|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ali'yi kucaklayan ilk beyaz adam
Ünlü dünya boks şampiyonu Muhammed Ali'nin hayatını anlatan film gösterime girdi. Will Smith'in Muhammed Ali'yi canlandırdığı film, Müslüman boksörün en fırtınalı yıllarını gözler önüne seriyor. Müslüman olmadan önce Caisus Clay ismini taşıyan Muhammed Ali 1960'lı yılların en meşhur boksörlerinden. Müslüman olduktan sonra iki kez Türkiye'ye gelen Muhammed Ali'yi ilk kucaklayan ilk beyaz adam ise tanıdığımız bir isim: Prof. Nevzat Yalçıntaş. Londra'da doçentlik çalışmaları yaparken tanışıyor Clay ile Yalçıntaş. Avrupa Boks Şampiyonu ile Amerika Boks Şampiyonu arasında dünya şampiyonluğu maçı Londra'da yapılacaktır. Londra'ya gelmeden önce Müslümanlığı seçen, ama Müslümanlığı'nı gizli tutan Cassius Clay'a, Yalçıntaş rehberlik ediyor. Clay Londra'daki maçı kazandıktan sonra yaptığı bir basın toplantısında Müslümanlığı seçtiğini ve ismini Muhammed Ali olarak değiştirdiğini açıklıyor. Nasıl oldu Muhammed Ali ile tanışmanız? "1963 ya da 1964 yılı olsa gerek. Doçentlik çalışmalarım nedeniyle Londra'da bulunuyordum. Evde çalışıyorum. Bir pazar günüydü, kapalı bir Londra havası vardı. Bir telefon geldi Londra İslam Merkezi'nden. Bana oradaki arkadaşım, 'Londra'ya boksörler geldi, Dünya Boks Şampiyonası için. İslam Merkezi'ne uğradılar. İlgilenmek gerekiyor. Sen ilgilenir misin?' dediler. Gençliğimde boks yaptığım için spora meraklıydım. Ağabeyim de boks şampiyonlarındandı.
Beni ilk siz kucakladınız
Ertesi gün buluşabileceğimi söyedim. Muhammed Ali'nin ismi Caissus Clay o sıralar. Telefonunu aldım, aradım. Pazartesi için randevulaştık. Ertesi sabah saat 10.00'da Londra'nın en ünlü meydanı Picadelly Meydanı'nın hemen yanındaki Picadelly Oteli'nin resepsiyonunda buluştuk. Haydarabat Nizam ailesinden arkadaşım Prens Muhsin Ali Han ile birlikte gittik. Görür görmez tanıdım. Selamlaştık. Musafaha ettik. İlk gördüğünüzde ne yaptınız? Hemen sarılıp kucakladım. Clay çok şaşırmış görünüyordu. O da beni kucakladı. Duygulanmıştı. Gözlerinden yaş akmaya başladı. Neden bu kadar duygulandığını anlamamıştım. Benden yaşça küçüktü. Ben otuzunda o ise 22-23 yaşlarında bir delikanlı. 'Neden ağlıyorsunuz, bir hata mı yaptım?' dedim. 'Beni kucaklayan ilk beyaz adam sizsiniz. Amerika'da beyazlar zencilerin elini bile sıkmazlar' dedi bana. Bu kez de ben çok etkilendim. Oysa böyle bir şey aklımın ucundan dahi geçmemişti. İslamiyet bütün dil ve renkleri eşit kabul eden bir din olduğu için karşımdaki adamın siyah mı beyaz mı sarı mı olduğu önemli değildi. 'Dinimiz ırkları ve renkleri ayrırmaz' diyerek karşılık verdim. Sonra birlikte nereye gittiniz? Birlikte Clay'ın kaldığı bir otele gittik, odasına çıktık. Çay, kahve içtik. Boksör olan bir kardeşi ve diğer boksör arkadaşları da vardı. Clay benden kendisine namaz kılmamı öğretmemi istedi. Zaten Londra İslam Merkezi'ne gitmelerinin nedeni de bilgi almaktı. Gizlice Müslüman olduğunu ve maç bitene kadar bunu açıklamamak niyetinde olduğunu söyledi. Otel odasında ben yere bir örtü sererek namaz kılmayı gösterdim. 'Rekatlarda Arapça dua bilmiyorsanız Allah Allah dersiniz' dedim. Çok dikkatli bir şekilde dinlediler, notlar aldılar. Muhammed Ali neden Müslüman olduğunu gizleme ihtiyacı hissetti? Müslüman olduğunu açıklaması halinde bazı tertiplerden kuşkulanıyordu. Bana, "Rica ediyorum Müslüman olduğumu belli etmeyin. Yoksa ne yaparlar yaparlar, elimden alırlar. Rapor falan bahanesiyle ringe çıkmama engel olabilirler. Şampiyon olunca açıklayacağım" dedi. Boks sporuyla uğraştığım için bu tür prosedürleri biliyordum. Haklıydı. Bana bir de plak hediye etti. Amerikalı siyahlar tarafından hazırlanan, duygu yüklü bir plak.
Ali'den Yalçıntaş'a plak
Bir yüzünde zencilerin Afrika'daki hür yaşamlarından kesitler, ikinci yüzünde de beyaz adamların onları nasıl köle yapıldıklarını anlatılıyor. 'Sen eğer eski özgür yaşamına dönmek istiyorsan ruhunu esaretten kurtarmalısın. Senin adın Alber, Simon, George değildir, Hasan'dır, Ebu Bekir'dir, Ali'dir' deniliyor. Bu plağı dinleyen bir zencinin Müslüman olmaması çok zor. Bu maç onun için hayatının en önemli maçıydı. Benim görevim maça kadar kendisine rehberlik etmekti. Maçı seyredebildiniz mi? Maalesef. Salonda izleyemedim. Bana çok bilet verdiler, ama arkadaşlarıma dağıttım, yetiştirmem gereken bir çalışmam vardı. Ama TV'lerde seyrettim, arkadaşlar da anlattılar. İngiliz boksörü yere serdikten sonra seyircilere dönerek başına bir taç koydu. 'Sizin bir kraliçeniz var. İşte ben de kralım' dedi. Maçtan sonra Clay yaptığı bir basın toplantısında Müslüman olduğunu ve Muhammed Ali ismini seçtiğini açıkladı. Bu açıklama ajanslar aracılığıyla bütün dünyaya duyuruldu. Daha sonra da Muhammed Ali'nin bütün maçları dünya Müslümanları tarafından heyecanla izlenen maçlar oldu. Nasıl bir adamdı Muhammed Ali Çok zeki bir insandı. Onun şampiyon olması sadece kaslarının adaleli ve atak olmasından kaynaklanmıyor. Ferdi sporlarda zeka çok önemlidir. Muhammed Ali zekasıyla da kendini kabul ettiren bir insandı. Sadece Müslüman bir sporcu değil aynı zamanda bir İslam mübelliği özelliklerine sahipti. Ali'nin Müslüman olması pekçok kişinin İslamiyet'i seçmesine de vesile olmuştur. Filmi izlediniz mi hocam? Henüz izlemedim. Film gerçekten Ali'nin hayatını çarpıtmadan vermişse, Ali'nin inandığı değerlere aykırı bir tarafı yoksa, elbette herkesin izlemesini isterim. Ben de izleyeceğim.
KELEBEKLER GİBİ UÇARDI...
Muhammed Ali Clay 1942'de Amerika'da doğdu. Müslüman olmadan önce Cassius Marcellus Clay adını taşıyan Muhammed Ali, 1960'da Roma'da yarı-ağır sıklette dünya şampiyonu oldu. Arkasından Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonu oldu. 1965-1967 yılları arasında 9 kez unvanını korudu. 6 Şubat 1967'de Amerika'da Dünya Boks Birliği Şampiyonu Ernie Terrel'i yendi. Amerika'daki ırk ayrımını ve Wietnam savaşını protesto etmek amacıyla askerlik hizmetini yapmadı. Bu nedenle unvanı elinden alındı. Ringlere çıkması yasaklandı. 1970'lerin başında mahkeme ring yasağını kaldırdı. 1974'de yeniden dünya şampiyonu olan Muhammed Ali Clay 1980'lerin başında parkinson hastalığına yakalandı ve ringlerden uzak kaldı. Ali'nin "Kelebek gibi danseder arı gibi sokarım" sözü darb-ı mesel halini alarak 1970'li yıllarda çok kullanılan bir deyim oldu.
İKİNCİ BULUŞMA TÜRKİYE'DE
Muhammed Ali'yle son görüşmeniz?
1970'li yılların ortalarıydı, Türkiye'ye geldi. Sultanahmet Camii'nde muazzam bir toplulukla namaz kıldık. İkinci kez gelişi ise sanırım 1993 yılıydı, TGRT'nin açılışına davet edildi. Ama artık eski Muhammed Ali değildi, hastaydı. TGRT'nin bahçesinde beni görünce birden gözleri pırıl pırıl oldu. Londra günlerinden anlattım, sevinç içinde dinledi. Kendisi konuşamıyordu, kağıtlara yazarak bir şeyler soruyordu, ben de cevap veriyordum. Bill Clinton'un başkanlığı döneminde Atlanta'da Futbol Olimpiyatları meşalesini yakma görevi Muhammed Ali'ye tevdi edildi. Hem bir zenci, Müslüman hem de Vietnam'da savaşmamak için ünvanını tehlikeye atmış bir adama olimpiyat meşalesini yakma görevi verilmesi güzel bir olaydı. Bunu hiç unutamam.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv Bilişim| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
|
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |