|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Korkut Eken, bugünün kamuoyunda, "vatanı için rutin-dışı yöntemlerle mücadele eden ve sonunda ortada bırakılan kahraman" portresini simgeliyor.. Tabiî ki, kimseyi, aynı süreci yaşamış başka isimlerle, tam olarak karşılaştıramazsınız.. Ama bizim yakın tarihimizde, Korkut Eken'le benzer serüvenleri yaşayan, o kadar çok isim var ki.. Bunların hepsi bir döneme kadar "kahraman" olarak görülmüş ve sonra, idam bile edilmişlerdir.. Örneğin Topal Osman var, 1920'li yıllarda çok tartışma konusu olan.. Topal Osman Ağa (1883-1923), Giresun'da doğdu.. Balkan Savaşı'na (1912) gönüllü olarak katıldı ve bacağından yaralandı.. 1'inci Dünya Savaşı'nda da gönüllü olarak Kafkas Cephesi'nde çarpıştı.. 1919'da Kurtuluş Savaşı başlayınca, gönüllü birliklerle Karadeniz'deki Pontus-Rum çetelerine karşı mücadele başlattı.. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Giresun şube başkanı oldu.. 1920'de, Mustafa Kemal, Topal Osman'ı Ankara'da Muhafız Kıtası Komutanlığı'na getirdi.. Koçgiri ayaklanmasını Topal Osman bastırdı.. Sakarya Savaşı'na 47'inci Alay Komutanı olarak katıldı.. Bu noktaya kadar, Topal Osman Ağa, tam anlamıyla bir "kahraman"dır.. Ulusu ve devleti tarafından gözetilen, el üstünde tutulan bir isimdir.. Bugün internette bir arama motoruna girip, "Topal Osman" yazın ve "ara"ya tıklayın.. Sayısız belge, bilgi ve fotoğraf çıkar karşınıza Topal Osman'la ilgili.. Örneğin Anadolu'daki yenilgilerini bir soykırım olarak sunan Yunanlılar'ın internet sitelerinde (www.greece.org/genocide/quotes/photos/turks.), Topal Osman'ın, Atatürk ve İnönü'nün yanında çekilmiş samimi fotoğrafları bile vardır.. Bunun gibi, "Mütareke"de de, Topal Osman "Ermeni Tehciri" nedeniyle aranan isimlerdendir.. Yani Topal Osman, ülkenin birliği ve bütünlüğü için, "iç ve dış düşmanlar"a karşı, "hem kurşun atmış, hem de kurşun yemiş" bir kahramandır.. "Ankara" ile izdüşüm içinde olması, onun, muhalifleri de "düşman" nitelemesine sokmasına dayanır.. Doğan Avcıoğlu'nun "Milli Kurtuluş Tarihi"nde kaynak olarak kullandığı "Kitapçızade İbrahim Hamdi"ye göre, kendisi gibi düşünenler Erzurum Kongresi'nde "muhalif" damgası yiyince, Giresun'da yaşamaları, Topal Osman yüzünden imkânsız hale gelmiştir.. İbrahim Hamdi, sonunda İngiltere'ye kaçar.. Böyle, muhalifleri susturmak olayları çoktur ve hepsinde Topal Osman'ın adı geçmektedir.. Bunun gibi Trabzon'da da "Yahya Kahya"nın milis güçleri, mesela Türkiye Komünist Partisi Başkanı Mustafa Suphi'yi öldürmüştür.. Ama Yahya Kahya, Enver Paşa'ya kayınca, 1922 Temmuzunda öldürülür.. Topal Osman, kahramanlıktan "mahkûm ve maktul" sıfatına nasıl ulaştı? Mart 1923'te, TBMM'deki muhaliflerle, Mustafa Kemal çok sert tartışmalar yapar.. Trabzon milletvekili Ali Şükrü, bu tartışmalarda muhalefetin sesi olmuştur.. Çıkan kavgayı, o sırada Meclis'i yöneten, Ali Fuat (Cebesoy), masasının üzerindeki hokkayı atarak önlemiştir.. Ve 26 Mart günü, Ali Şükrü Bey öldürülür.. Fail bellidir.. Topal Osman!. Atatürk, bir hücûm planı yapıp, İsmail Hakkı (Tekçe) Bey'e verir.. Topal Osman da kuşatılıp öldürülür.. Ve birkaç gün sonra, Meclis kararı ile cesedi gömüldüğü yerden çıkartılıp, Meclis'in kapısı önünde idam edilir.. Özetle kahraman olunabilir.. Ama kahraman kalmak kolay değildir.. Adamın cesedini bile asarlar bazan..
ŞAKA
Sinan Çetin'in hatası
Liberal Demokrat Parti'nin "Genç Yunuslar"ı tarafından "2001'in en iyi filim yönetmeni" seçilen Sinan Çetin, plaketini alırken şaşkındı.. - Ben Türkiye'de ödül almaya alışık değilim, dedi.. Sinan Çetin, bu konuda kabahati kendinde aramalı.. "Başarılı" olmak yerine "önemli" olmaya oynasaydı, ne ödüller alırdı kimbilir..
MHP MUHALEFET Mİ?
Anlayan beri gelsin!.
Anlamakta zorlandığımız durumlar o kadar çok ki.. Örneğin Avrupa Birliği'nin "Ortak Pazar" olarak kuruluşu 1957.. Türkiye'nin üyelik başvurusu aynı yıllarda.. 1963'de Ankara Antlaşması ve 1973'te Katma Protokol var.. 1989'da üyelik başvurumuz, 1995'te Gümrük Birliği gelmiş.. 1999'da Helsinki Bildirisi'ni imzalamışız.. Yani Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne uzanan ince ve uzun yolu, yarım yüzyıldır devam ediyor.. Daha önce de 1949'da Avrupa Konseyi'ne, 1952'de NATO'ya girmişiz.. Bütün Batı ve Avrupa kurumlarında varız.. Ve 2002 yılında "milli menfaatler" benzeri gerekçelerle, Avrupa'nın Türkiye'yi bölmek istediği, ulusal egemenliğimize tecavüz ettiği ileri sürülüyor.. Yani size çok akıllıca, çok mantıklı, çok gerçekçi bir tutum olarak geliyor mu bu söylemler? Şu anda iktidarın ortağı olan, bütün dış uzlaşmaların altında imzası bulunan MHP'nin ve Devlet Bahçeli'nin, Avrupa Birliği karşıtı cephede Doğu Perinçek ve İşçi Partisi ile aynı çizgide bulunması, "siyaset"in gereği midir? Anlamakta zorlanmıyor musunuz?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |