T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Atın önüne et, aslanın önüne ot!

29 Mayıs tarihli yazımı aslında sözlerimi tamamlayamadan, "Vasıflı kaynakları zekice kullanma ya da oluşturma noktasında gösterdiğimiz ehliyetsizliğimize 'dur' dediğimiz gün hesaplar alt üst olacaktır. Ben buna bütün benliğimle inanıyorum. Ayrıca inanıyorum ki, atın önüne et, aslanın önüne ot koymaya devam ettikçe de bu zilletten asla kurtulamayacağız" diyerek bitirmiştim. Bugün izninizle bu konuda bir iki tespit ve otokritik yapmak istiyorum.

Bunu yapmak zorundayız çünkü yönetimin her kademesinde hem siyasal yönetimde hem özel sektörde atın önüne et aslanın önüne ot koymaya aralıksız devam ediyoruz.

Yönetim anlayışımız hâlâ ataerkil yöntemin bir adım ötesine geçebilmiş değil. Oysa, yöneticilerin otoriteye bağlı gücünün, günümüzdeki bilgiye ve yönetebilme yeteneğini geliştirmeye kaydığı görülmektedir.

Biz hâlâ dayatmalarla ve sesimizi yükselterek bir yerlere varamadığımızın farkında değiliz.

İnsancıl yönetim çağında yönetimde amaç, önce insanı kazanmak sonra etkili ve verimli çalıştırmak ve başarılı olmaktır.

İnsanların gönlünü kazanarak çalıştırma başarıldığında, başarının da yakalanacağı gerçeğini elimizin tersiyle itiyor ve gönül yıkmaya kalp kırmaya devam ediyoruz.

Bu mantıkla hareket ettiğimiz için de bizimle çalışanları birer köle gibi değerlendiriyor ve onlara ehliyetlerine göre değil kendi isteğimize göre görevler veriyoruz, kaliteli insanları başarısız gösteriyoruz. Kalitesiz insanların zaten başarı diye bir kaygıları yok. Aslanın önüne ot koyuyoruz sonra da aslan gibi insanları başarısızlıkla suçluyoruz.

Doğaldır ki, aslana at muamelesi, ata da aslan muamelesi yapılırsa ne aslandan ne da attan fayda elde edilemez.

Hükümette, bürokraside, siyasi partilerde, derneklerde, vakıflarda ve hatta bazı özel sektör işletmelerindeki başarısızlıkları şöyle bir tetkik edin orada göreceğiniz en büyük eksiklik yönetim eksikliğidir.

Hasbelkader yöneticilik makamına getirilmiş ehliyetsiz kişiliklerin yönetimindeki koca müesseselerin ufak tefek işlerle meşgul olduğunu görürsünüz.

Çünkü, hasbelkader yöneticilik makamına ulaşanlar için, başarılı olmak önemli değildir. Bu tipler için başarı kendi duygularını tatmin etmektir. Ebediyen o makamda kalmak için çırpınırlar. Çalışanlardan ve üretenlerden hoşlanmazlar. Bu nedenle rakip gördükleri herkes onlar için başı ezilecek yılandır. Ve öyle de yaparlar. İşbirliğinden danışmaktan, dayanışmaktan ve kendilerini geliştirmektense herkesi düşman ilan ederler. Yönetmekten ziyade çalışanlara zulmetmek en büyük stratejileridir. Sorunların üstesinden gelemezler. O halde yapılacak tek şey vardır. Sorunları büyütmek. Onlar da öyle yaparlar. Sorunları büyütürler ama başarısızlıklarını asla kabul etmezler ve başarısızlıklarını başarı gibi göstermeye çalışırlar. Bu tip yöneticiler işletmeler ya da organizasyonlar için kangren olmuş bir uzuv gibidirler. Bu tip yöneticiler başarıyı engelleyen gereksiz yöneticilerdir. Bu yöneticilerin yoklukları varlıklarından daha iyidir. Çünkü organizasyondaki beşeri ilişkileri darmadağın ederler. Çalışanların motivasyonunu, moralini iş barışını bozarlar. İş verimini düşürürüler.

İşletmeleri ve organizasyonları verimsizliğe sürükleyen sebepleri kısaca şu şekilde özetleyebiliriz: Güven duyulmayan yönetici ve yönetimler, motivasyona önem verilmemesi, motive aracı olarak ödüllendirme biçimlerinin geliştirilmemesi, merkezileşmiş yönetim biçimleri, yöneticilerin inisiyatif kullanma yetkilerinin olmaması, değişimlerin ve yeniliklerin izlenmemesi, katılımcı yönetim tekniklerinin bilinmemesi ya da uygulanmaması ve iletişim sorunlarıdır.

Aradığımız insanın telefonunu doğru çevirmezsek hiçbir zaman ona ulaşamayız. Sorun telefonda ve numarada değil, sorun numarayı yanlış çevirenlerdedir. Biz başarı merkezini arıyoruz diye hep beceriksizlik merkezinin telefonunun çevirirsek, başarıya ulaşabilir miyiz?

Sözüm herkese, hükümete, partilere, vakıflara, derneklere ve hatta özel kuruluşlara.

Aslanın önüne et koyun, atın önüne ot ve çevirdiğiniz telefon numarasının doğru numara olduğundan emin olun.

Sadece bu kadarını yapın yeter, gerisi gelir.


9 Haziran 2002
Pazar
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED