T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Nereye doğru bu gidiş?..

Yüz yıllık bir demokrasi mücadelesi ve yarım asırlık çok partili hayatta, bize "modernleşme"yi önerenler, sonunda "normalleşme" ile, teselli buluyorlar! Ki, 58. Hükûmet'in başbakanı Sayın Gül'le Türkiye, çok şeyi geride bırakmış olacak...

Yarım asırdır ilk defa böyle bir parlamento aritmetiği teşekkül ediyor: 50'de TBMM'de DP ile CHP kalmıştı. Aradan yarım asır geçti, bu sefer de AKP ile CHP var TBMM'de...

Cumhuriyetle vücut bulmuş olan CHP, -istemese de- şu andaki parlamenter yapıyı kabulle yükümlü... Sandıktan böyle bir tablo çıktı. Ve sonunda 550 kişi, "and içerim" diyerek, Türkiye'ye vücut veren Batılı kulvarda koşmaya kendini "millet adına" sorumlu hissetmeye başladı.

AK Parti, her ne kadar "Başbakan adayı olmadan karanlığa koşan bir parti" olarak lanse edilmişse de, bütün muhalifleri ve üçlü iktidarın liderleri, "hezimet"le sandık dışı kaldılar.

Artık suspus oldular!.. Nerede o "siyasî hayatıma malolsa da başörtüsü ile savaşım vereceğim" diyen İstanbul Erkek Lisesi mezunu Yılmaz!..

Nerede o "bu kadına haddini bildirin" deyip parlamentoya gölge düşürerek başbakan olmuş bir Ecevit!..

Ya o "Bozkurtlar'ın dirilişi için Kayseri'nin yaylaları"na çıkan "ululu" Bahçeli?.. Hani nerede?..

Nerede o "Erdoğan çık karşıma, çık karşıma, çık karşıma" diyerek bir siyasal nakarat tutturmuş olan Bayan Çiller?

Sonunda, bu millet "salon beyleri" ile "yalı dilberleri"ne öyle bir ders verdi ki, yarım asır daha bellerini doğrultamaz bir manzara ile imtihan olmuşlardır...

Ellili yıllarda DP sayesinde "demokrasi" kelimesi ile karşılaşan bir Türkiye, "demokrat" sözcüğünü, kendine mal ederek, "demon-krat" veya "demir-kırat"la siyasete "at figürü"nü sokmuştur. Daha sonra ise, ne zaman bir "askerî müdahale" olmuşsa, ardından bir AP, bir MSP ve bir ANAP gelip, demokratik gelişmeyi ve çok sesliliği olduğu kadar demokratik katılımcılığı öne doğru sürüklemiştir.

İşte, AK Parti ile, Türkiye yeni bir sürece giriyor ve "demokratik katılımcılığı" kendi içinde de uygulayıp, Batı ile yarışta, kendi içinden çıkan genç bir nesille Batı'nın "siyaset ligi"nde oynamaya başlamıştır.

Değil mi ki, "siyasî yasaklı bir Erdoğan"ın zaferinden sonra Batılı ülkeler, özellikle de AB ülkeleri, tek muhatap bu "demokrasi havarisi" ile diyaloğa girmeyi istemişlerdir.

Hatta, Sayın Baykal'a bile, Varşova'daki Sosyalist Enternasyonalistler toplantısında, "CHP'nin sosyal demokrat söylemini"değil de R. Tayyip Erdoğan'ın "dindar sosyal demokrat" imajını konuşup, dert yanmışlardır!..

Sayın Sezer'in 58. Hükûmeti kurmakla görevlendirdiği Sayın Abdullah Gül'ün "Köşk"ten çıktığı sıralarda, AK Parti'nin "doğal lideri" Sayın Erdoğan da "acil eylem planı" ile, tarihi bir ana tanıklık edenlere "bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır" diyerek, partisinin Türkiye'ye vereceği bir aylık, üç aylık, altı aylık ve bir yıllık "nizamat"tan bahsediyordu...

İlk aşamada, AK Parti'ye karşı bir kaşık suda fırtına koparmak için, Anayasa'yı "hedefinden saptırıp anti-demokratik bir yöntem" uygulayacakmış gibi bir hava estirenler, sonunda gördüler ki "kollektif bir aklın" ve "maşerî bir vicdanın" ürünü olarak ortaya çıkmışlardır.

Yıllarca parti kavgaları ile yoğrulup kalan bir İtalya'nın, bir komşu Yunanistan'ın bile, "cuntacılarla savaş"tan sonra nasıl bir demokratik yönetime kavuştuğunu herkes gördü!..

Amma AK Parti'ninki ise farklı:

Millete gidildi, sandığa dönüldü ve ortaya çıkan tablo ile nasıl "iktidar" olunur sağduyusunu isbatlandı.

Hani şu meşhur "Üç Tüfenkçiler"deki gibi:

"Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için!" diyerek iktidar olanlar bu sefer de millet için, halk için ve Türkiye'nin geleceği için kolları sıvayarak "namaz"da yüzünü "kıble"ye dönenlerin, iş-güç meselesinde nasıl bir "yüz"le Batı ile masaya oturacaklarını da göstereceklerdir.

Artık bundan sonra, hiç kimse devlet kapısında veya belediye kampüsünde-lojmanında "asık suratlılık"la karşılaşmayacak ve her şey, halk için, hakla beraber yürüyecektir!..

Tıpkı, bereketli gelip, gökten yağan "rahmetle" İstanbul'u sulara garketmiş bir Erdoğan ve arkadaşları, bu sefer de tüm Türkiye'yi bu "bereket, mağfiret ve halas ayları" ile 2003'lü yıllara taşıyacaktır!..

Dileriz "Gül" sayesinde, Mevlâ bu milletin yüzüne gülmüş olur!.. Herhalde, Kayserili Ahmet Hamdi Amca, bu günler için, oğlu Abdullah'ın kulağına "ezan"ı okumuştur.

AK Parti iktidarı niçin kazandı ve niçin başarılı olacak, onları da ilerde yazacağız: Şimdilik, 58. Hükûmet'in kuruluş ve icraatına intizar etmeye devam edelim!..


www.sadikalbayrak.com

17 Kasım 2002
Pazar
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED