T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Endülüsleşme sendromu

22 Mart tarihli Yeni Şafak'taki haberi okumuşsunuzdur. Gelin altını çize çize bir daha bir daha okuyalım:

"11 Eylül terör saldırılarından sonra Amerika'da yaşayan Müslümanlar'a yönelik baskı ve huzursuzluk o kadar arttı ki, birçok kişi Müslüman isimlerini değiştirip Hristiyan isimleri almaya başladı. Önyargı nedeniyle hedef olmaktan korkup mahkemeye isim değiştirmeye gidenlerden biri Pakistan asıllı 35 yaşındaki muhasebeci Tarık Hasan.

"İsmini söylediğinde farklı bir tutumla karşılaştığını belirten Tarık Hasan, mahkeme kanalıyla ismini "Terry Hasan" olarak değiştirdi. Deniz Kuvvetleri'nde görev yapan San Diegolu Muhammed ise, mahkemeye giderek, adını "Michael" olarak değiştirdi. Muhammed, dilekçesinde isim değiştirmek istemesinin gerekçesini, ismine yönelik "önyargı ve fark gözetmek" olarak gösterdi.

"Cezayirli 72 yaşındaki Adnan Hasan ise "Çok üzücü ama ne yapabilirsiniz? Adım Arapça görünüyor ama Arap gibi görünmüyorum. Daha çok koyu Sicilyalı gibiyim ve ismimi Dan Hasansi olarak değiştirerek, İtalyan gibi görünmesini istedim" dedi. Güney California İslam-Amerikan İlişkileri Konseyi Sözcüsü Ra'id Faraj, ABD'nin her yerinde isim değiştirmenin görüldüğünü belirterek, "Düşünmemiz gereken tek konu bir insanın neden bunu yapmaktan başka çaresi olmadığıdır" dedi.

"Bazı Müslümanlar da mahkemeye gitmeden yabancı isimler kullanıyor.

Bu arada FBI yetkilileri ve polis, ülke çapında yürütülen geniş çaplı operasyon kapsamında Virginia ve Georgia eyaletlerinde Müslümanlar'a ait birçok ev ve işyerlerine baskın düzenledi. Amerikan hapishanelerinde yüzlerce Müslüman, "terörist" oldukları iddiasıyla gözaltında tutuluyor ve mahkemeye bile çıkarılmıyor."

Yeni Şafak'taki haberin tamamında yer yer haklı olarak "Amerika'da yaşayan Müslümanlar'ı Endülüs Müslümanları'nın akibeti mi bekliyor?" şeklinde sorular soruluyor.

Evet "haklı olarak..." Çünkü olay gerçekten ABD'li Müslümanlar açısından Endülüs sendromunu nüksettiriyor.

Ben bu tür haberleri üç şekilde okumanın gerekli olduğunu düşünüyorum.

Birisi Amerika açısından... Dünyaya "Son insan- Son uygarlık" iddiası ile çıkan bir süper gücün, kendi ülkesinde yaşayan insanlara yaşattığı kimlik cenderesi açısından... Hürriyet'in 22 Mart tarihli nüshasının "İdam garantili mahkeme- yargıç asker, jüri asker" şeklindeki manşeti de Amerika'daki insan hakları ve hukuk devleti standardı açısından ilginçti. (Hoş bu tür manşetleri Hürriyet'in genel çizgisine bakarak, "bunlar bizde de yapılırsa tepki gösterilmemeli" şeklinde okumak da mümkün) Amerika, 11 Eylül sonrasında "Leviathan - çağdaş ejder" olarak tarihe geçecek tüm eylemleri gerçekleştiriyor elhasıl.

İnsanların böyle kimlik cenderesi içine sokulduğu ortamlarda Müslümanlar'ın aklına hemen "Endülüsleşme sendromu" geliyor. Yokedilme korkusuyla insanlar kimliklerini gizleme-değiştirme telaşına giriyorlar. Endülüs'te bu, en dramatik boyutlarda yaşanmış.

Meselenin ikinci boyutu Türkiye'yi ilgilendiriyor. Böyle bir sendromun Türkiye için de anlamlı olduğunu belirtmek üzere Mehmet Doğan "Türk Endülusiye" isimli bir kitap yazdı. Başörtüleri, pardesüleri, sakalları hatta bıyıkları, hatta pantolon dizlerindeki izler, ayaklarındaki nasırlar sebebiyle takibata uğrayacağını, kınanacağını, hatta eşlerinin işini kaybedeceğini düşünen kimi insanlar değişik davranış modelleri geliştirdiler. Bir kaymakamın e-mailini unutamıyorum. "20 yaşındaki başörtülü eşimin saçları ağardı üzerimizdeki baskı sebebiyle" diyordu orada. O yüzden 28 Şubat sürecini yaşayan Türkiye'den baktığımızda Amerika'daki Müslümanlar'ı daha iyi anlamak mümkün.

Amerika'daki "kimlik gizleme" refleksinin, bir de Müslüman'ın kişiliği açısından değerlendirilmesi mümkün.

Müslümanlar -farklı din ve inançtaki insanlar için de aynı şey söz konusu- tarihin farklı dönemlerinde böyle baskılarla karşılaştılar. Mekke döneminden beri örnekleri yaşanan baskılar karşısında bir inanç sınavı verildiği açık. Hatta Kur'an, bu örnekleri anlatırken inanan insanların peygamberlerine gelip "Allah'ın yardımı ne zaman?" diye sorduklarını bildirir. Sonuçta kimi kazanıyor, kimi kaybediyor. İslam, doğuşundan bu yana sabredenlerin, zaafa düşmeyenlerin, "Allah bana yeter" diye direnenlerin yürekleriyle çağlara taşınıyor. Nitekim Amerika'da da tüm baskılara direnerek "Ben Müslümanım ve bundan şeref duyuyorum" diyenler var, hep olacak, dünyanın başka ülkelerinde de... Endülüs kıyımı ise, bir dünyanın utancı olarak tarihte duruyor ve her nüksedişte hatırlanıyor.

Endülüs'ün başka boyutu

Endülüs gündeme geldiğinde bir-iki gün önce gazetelere yansıyan şu haberi hatırlamamak olmaz:

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde Rumen Vadim Tudor öncülüğünde 27 milletvekili bir karar önergesi veriyor ve burada İstanbul'dan "Constantinopole" ve "İşgal altındaki görkemli Hristiyan kenti" diye bahsediliyor. Önergede ayrıca "Ayasofya"dan "katedral", İstanbul'un Fethi'nden "işgal" şeklinde bahsediliyor ve "Ayasofya Katedrali Justinyanus tarafından Hristiyan dünyasına bir merkez yaratma amacıyla inşa ettirilmişti" deniliyor.

Anlaşılıyor ki İstanbul ve Ayasofya da, bir Endülüs ukdesi halinde yaşıyor bir dünyanın zihninde. Bu önergenin dağıtımdan kaldırılması için AKPM'ye başvuran Uluç Gürkan, haklı bir hassasiyet gösteriyor, ama bunun yanında da Ayasofya'nın müze haline getirilmesini savunarak "Türkiye Cumhuriyeti, uygarlıklar arası barış için hem İslam, hem de Hristiyan köktendinciliğine karşı direnecektir" diyor. "Ayasofya'nın cami haline getirilmesini"ni "İslam köktendinciliği" olarak görmek bir büyük yanılgı bize göre... Bir yanda kimi Batılı çevrelerde bir türlü sönmeyen İstanbul ve Ayasofya tutkusu öte yanda "uygarlıklar arası barış için" Ayasofya'nın müzeliğini savunmak... Büyük yanılgı bu... Hele bir dünya Ayasofya'nın müze statüsünü, yeniden katedral haline dönüştürmek için bekleme dönemi olarak görüyorsa...


25 Mart 2002
Pazartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED