T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Her şeyi bilen adam

İstihbarat örgütleri başkanları dünyada ve ülkelerinde meydana gelen ve gelecek her şeyi bilirler mi?

Düşünün. MİT müsteşarısınız... Hergün, devletin en hassas koltuklarında oturan kişilere üzerinde 'kozmik' işareti bulunan 'sır' bilgiler gönderiyorsunuz... Bunların içinde gizli örgüt hazırlıklarından komşu ülkelerin ekonomik performanslarına kadar pek çok ayrıntı bulunuyor... Bu arada, 'örtülü operasyonlar' konusunda da, ileride hesaba çekilmemek için, siyasi sorumluları haberdar ediyorsunuz... Kısacası, bazılarının öğrenebilmek için sağ kolunu verebileceği pek çok bilgiyi yetkililere gönderiyorsunuz...

Herhalde, başkalarına bildirdiklerinizden çok daha fazlasını, 'sadece sizin gözleriniz için' hazırlanmış raporlardan biliyorsunuzdur. Mehmet Ali Ağca niçin Papa'yı öldürmeye kalktı? Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı gibi aydınlar, Ahmet Cem Ersever, Tarık Ümit ve Mahmut Yıldırım (Yeşil) gibi istihbarat elemanları niçin ve hangi eller tarafından öldürüldü? Hangi bankacı, kimleri, ne için maaşa bağladı? 11 Eylül'e nasıl gelindi? Hangi kurumda, kimleri, istihbarat elemanı olarak besliyorsunuz? Hatta, ABD'de Bush ve takımı Irak'ı ne zaman vurmayı, ne zaman durmayı düşünüyor?

Oturduğunuz koltuk sayesinde öğrendiğiniz bu bilgilerin büyük bir bölümünü sizi o koltuğa oturan siyasilerle bile paylaşmadığınız halde, hiçbir siyasi sorumluluğu bulunmayan, dahası sıkıştığında o bilgilerden istifade etmeyi düşünebilecek birine aktarır mıydınız? Hiç sanmıyorum. İstihbarat örgütlerinin başına getirilecek kişilerde ilk aranacak özelliğin 'ketumiyet' olması gerekir...

Bir siyasinin hassas bilgilere en yakın duranı, 'örtülü ödenek' hesaplarını onaylamakla görevli kişidir. Aslında, mevzuat, 'örtülü ödenek' konusunu başbakanın ilgisine terk etmiştir; o da yüzde 100 emin olduğu bir bakanın namusuna... Süleyman Demirel'in örtülüden sorumlu tuttuğu bakan Ekrem Ceyhun'du sözgelimi; yâr-ı vefakârı olarak hâlâ Demirel'le birliktedir Ekrem Bey... Bülent Ecevit'in Hüsamettin Özkan'ı 'örtülü' sorumlusu yapması, bu bakımdan, anlaşılabilir bir tasarruftu...

'Örtülü' dediğiniz devletin seyir defteri veya karakutusudur; bütçe kalemleri içerisinde gösterilemeyen bütün harcamalar oradan yapılır. Genelkurmay'a, MİT'e, Emniyet'e, dışişlerine ihtiyacı olan kaynaklar oradan aktarılır. Dışarıdaki ajanlar oradan beslenir. İç ve dış operasyonlar için gerekli para oradan verilir. Örtülü ödenek harcamalarından haberdarsanız, MİT müsteşarının bildiklerine yakın bir bilgiye ulaşırsınız...

Bu sebeple, örtülü ödenekten harcanan paraları başbakan onaylar, ilgili bakan yıllardır aynı görevi yürüten memur aracılığıyla icabına bakar ve harcamayla ilgili belge hemen yok edilir. Bir tek belgeden belki bir şey çıkmayabilir, ama bütün belgeler ele geçerse, devletin güvenliği tehlikeye düşebilir endişesiyle...

Geçen haftanın neredeyse bütününü kapsayan 'örtülü ödenek' tartışmaları sırasında korkulanın başa geldiği görüldü. Başbakanın örtülü ödenekle ilgilenmesi için görevlendirdiği bakan, harcamaların belgelerini, yasa yoketmesini emrettiği halde, saklamış... Eski bakan, "İyi ki saklamışım" diyor sevinçle... Sevinmesinin sebebi, örtülü ödenekten usulsüz harcamalar yaptığı yolundaki iddiaların cevabı elindeki belgelerde... "Başbakan istesin, hepsinin hesabını kalem kalem vereyim" diye meydan okuyor...

Başbakan böyle bir talepte bulunamaz. Tersine, böyle bir taleple karşılaşan başbakan, kendisinin onayıyla yapılan harcamaların ortalığa dökülmesinden rahatsız da olur. Nitekim, Hüsamettin Özkan'ın, Hürriyet gazetesi ve Ertuğrul Özkök aracılığıyla yaptığı bu meydan okuma etkisini gösterdi ve örtülü ödenek tartışmaları bitti. Özkök, "Belgeleri gördüm" diyor. Belgelerden, MİT, Genelkurmay ve dışişleri gibi devlet kurumlarına para aktarıldığı anlaşılıyormuş... Devletin maaşa bağladığı kişiler de varmış listede. "Bir çanta içinde elden bazı kişilere, 'özel hizmet' için verilen dolarlar da var mı?" sorusunun cevabını da sunuyor Özkök: "En azından son dönemde bu tür uygulama çok çok az."

Görüyorsunuz, nereden nereye geldik? Devletin istihbarat örgütünün başındaki kişiden bile kıskanılacak bilgi, son dört yılın bütün örtülü ödenek hesaplarını gözden geçirebilen bir gazete yöneticisine emanet edilmiş oluyor. Devlet 'örtülü' biçimde kimlere maaş ödüyor? Çantalar içerisinde dolarlar verilerek gerçekleştirilmiş kaç 'örtülü operasyon' yapılmış? Bunları artık Ertuğrul Özkök de biliyor...

Bazıları konuyu olağanüstü hafife alıyorlar. Bunlardan biri de başbakan Bülent Ecevit. Hürriyet gazetesi aracılığıyla, dün, "Bu konu artık kapansın" dileğini duyurdu Ecevit. Belgeleri Hürriyet'e sunan kişi de herhalde bunu bekliyor. Eh, o halde, 'örtülü ödenek' konusundaki iddiaları rafa kaldırabiliriz... Öyle mi?

Bu işlerden anlayan bir dostum, "Bilgi sağlığa zararlıdır" der durur. Endişeye sevk etmek istemem, ama yine de şu kadarını buraya kaydedeyim: Ertuğrul Özkök ciddi bir hata yaptı. Dünyanın en tehlikeli metaı hidrojen bombası değil, bilgidir... Görmemesi gereken bir şeyi görmek, bilmemesi gereken bir bilgiye sahip olmak çok tehlikelidir...

Hürriyet yönetmeninin öğrendiklerini bilmek istemezdim.


9 Eylül 2002
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED