|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kadîm zamanlarda, ders vermek için her yere seyahat eden ünlü bir Grek bilgini vardı. Bu tür insanlara Sofistler deniyordu. Bir keresinde Küçük Asya'daki bir ders gezisinden Atina'ya dönen bu ünlü Sofist sokakta Sokrates'e rastladı. Sokaklarda avare avare dolaşmak ve insanlarla konuşmak, sözgelimi bir 'ayakkabı'nın ne olduğu hakkında bir ayakkabı tamircisiyle konuşmak Sokrates'in alışkanlığıydı. Sokrates'in "şeyler"in ne olduğundan başka hiçbir konusu yoktu. — "Hâlâ orada mı duruyorsun?" diye sordu Sokrates'in bu çok gezen Sofisti, küçümseyici bir edayla, "ve hâlâ aynı şey hakkında aynı şeyi mi söylüyorsun?!?" — "Evet" diye cevap verdi Sokrates, "öyle yapıyorum. Fakat sen... çok açıkgöz olan sen hiçbir zaman aynı şey hakkında aynı şeyi söylemiyorsun!" Martin Heidegger'in "Modern Bilim, Metafizik ve Matematik" başlıklı dersinde anlattığı bu hikayeden, 'gelişme', 'değişme', 'yenilenme' vb. parlak kavramların içerikleri sorgulanmamış ikna ediciliğine yaslanmayı marifet bilenlere, dolayısıyla 'çürüme'nin de en nihayet bir 'değişim' düzeyinden ibaret olduğu îmalarına karşı "Siz hâlâ orada mısınız?" yollu tahfiflere yeltenenlere nisbetle çıkarılması gereken pekçok ders var hiç kuşkusuz. Malum, Sofistlerin hakikati talep etmekle, araştırıp sormakla, sorgulamakla bir alâkaları yoktu. İkna edici olmayı başarmak ve bu tür başarıları arzulayanları eğitmek bu zevatın başlıca görevleri arasındaydı. Para da kazanıyorlardı tabiatıyla. Konuşarak, tartışarak para kazanmayı meslek edinmişlerdi çünkü. Onlar nezdinde hakkın, hakikatin kendisi değildi önemli olan, bilakis kendisine istinad edilecek muhkem bir noktanın ya da başka bir deyişle sabit bir istinadgâhın bulunmadığını, bulunamayacağını göstermek ve böylelikle heveskâr kitleler nezdinde şöhret kazanmak yeterliydi. — "Hâlâ orada mı duruyorsun ve hâlâ aynı şey hakkında aynı şeyi mi söylüyorsun?!?" Bir düşünsenize, bügün böyle bir soru karşısında kalan ve kalacak olanların iftiharla "Evet hâlâ buradayım ve hâlâ aynı şey hakkında aynı şeyi söylüyorum" cevabını verebilmelerini tahayyül etmek ne kadar da güç görünüyor! Kadı Beydavî ahvâlde ısrar etmenin tehlikeli sonuçlarına dikkat çekmekle birlikte, bunun aksine melekelerde gevşek davrananların da helâk olacaklarını söyler. Çünkü ahvâl/hâlât (sıfatlar) zâta aittirler ve özleri gereği (zaten) değişkendirler. Bu bakımdan ahvalin subutiyetinde ısrar en nihayet ısrarcıları helak eder. VE fakat melekeler zâtidir. Zâtın, özün, kendiliğin değişmesi demek, kendisine işaret etmenin mümkün olduğu bir şahsiyetin, hüviyetin, mahiyetin ve dahi bir hakikatin ortada kalmaması demektir. Aynı konuda aynı şeyleri söylemek, günümüz zihniyetince tekrar'dan, tekrara düşmekten ibaret addolunuyor. 'Tekrar' artık —ne yazık ki!— içine düşülen bir şeydir, olumsuz bir bir durum, bir duruştur; zira 'kalıcılık' demektir, aynı konuda aynı şeyleri söylemektir. Binaenaleyh tekrar'da olumsuzluğu teşhis edilen cihet esas itibariyle kalıcılık, yani sübutiyettir. Oysa psikolojik bakımdan olumlu bir duruma işaret eden 'huzur' ve 'sükûn' sözcüklerinin her ikisi de –tıpkı 'tekrar' gibi— hareketsizliğe, sübutiyete, kalıcılığa işaret eder. (Her iki sözcüğün de "hazır olmak", "sâkin olmak", vb. türevleri hatırlanmalı.) Tekrar'ın ve yanısıra ezber'in klasik eğitimin en asil yöntemlerinden biri olması tam da burada düşünülmeye değer değil midir? Bugünün insanı sürekli hareket halinde. Huzuru kalmadı. Çünkü sabitleri kalmadı. Sükun içerisinde de değil. Çünkü çevreyle birlikte o da sürekli değişiyor, yerini (meskenini) değiştiriyor. Tekrar'dan sıkılıyor, ezber'den nefret ediyor. Aynı konuda aynı şeyleri söylemekten kaçınıyor. Çünkü geçmişini unutmak istiyor, geçmiş unutulamayan demek olsa da. — "Sen... çok açıkgöz olan sen hiçbir zaman aynı şey hakkında aynı şeyi söylemiyorsun!" Önceki soruya cevap vermenin güçlüğüne işaret etmiştik. Peki bu suçlamaya mukabele etmek o kadar kolay mı? Nisyanın en amansız düşmanı 'tekrar' ve 'ezber' hafızayı ışıldatmıyorsa, pekâlâ kolay!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |