pesimist ögelerden sıyrılıp, kendine ait yeni bir dünya oluşturmanın sağladığı/sağlayacağı manevî/içsel kazancı, belki de başka hiçbir şey veremez. Evet, şairin bu dünyadaki merkezî mutluluğu ve güvenliği budur: Şiir çalışmak! Esasen, şairin bu dünyadaki pesimizmi, şiirini oluşturana kadardır: Şiirini tamamlayan veya daha geniş ve çaplı anlamda, "eser"ini oluşturan bir şair açısından bakıldığında, dünyanın en "mutlu" kişisi kendisidir. Ve bunun, herhangi bir 'paha'sı yoktur! Schiller, sanat eserinin oluşumunu, çocuğun oyun oynarkenki hâline benzetirken, haklıdır: Nasıl, oyun, çocuk için bir haz ve mutluluk kaynağı ve üstelik yegâne amacı, bizatihî kendisi, yani "oyun" ise; şair için de, şiirinin amacı bizatihî kendisi, yani "şiir"dir ve bu poetik tavır, şairin varoluş ve kendisi olma/kalma sevinci ve mutluluğunun belli başlı ana kaynağıdır. Düşünsenize; sınırlarını, boyutlarını, derinliğini, anlam katmanlarını, yan-anlam öbeklerini şairin oluşturduğu bu "yeni dünya" dolayısıyla, eser sahibinin bambaşka bir varoluş biçiminin kodlarını, tatlarını, varyantlarını ihsas ettirerek dünyamıza, hayatımıza katkı sağlaması hepimizi heyecanlandırmaz mı? Bir şiir eserindeki "aşkın" dünya tahayyülünün bize kadar ulaşan estetik başarısı, şiir beğenimizle örtüştüğü ve reel dünyanın sınırlarından kopup bir başka dünyayı, hayatı imlediği sürece, bizi hep 'öte'lere sürükler. Şair, şiir çalışarak "mutlu olur"; has okuyucu şiir okuyarak!.."
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |