T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

G Ü N D E M

Tarık Akan'a kim işkence yaptı?

Tarık Akan'ın, 1980'li yıllarda gördüğünü iddia ettiği işkence ile 28 Şubat süreci arasında ilgi kurması, Türkiye'de işkencenin bittiğini söylemesi kadar hayret verici...

Tarık Akan, 80'li yıllarda Almanya'da yaptığı bir konuşma nedeniyle, Türkiye'ye döner dönmez gözaltına alınmış ve sorgusu sırasında işkence görmüş. 'İçeride' başından geçenleri bugüne kadar en yakınları dahil, kimseye anlatmamış. Ancak yaşadıkları, iç dünyasında öyle büyük bir tahribat yapmış ki, bunu başkalarıyla paylaşmadığı takdirde içini kemirip duran bu sendromdan kurtulamayacağını düşünerek, herşeyi bir kitapta anlatmaya karar vermiş. Anlatmış da...

Tarihe bir anekdot...

Defne Samyeli, "Anne Kafamda Bit Var" adıyla yazdığı kitap dolayısıyla önceki akşam Akan'ı Kanal D'de canlı yayına çakardı. Samyeli, önce kısa, ağlamaklı bir girizgah yaptı: "Türkiye'nin en tanınmış, en yakışıklı jönü" bu ülkede işkence görmüştü... Şaşırmıştı, 'şok' olmuştu. Samyeli sorularını sordu: Nasıl olmuştu niçin olmuştu, bugüne kadar bu olay niçin gizlenmişti... Akan, sözlerine, kitabı kimseyi üzmek, suçlamak niyetiyle yazmadığını vurgulayarak başladı. 'Yakışıklı jön'e göre Türkiye'de 'o günler' geride kalmıştı. Bu ülkede artık bir daha işkence yaşanmayacaktı. Maksadı, 2000'li yılların gençliğine 80'li yıllardan bir anekdot aktarmaktı. Nereden nereye geldiğimizi göstermeye çalışmıştı.

Nitekim, bu ülkede bir '28 Şubat' olayı yaşanmıştı. İyi ki de yaşanmıştı. Bu operasyonda katkısı olan herkesin 'eline sağlık'tı. Aksi takdirde, Amerika'nın yaşadığı 11 Eylül yıkımının birkaç katını Türkiye yaşayacaktı. Tarık Akan'ın, en çok içerlediği nokta ise 'içeride' bir aktör olarak kendisine ayrıcalıklı davranılmamasıydı. "Halka malolmuş bir aktör"ün hiçbir değerinin olmadığını hissetmişti. Emniyet'te bir ara bitlenmişti. Yıllarca bitten arınamadığı duygusunu yaşamıştı. Bu duygunun dayanılmaz baskısından kurtulmak için sık sık annesine koşup, "Anne baksana, kafamda bit var mı?" diye sormuştu.

Defne Samyeli ise Akan'a daha geçen yıl, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa parlamentoda işkence aletlerinin sergilendiğini duyup duymadığını, bunu yaptığı için Sema Pişkinsüt hakkında dava açıldığını, partisinden ayrılmak zorunda kaldığını bilip bilmediğini sormadı. İçinde yaşadığımız günlerde okuma hakkı engellenen yüzlerce genç kızın okul önlerinde fellik fellik kovalandığı, 13 yaşındaki çocukların eline kelepçe vurulduğundan haberdar olup olmadığını da sormadı, Samyeli. '28 Şubat 1997' ile 1980'li yıllarda yaşadığını iddia ettiği olay arasında ilgi kuran Akan'a, "Sana işkence yaptıranlar, 28 Şubat'ta iktidarda olanlar mıydı?" sorusu da yöneltilmedi.

Fazlasıyla egosantrik...

Nihayet Defne Samyeli'den Tarık Akan'a, "Bu anlattıklarınızdan sizin fazlasıyla egosantrik bir kişiliğe sahip olduğunuz sonucuna varabilir miyiz?", buna bağlı olarak, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, atasözünü hayat düsturu olarak benimsediğinizi söyleyebilir miyiz?" türü sorular da gelmedi.

İşkencenin savunulacak tarafı yok. Kime yapılırsa yapılsın, işkeneceye karşı olmak gerek. Tüm hak ihlallerine karşı çıkmalı. İnançları gereği başlarını örten insanların eğitim hakkının engellenmesine '28 Şubat'ın gereği diye alkış tutmamalı, aksine karşı durmalı. Tarık Akan'a da, Sema Pişkinsüt'ün bir dönem başkanlığını yürüttüğü TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nun belirlediği veya belirleyemediği büyük-küçük, kadın-erkek hiçkimseye işkence yapılmamalı. Tarık Akan'ın da böyle düşünmesi beklenirdi...


Mustafa Kahraman


17 Mart 2002
Pazar
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED