T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Elimizde 3'ün hangi 1'leri kaldı?

Bu "dalgalı kur" modeli sayesinde IMF bizimle "dalga geçiyor" anlaşılan. Yine "Türkiye'de işler yolunda" diye döktürüvermişler. IMF Dış İlişkiler Direktörü Tom Dawson söyleyivermiş bu sözü. Biz mi anlayamıyoruz, Türkiye mi "dışarıdan" işleri yolunda giden bir ülke görüntüsü veriyor? Nedense ülke "batağa" doğru gittikçe, gerek IMF olsun gerek Dünya Bankası olsun, gerek Amerika'nın "işini bilir" bakanları olsun hemen demeci patlatıveriyorlar. "Çıpalı kur" modeli "krize giderken" de bunlar aynı şeyi söylüyorlardı. Örneğin 25 Nisan 2000 tarihli gazetelerde IMF Avrupa Bölümü Başkanı Michael C. Deppler'in "Türkiye. Benzeri olmayan bir program uyguluyor. Program iyi gidiyor" açıklaması var. Bu açıklamadan 5 gün sonra bu kez IMF'nin o zamanki başkan yardımcısı Stanley Fischer'in "Türkiye'yi kutlaması" var. Fischer, "Sizi kutluyoruz. Çünkü faizleri beklenenden hızlı düşürdünüz. Faizin düşmesi, kamu borçlanmasını rahatlattı. Dış borçlanmanızın önü açıldı. Özelleştirmede hızlı gidiyorsunuz. Döviz kuru politikanız başarılı. Bankacılıkla ilgili önlemleriniz iyi" diyor.

Fischer'in konuştuğu tarih 29 Nisan 2000. Bu konuşmadan 6 ay sonra "likidite krizi", 9 ay sonra da 19 Şubat Krizi patladı. Bugün bu yazıyı yazarken tarih 1 Mayıs 2002. Fischer'in "dış borçlarınızın önü açıldı" demesinden sonra iki yıl geçmiş. Bay Tom Dawson "Türkiye'de işler yolunda" derken, ülkemiz dışarıya 200 milyar dolar borçlanmış. Sırf bu yüzden Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sakıp Sabancı "Bir elimizde 200 milyar dolar borç var. Öteki elimizde ne var? Üçün bir var" diyerek, "çok önemli" bir konuya "parmak" basmış. Yöneticiler "anasıyla uğraşacağı yerde danasıyla uğraşıp" konuyu "üçün biri" lafına odakladılar. 200 milyar dolar borç gitti, "üçün biri" kaldı.

Bana göre Sakıp Ağa sonuna kadar haklı. TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan da Sabancı'ya hak veriyor. "Türkiye 200 milyar dolar borca ulaşırken maalesef birtakım kaynaklarını da popülist politikalarla israf etti. Bu borcu biz daha iyi kullanabilirdik, üretime, teknolojiye, yatırıma, ihracata dönüştürebilirdik. Dolayısıyla da önemli bir gelir sağlanabilirdi. Türkiye dolayısıyla biraz çar çur etti" diyor.

Tuncay Özilhan "nezaketi fazla olan" bir dostumuzdur. "Siyasi partiler bu parayı eşe dosta "peşkeş çekerek" yok ettiler" demiyor da "çar çur edildi" diyor.

Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün de Sabancı'ya hak veren işadamlarımızdan. "Eli taşın altında olanlar boşuna yırtınmıyorlar" başlıklı yazıma verdiği yanıtta "elimizde kalan üçün birlerini" şöyle açıklıyor:

"Sayın Sabancı'nın konuşmasını televizyondan izledim. Canı yanan bir işadamı olarak feryat etti. Yerden göğe kadar da haklıydı. Türkiye, 200 milyar doları aşan borç bir yana, elindekileri de teker teker kaybediyor. Oturup hesaplama yaptık, Sabancı'nın 'üçün biri' hesabının haklılığını gördük.

Yaşanan krizler Türkiye'nin GSMH'sının 'üçte bir' oranında küçülmesini, 3 fabrikadan birinin kapanmasına, 3 kişiden birinin işsiz kalmasına, 3 sanayiciden birinin yurtdışında yatırıma yönelmesine, ithalatın üçte bir oranında azalmasına, 3 kişiden birinin yaşam seviyesinin Afrika standardınını altına düşmesine, günde 3 milyon çocuğun 1.5 dolarlık fakirlik sınırının altında yaşamasına, her 3 çocuktan birinin çalışmasına, mezun olan her 3 öğrenciden birinin ancak iş bulmasına neden olduğu ortaya çıktı. Yani elimizdeki üçte bir kayıptan başka bir şey değil.

Bizim derdimiz sefalet, felaket edebiyatı yapmak değil. Biz ülkenin en büyük sivil toplum örgütlerinden biri olarak daha önce yaptığımız gibi yöneticilerimizi uyarmak istiyoruz. Bugün kayıplarımız var ama hâlâ elimizde sahip olduklarımız da var. Ama IMF talimatlarıyla ekonomi yönetimi devam ettiği sürece elimizdekilerden de olma ihtimalimiz çok büyük.

Büyümek yerine küçülen, üretim ve yatırımları duran bir ekonomide, işsizlik sorunu çözülemeyeceği gibi, toplumsal bunalım seviyesine tırmanacaktır. Bugün 'borçlarını borçla çevirmeyi' başarı sayan ekonomi yönetimi, yarın yeni borç alabilmek için çok hassas konularda taviz vermek zorunda kalacaktır...

Kalp damar tıkanıklığı hastasına, safra kesesi ameliyatı yapmanın hiçbir yararı yoktur. Bunca tahlil sonuçlarına, teşhisin doğru konulmasına rağmen, neşter yanlış yerlere atılıyorsa, uyarıda bulunanlara 'ne diyor' diye sormak gerekmez mi?"

ATO Başkanı Sinan Aygün böyle derken, başkaları, "Türkiye iyi yolda ilerliyor", "Dış borçlarınızın önü açıldı" diyerek bizi uyutuyorlar. Bunların "iyi yol" dedikleri yol, Arjantin'in içine düştüğü "uçuruma giden bir yol" mu acaba? Bizi de "uçuruma atarak" zayıf bir hale düşürecekler ve zaman zaman yaptığımız direnişleri de kırarak, bizi tümden ele mi geçirecekler?


2 Mayıs 2002
Perşembe
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED