T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Susurluk itirafları ve siyaset

Sabih Kanadoğlu dün Korkut Eken'e ilişkin yapılan karar düzeltme istemini reddetti ve "Eken'i ve Susurluk'u aklama kampanyası" hakettiği gibi fiilen suya düştü.

Ardında generaller ve dönemin sivil yöneticilerin bulunduğu, Sabah, Hürriyet, Star gibi gazetelerin aktif bir biçimde yer aldığı bu kampanya ve sonuçları üzerine biraz kafa yormakta yarar var.

Yanıtlanması gereken iki soru var:

Kampanya amacıyla yola çıkılsa da, "küstah bir itiraflar serisi"ne kadar uzanan bu gelişmeler nereden çıktı?

Dahası bu gelişmelerle nereye geldik ?

Önce şunu görmek gerek:

Generallerin malum açıklamayı hangi gazeteye ve gazeteciye yaptıklarını hatırlamamaları, daha doğrusu saklamaları; Sabah ve Hürriyet gazetelerinin ise bu haberi nasıl ürettiklerini ve haber kaynağını açıklamamaları, "bilgi notu"nu andıran bir metni manşetten vermeleri açık bir şekilde, "yargıyı yönlendirmeye yönelik organize bir harekete" işaret etmektedir.

Diğer taraftan, şunu da gözardı etmemek gerek:

Bu kampanya generallerin devreye girmesiyle hız kazanmış olsa da, yeni değildir.

Kampanya Susurluk failleri hapse girme aşamasına geldikleri anda açılmış, bir "kahramanlar furyası" başlatılmış, bu çerçevede Türkiye Susurluk öncesi ilkel tezlere geri itilmeye çalışılmış ve bu niyetle Star, Hürriyet ve Sabah gazetelerin sayfaları kullanılmıştır.

Star gazetesinde Korkut Eken'le yapılan bir "aklama röportajı" ve bu "röportaja verilen destek mesajlarının günlerce devam eden yayını"ndan sonra, Ayşe Arman'ın Hürriyet gazetesinin ekinde Ayhan Çarkın ile yaptığı, "Biz cinayet işlemedik, hainleri öldürdük" havasıyla verilen Rambo söyleşisi devreye girmiş, Özkök'ün, karanlık prensleri için "Kahramanlar hapse girerse, ülkeyi savunacak adam kalmaz, onlara hep ihtiyaç olacak" diyen yazısı zirveyi oluşturmuştu.

Bunu, Sabah'ın Eken'e ağıt yakan, "Madalyalı adam devlete hizmet etti, hapse girdi" manşeti izlemiş, Habertürk televizyonunun "cehalet kokan sorularla ve beceriksizce" yaptığı oturum "Susurluk hükümlerinin güzellemesi"ne dönüşmüş, en nihayet Mehmet Ağar'ın televizyonlara verdiği beyanatlarla, televizyon ekranlarında hukuk ilkelerini ve hukuk devletini hatırlatanlara "hesaplaşmamız henüz bitmedi " türünden tehditleri gelmişti...

O günlerde bu sütunda kaleme aldığımız yazılarla bu kampanyaya dikkat çekmiş, silahşörlerine işaret etmiştik...

Bugün görünen odur ki, "Susurluk'u aklama kampanyası"nın ardında iki faktör yatmaktadır.

Bunlardan birincisi yeniden "faal hale geçen Susurluk çetesi ve patronları"nın hem arkadaşları, hem kendi adlarına yaptıkları, paşaları da içine alan "organize bir girişim"dir.

Ancak Susurluk çetesinin faal hale geçmesi, daha doğrusu böyle cesareti yeniden üretebilmesi, ülkenin genel siyasi halinden bağımsız düşünülemez.

Nitekim AB meselesi etrafında başlatılan "büyük taaruz"un yarattığı ruh hali çerçevesinde, AB meselesi değişim karşıtları ve sistemden beslenenler tarafından bir mıknatıs haline getirilmiştir. Bu çerçevede hemen her sorun ya da değişim gereği AB'nin taleplerine bağlanmakta, kişilerin AB karşısındaki tutumuna indirgenmekte, hepsinden önemlisi adına son derece sahte bir biçimde "milliler ve gayrimilliler" adı verilen bir kamplaşmaya endekslenmeye çalışılmaktadır. Bu çerçevede pompalanan devletçi ve milliyetçi kasırga aralarında Susurluk da olmak üzere hemen her araçla doğrulanmaya gayret edilmektedir.

Susurluk meselesi, basında yer alan kimilerinin adına komik bir şekilde her ne demekse "milli analiz" adını verdiği o malum yazılarla, bu çerçevede kullanılmış ve canlandırılmıştır.

Susurluk çetesi de işte bu ruh halini siyasileştirmeye ve lehine çevirmeye yönelmiştir.

Peki bugün gelinen nokta neresi?

Aslına bakarsanız yarattıkları tüm tahribata rağmen, malum güçlerin böyle bir oyuna girişmeleri pek iyi olmuştur. Zira maskeler düşmüş ve oyun bozulmuştur. Kılınç'ın açıklamaları sonrası olan neyse, şimdi de olan odur:

Müthiş bir meşruiyet kaybı ve yenilgi...

Basındaki kalemlerin büyük bir çoğunluğu, MHP dışındaki tüm siyasi partiler, generallerin açıklamaları üzerine soruşturma açan Bağcılar Savcısı ve Eken'in tashih-i karar talebini reddeden Cumhuriyet Başsavcısı'yla yargı bu kampanyaya başkaldırmıştır.

Bu, demokrasi yolunda kazanılan yeni ve önemli bir kaledir. Kırılma noktası ise, mümkün olabilirse, yargının generallere "suçu övmekten değil, suçu örgütlemekten" soruşturma açmasıdır.

Bilin ki, o gün geldiği zaman bilin ki bu çarpık sistem tümüyle sorgulanma ve yenilenme aşamasına da gelmiştir...

Nitekim "Susurluk'taki devlet parmağı" bir kez daha ortaya koymaktadır ki, "sistemin sivilleşmesi" talebi, "bir marjinallik, bir radikallik meselesi, bir takıntı değil, demokratların sonuna kadar haklı oldukları asli bir mesele"dir.



17 Mart 2002
Pazar
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED