|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Nabız yoklamalarında önde görünen partileri, "Nasıl olsa seçimi kazandık sendromu" tehdit ediyor.. Bunu özellikle, AK Parti ve CHP için söyleyebiliriz.. Önce AK Parti'ye değinelim.. Bunalmış, yoksullaşmış ve kendilerini "Ötekiler" konumuna itilmiş olarak gören geniş halk kitlelerinin, AK Parti'ye sevgi ve ilgi ile baktığı kesin.. Ancak bugünkü yapısı ile, AK Parti'yi "Statüko" hâlâ "Düzen Dışı" olarak görüyor ve göstermeye de çalışıyor.. Bu da kesin.. Siyasi gerçekçiliğin gereği olarak, AK Parti bu tabloyu da değiştirmek için, yapabileceği herşeyi yapmalıdır. Yani, aday listeleri, laikçilerin de ağzını kapatabilecek geniş yelpazeyi yansıtmalıdır.. Biliyoruz ki, ne kartel (veya tekel) medyası, ne Amerika, ne de TÜSİAD, hiçbir partiyi seçimle iktidar yapamıyor.. Milyonlarca seçmenin iradesini yönlendirmek, çok zor.. Ama, medya, Amerika, TÜSİAD falan, seçilmiş bir iktidarı devirebiliyor, seçilmemiş bir partiyi iktidar yapabiliyor.. Yani "Anayasal Meşruiyet" yanında, bir de "Derin Meşruiyet" meselesi var bizim gibi "Yarım Demokrasi"lerde.. "Milli Görüş"ten türeyen kaç tane parti kapatıldı?.. DEP'ten HADEP'e uzanan yolda, neler yaşanıldı, yaşanılıyor?.. Daha ötesi var mı? Atatürk'ün kurduğu CHP bile kapatılmadı mı 12 Eylül'de? Yani bir parti liderinin "Seçmen bizim yanımızda" demesi, bir noktada anlam taşımamakta.. "Seçmensiz parti iktidar olur mu" demeyin.. Seçmeni olmadığı halde, Mesut Yılmaz, 28 Şubat'ta nasıl Başbakan olabildi? Tayyip Erdoğan da bunu bildiği için, sürekli "Değiştim" diyor.. "Başörtüsü" benzeri sorunları, siyasal gündeme taşımıyor.. Diyeceğimiz şu.. AK Parti, aday listelerinde mutlaka merkezin özellikle liberal eğilimlerini de yansıtan isimlere yer vermelidir. Örneğin bir "Sami Selçuk Olayı" var.. Hukuk, demokrasi, laiklik gibi konularda, evrensel liberalliğin sözcüsü konumundaki en saygın isim, Sami Selçuk.. Bize göre Sami Selçuk, AK Parti'ye üye olmasa bile, AK Parti listelerinde yer almalıdır.. Bu hukuken mümkündür.. Ve bir aday, parti üyesi olmadan milletvekili seçilirse, zaten o partinin "Doğal Üyesi" sayılır.. Erkan Mumcu'nun katılması, AK Parti imajını zenginleştirdi.. Sami Selçuk, buna daha da derinlik kazandırır.. Böyle meseleleri var AK Parti'nin.. CHP'nin durumuna gelince.. Baykal-Derviş beraberliği, bu parti için, şu anda olumlu gelişmelerin nedeni olarak görülmekte.. Bu satırların yazarı, "Kökten CHP'li" bir ailenin üyesi olarak, 1950'nin 14 Mayıs'ından beri hemen her seçimi içinde yaşadı.. Ve "Nasıl olsa seçimi kazandık" sendromunun, hayal kırıklığı ile biten sonuçlarına da tanık oldu.. Bu kader ilk defa, 1970'lerde, "Ortanın Solu"nun, Turan Güneş gibi eski Demokratlarla merkeze kayması sayesinde değişti.. CHP ilk kez bürokrasinin, eşrafın, seçkinlerin partisi olmak konumundan çıkıp, geniş halk kitlelerine açıldı 1973 seçimlerinde.. Oysa CHP şimdi özellikle "Derviş Faktörü" ile yine "Seçkinler Partisi" konumunda.. TÜSİAD'ın ve laikçi kentlilerin içten benimsediği bir partinin, geniş ve bunalmış halk kitleleri ile aynı titreşim katsayısını tutturması zordur.. Yani CHP, belki İMF'ye güven verir ama.. Bu, seçmenin de aynı şeyleri hissedeceği anlamına gelmeyebilir.
ŞAKA
Derviş'e karşı Vural Savaş!..
Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısı Vural Savaş, törenle DSP'ye katılmış.. Derviş'in CHP'ye katılmasına karşı, demek Ecevit'lerin cevabı bu.. Bakalım "Sol"da, "Militan İMF'ciler" mi, "Militan Demokratlar" mı kazanacak?
11 EYLÜL VE SONRASI
Hiçbir şey, eskisi gibi değil!..
11 Eylül terörist saldırısının 1'inci yıldönümü bu hafta.. Aradan geçen bir yılda, dünya politikasında yer alan değişiklikleri gözden geçirdiğiniz zaman, 11 Eylül'ün, 21'inci Yüzyıl'ı derinine etkileyecek "ilk en önemli olay" niteliğini taşıdığını kolayca görebilirsiniz.. "Asimetrik Tehdit" kavramı, 20'nci yüzyılın konvansiyonel ve stratejik savaşlarının yerine ikame edilmiş durumda.. Aynı şekilde, tek süper güç Amerika da, "ilan edilmemiş bir savaş"ı, 11 Eylül'den beri, sınırları belli olmayan bir coğrafyada sürdürüyor.. Afganistan bu savaşın sadece bir cephesini oluşturuyor.. Aralarında Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Mağrip devletlerinin de bulunduğu topluluklar, "Şüpheliler" listesinde.. Irak'ın Saddam'ı gibi, Humeyni ideolojisinin İran'ı da "Düşmanlar" arasında.. Bu "Global Gerginlik"in, Türk iç politikasına yansımaması mümkün değildir.. Yani hepimiz, "11 Eylül sonrası" dünyanın, eskisinden farklı olduğunu bilmeliyiz..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |