T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Herkes adalet odaklı bir ülkede yaşamak ister

Toplumların maddi ve manevi üretim gücü ordularından daha çok haksızlıkları önleyen hukuk terazilerinden gelir. Adalet terazisinin kusurlu olduğu bir toplumda, pazarlardaki terazilerin kusursuz olmasını beklemek mümkün değildir. Çünkü adalet ekonomik, siyasal ve kültürel olsun, her alandaki başarının ana kaynağıdır. Adalet mekanizmasındaki bir hata, ekonomik alana ve değişik yönetim kademelerine katlanarak yansır.

Hukukun siyasallaştığı toplumlarda haksızlıklarla birlikte yolsuzluklar da çığ gibi büyür. Türkiye'de son yıllarda hukuk geçmişte benzeri görülmedik bir biçimde siyasallaştı. Siyasi partiler kapatıldı, vakıf ve derneklerin çalışmaları engellendi, sivil toplum liderleri ve yazarlar hakkında ceza davaları açıldı. Haksızlığa uğrayanlar adaleti Avrupa mahkemelerinde aramaya başladı.

Haksızlığa uğrayan binlerce kişiden biri de Ceyda Ertüzün. Ertüzün, kendisinin hiçbir kusuru olmadığı, acı bir trafik kazasında yitirdiğimiz değerli iktisatçı Prof. Dr. Tevfik Ertüzün'ün eşi, babası ünlü doğum ve kadın hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Cevat Babuna'dır. Eşiyle aynı yıllarda akademik çalışmalara başladık. Rahmetli Ertüzün, benim kısa dönem askerlik arkadaşımdı.

Ertüzün ve kardeşlerini dinlemeden onların nasıl bir haksızlıkla karşı karşıya olduklarını anlamak oldukça zordur. Onların evi yüzlerce polis tarafından kuşatılmış ve aranmış. Rahmetli Akif İnan da yıllar önce, yaptığı bir konuşma yüzünden, benzer bir şekilde Küçükesat'taki evinden alınıp Adapazarı'na sorgulanmaya götürülmüştü. Rasim Özdenören'den, Erdem Bayazıt'a hiçbirimizin gücü "düşünce suçlusu"na böyle davranılmaması gerektiğini devlet görevlilerine anlatmaya yetmemişti.

Yeni yasal düzenlemelere rağmen, uygulamada hiçbir şey değişmedi. Türkiye bir hukuk devleti olamadı. Tek parti döneminin uygulamaları, çok partili dönemdede hiç değişmeden devam ediyor. Çünkü Türkiye'de polisin temsil ettiği devlet, ne yaparsa haklıdır. Polisin görevi, kişinin temel hak ve özgürlüklerini değil, devletin dokunulmazlığını korumaktır. Türkiye'de devlet tartışılmaz, uygulamaları haksız da olsa hiç kimse eleştiremez.

Ertüzün üç yıldan beri, arama sırasında el konulan para ve kıymetli eşyalarını mahkemeden geri almaya çalışıyor. Bugüne kadar el konulan aile kaynaklarının kendisine ait olduğunu isbat etmeye çalışıyor. Eşinin ve babasının akademisyen arkadaşlarından politikacılara kadar geniş bir kesimin şahitlik ve desteğine rağmen, iki genç çocuğunun eğitimi için hayati önem taşıyan tasarrufları kendisine verilmemiş. Aramanın Adnan Oktar davasıyla ilişkilendirilmesi, onu neredeyse suçlu durumuna düşürmüş.

Günümüzde, özellikle Avrupa ülkelerinde asılsız ve dayanaksız ihbar, baskı ve işkence altında polise yapılan itiraflarla, insanlar hakkında soruşturma yapılmıyor ve dava da açılamıyor.

Meclis'te evrensel normlara uygun kanunlar hazırlamak, Türkiye'yi hukuk devleti yapmıyor. Bu yüzden, toplumun çoğunluğu Türkiye dışında yaşamak istiyor.

Dünyanın hangi ülkesinde adil bir yönetim varsa, orası adalet arayan herkesin vatanıdır.


17 Kasım 2002
Pazar
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED