|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tayyip Erdoğan ilk iftarını gizlice bir fakir evinde açmaya niyet ederken, medya mensuplarına yakalanıyor. Televole zihniyeti sordukça soruyor. O gün sorulanlar kesmiyor, ertesi akşam Kanal 7 Ana Haber bülteninde fakirhanesi "şereflendirilen" ve kendisiyle muhtemelen aynı yaşta olan muhabir tarafından "Dönüş teyze" diye hitap edilen kadına Tayyip Bey'in ne yediği soruluyor. "Kuru fasulye pilav" cevabını almak için tekrar tekrar soruyor muhabir. Bu ülkede her şeyden en ziyade habersiz olanlar muhabirler. İki milyon işsizi olan Türkiye'de o Ramazan akşamı milyonlarca insanın evinde kuru fasulye ve pilav çok lüks yemek hükmündeydi. Ne ki muhabir bunu bilemeyecek kadar uzaklardan. Mars diyarından. Türkiye'de ilk defa, seçim kazanmış bir partinin genel başkanının iftarını fakirhanelerde açması haber değeri taşıyor elbet. Sembolik önemi çok büyük. Ne var ki bu haberi değerli kılacak haber dili, "tele-vole" yaklaşımlardan başka bir televizyon dili tutturamamış muhabirin dilinde parçalayan, doğrayan, ezen bir üsluba dönüşüyor. Ezen dil, hiçbir şeye sahip olmayanların hayatını yağmalayıp, gönül alma niyetiyle çalınmış kapıyı şow malzemesi olarak paketlemek istiyor. Muhabirin tek amacı var. Kameramandan ne kadar bakımsız bir ev olduğunu ispat etmesi için ikide bir tekrarladığı "duvarları çek" ihtarıyla; tekrar tekrar iftarda ne olduğunu sorup aldığı kuru fasulye pilav cevabıyla; başbakan adayının "bu kadar fakir bir sofraya tenezzül" ettiğinin altını çizmek. Post modern zihniyetin fakirliği pis, kaçınılması gereken, kifayetsiz tüketici olarak değersiz bir kategoride sunmasının etkisini sonuna kadar içselleştirmiş "genç" muhabir. Fakirlere Allah'ın emaneti gözüyle bakılan bir dinin mensubu olduğunu ihtimal hiç hatırlamıyor bile. II. Herkes fakirliği ambalajlayıp satmak peşinde. Raitingi en yüksek kart fakirlik kartı. Tele vole dünyalardan ödünç alınmış dil ile tele-fakir programlar yapılıyor. Merhem olması gereken dil parçalayan inciten bir dil oluyor fakir insanları malzemeye dönüştürme telaşı içinde. Bunca yıl unutulmaz Ramazan programları hazırlamış olan Kanal 7 ambalajlanıp sunulan fakirliğe ayak uydurmasıyla derin bir hayal kırıklığı yaşatıyor bu Ramazan. Zengin ile fakirin aynı sofrada iftar açtığı geçmiş zamanları diriltmek adına post-modern bir imha anlayışıyla fakirler eziliyor. Stüdyoya gelen "fakirler" sadece zenginlerin zenginliğini daha belirgin kılmak üzere bir dekor olarak yer alıyor. Başlarının üzerine asılması gerekirken asılamamış "dikkat bu fakirdir" levhasının yokluğunu hissettirmemek üzere, sunucu sık sık fakirlerin fakirliğini belli edecek sorular soruyor. Olmadı "fakirlerle zenginler aynı sofrada" deyip, günün zengininin henüz programa ulaşamadığını zikrederek fakirlerin "burada" oluşunu çerçeve içine alıyor. Fakirlerle zenginleri aynı masada buluşturma adına fakirleri dekora dönüştürüp fakirlik-zenginlik zıtlığı üzerinden zenginliği kutsadığını farketmiyor bile. Veren elin alan elden üstünlüğünü fakirlerin başına vura vura ispat etmeye çalışmak ne kadar İslami? Ne kadar insani?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |