|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
1989 yılından bu yana ilan edilen yeni dünya düzeni 11 Eylül sürecinde gerçek hüviyetini olanca çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Ve bize açık bir şekilde dedi ki: "Üçüncü Dünya ülkeleri, özellikle de İslam ülkeleri bizim çıkarlarımıza aykırı hareket etme hakkına sahip değiller. Biz, çıkarlarımıza karşı gördüğümüz ya da gelecekte karşı çıkabileceğini sezdiğimiz her düşünce ve oluşuma ülkelerin tahribi pahasına asla izin vermeyiz." Globalleşme diye bize yutturulan sözde insan hakları, demokrasi ve özgürlüklerin hepsi kuru bir palavranın ötesine geçemedi. Globalleşme aslında açık bir aldatmacadan başka bir şey değildi ve maalesef bu aldatmacaya karşı Müslüman çevreler yeterli tepkiyi gösteremedi. İnkılâb Yayınları'dan çıkan "Globalleşme Bir Aldatmaca mı?" isimli kitap bu bağlamda belki küçük bir deneme ama birçok konuyu gün ışığına çıkarması açısından da oldukça faydalı ve önemli bir eser. Eserde globalleşme mimarlarının İslam dünyasına bakışlarının da bir özeti yapılmış. Mesela Batı, Allah'ın ve Peygamberi'nin istediği gibi bir İslam yerine kendi çıkarlarına uygun bir İslami dünya görüşüne destek vermeyi (s.43) benimsemiş ve ilgili olduğu kimi ülkelerde demokrasi ve insan haklarının yokluğunu hiç dile getirmemiştir; çünkü onun nihai ilgisi sadece kendi stratejik çıkarlarını korumaktan (s.63) ibarettir. Uluslararası sıcak bölgelerin birçoğunun İslam dünyasında bulunması bir rastlantı değildir. (s.75) Dünya nüfusunun %22'sini oluşturan ve muhtemelen 30 yıl içinde yalnızca % 16'ya düşecek olan Batı, dünyanın toplam kaynaklarının %70'ini tüketmekte olup, üç temel endişesi bulunmaktadır: Üçüncü Dünya'nın demoğrafik yükselişi, Yahudi-Hristiyan ahlakı ve Japonya. (s.76) Globalleşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkan (s.105) glokalleşme (yerelleşme) İslam'ın anlamı ve Müslümanlar'ın kimliği üzerinde korkunç tesirler bırakmıştır. Kanaatimizce 'glokal siyaset' İslam'ın imajına ve Müslümanlar'ın kimliğine enikonu bir tecavüzde bulunmuştur. İslam İslam olalı, İslam'ı müminlerinin bile kalplerinden zerre zerre silmek maksadıyla çarpıtmak, yapı bozumuna uğratmak, yanlış resmetmek ve yanlış kurgulamak için böylesine hususiyetle tasarlanmış söylemlerin taarruzuna uğramamıştı. İslam'ın dünya çapındaki resmi, onun çağdaş dünyada yeri olmayan, ataların zamanında kalmış ve tarih dışı göstermek için çizilmiştir. Dindar Müslümanlar, Orta Çağ kafalı ve insan duyarlığından yoksun, akıldışı ve uzlaşmaz insanlar olarak tasvir edilmektedir.(s.108) Küreselleşme söylemiyle ortaya çıkanların 11 Eylül'den sonra İslam topraklarına doğrudan saldırıya geçmesi ise çok anlamlıdır. Afganistan'a yapılan saldırıyı, Filistin'deki katliam izledi. Irak'ı, İran'ı, Sudan'ı hiç gündemden düşürmüyorlar. Şimdi Pakistan topun ağzında duruyor. Bush'un son olarak Putin'le buluşması Çeçenistan konusunda herkesi tedirgin etmektedir. Globalleşme (küreselleşme) mantığı İslam ülkelerini eğitim programlarındaki işgalden tutun işgal edilmiş topraklarını savunan Müslümanlar'ı terörist ilan edip yok etmeye kadar her türlü gayr-i insani yöntemi maalesef benimsemiş bulunuyor. Bugünkü şekliyle globalleşmeden ne kadar insan yararlanmaktadır? Üçüncü Dünya'nın üst zümresi dikkate alınmazsa globalleşmeden sanayileşmiş ülkelerin zenginleri yararlanmaktadır. Fakir az gelişmiş ülkelerde dünya nüfusunun beşte üçü, gelişmekte olan ülkelerde beşte biri, sanayileşmiş ülkelerde beşte biri yaşamaktadır. En önemli payı %5'lik kesim alıyor. Bu da takriben 60 milyon insan olup, 6 milyar dünya nüfusunun %1'ini teşkil ediyor.(s.245) Medyada sözü dinlenen politikacılar ve sanayicilerdir. Bunlar globalleşmeyi eleştirmezler. Çünkü bundan kazanç sağlayan onlardır. Politikacılar sanayicilerden aldıkları bilgilerle önemli görünen serbest piyasa ideoloğu konumu almaktadırlar. (s.252) Medyaya hakim olan kendi konumunu güçlendirme nüfuzuna sahip olur. Herkese yayılmış bir fikri sorgulamak zordur. (s.253) "Globalleşme Bir Aldatmaca mı?" isimli kitap, konuyu enine boyuna tartışan sonunda da "Globalleşme'nin 10 yalanı " diye ilginç bir bölüm ile biten önemli bir eser. Kitabı okudum ve bir hayli not aldım ancak bir makalede daha fazlasını aktarabilmem takdir edersiniz ki mümkün değildir. İnkılab Yayınları (tel&faks:0212/521 57 76-524 44 99)sahibi değerli dostum Hasan Güneş Bey'e bu eseri dilimize ve kültürümüze kazandırdığı için teşekkür etme ihtiyacı hissediyorum. Evet, bugün globalleşme(küreselleşme) görüldüğü kadarıyla İslam dünyası için çağdaş sömürü düzenini ikame eden bir felaket olarak ortaya çıkmıştır. Ancak herhangi bir toplum bir medeniyetin izlerini taşıdığı sürece orada globalleşmenin (olumsuz yönüyle) asla gerçekleşemeyeceğini de (s.16) unutmamamız gerekiyor. Elbette ki globalleşmenin iletişim ve benzeri teknolojilerdeki artılarını reddetmek mantık dışıdır, ama katliamı dahi göze alan sömürge anlayışını benimsemek de en az o kadar mantık dışıdır. Vasıflı kaynakları zekice kullanma ya da oluşturma noktasında gösterdiğimiz ehliyetsizliğimize "dur" dediğimiz gün hesaplar alt üst olacaktır. Ben buna bütün benliğimle inanıyorum. Ayrıca inanıyorum ki, atın önüne et, aslanın önüne ot koymaya devam ettikçe de bu zilletten asla kurtulamayacağız.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |